V. Necla Geyikdağı
V. Necla Geyikdağı

İstanbul’da 1914’te yayımlanan bir kitapta “sigorta modern materyalist zihniyetin en saçma tezahürlerinden biri” olarak gösteriliyor ve “Mülk yanar ve kaybolursa, bu Allah’ın isteğidir, bu nedenle, sigorta etmenin faydası ne?” diye sorgulanıyordu. Ayrıca “Sigortalama şeriata göre geçersiz ve hükümsüz bir muameledir, çünkü alıp satılan mevcut olmayan bir

şeydir, muamele konusu şey sadece bir olasılıktır.”

Osman Cengiz
Osman Cengiz

Selefîlik için daha önce geçtiği üzere şunları söylemek mümkün gözükmektedir: Selefi zihniyet paradigması, mahiyeti, nefret; hüviyeti, adanmışçı; keyfiyeti, takdisi lafız olan bir tasavvur dünyasına sahiptir. Bu zihniyetin önerme dünyasında ise hâkim, nass; sanat, muğalata; refleks, reddetme ve sindirme; dil ise siyasî-normatiftir. Buna göre İbn Teymiyye’yi bu

zihniyete mensup olarak nitelemek mümkün gözükmemektedir.214

Zira İbn Teymiyye, gerek selefi zihniyete sahip Hâricîlerin gerekse XIX. asırda kurulacak olan Selefiyye isimli itikadi mezhebe tabi olanlarin (Vehhâbîler) benimsemiş olduğu dışlama, tehdid, tedhiş tahrik, tahkir ve bid’atla tekfir türü yöntemlerini benimsemediği gibi215 dinde akli son derece etkin

kullanmış ve Arş risalesinde görüldüğü şekliyle çeşitli çıkarımlarda bulunmuştur.216

Kısaca selefi paradigmanın tasavvur dünyasına ait unsurlar (nefret, adanmışçı kimlik ve takdîsî lafız) İbn Teymiyye’de bulunmadığı gibi tasdîkât bahsinde onun dünyasının hâkimi, nakil; sanatı, cedel; refleksi, anlatma-değer biçme ve dili ise

beyânî-normatiftir. Bu zihniyet için “istishabî zihniyet” adımı verebilirim. İstishâb, bir usul-i fıkıh ilkesi olarak “geçmişte sabit olan durumun -değişikliğine dair bir delil bulunmadıkça-hali hazırda varlığını koruduğuna hükmetmek” demektir.

---------------


214 İbn Teymiyye’nin farklı açılardan “Selefîliği” tartışması

için bkz. Mansur Muhammad Avis, İbn Teymiyye leyse Selefîyyen, Kahire, dâru’n-nahda el-arabiyye, 1970 ve Yahya M. Michot, “İbn Teymiyye Salafism And Mercy” Tarihte ve Günümüzde Selefîlik, 411-415.

215 Kadızâde-Vehhabî benzerliğine dair bkz.Tülay Artan, “El Yazmaları Işığında Bir Çevre ve Çehre Eskizi: Kadızâdeliler, Müceddidîler ve Damad İbrahim Paşa

(1730)” 68 vd.

216 İbn Teymiyye selefi bir zihniyete mensub olsaydı “Arş”ın varlığına inanıp nasıl olduğunu sorgulaması gerekirdi. Fakat şu izah ona aittir: “Bu hadis Arş’ın ağırlığının bütün ağırlıkların üzerinde olduğunu açıklamaktadır. Astronomiyle uğraşanlar ise dokuzuncu feleğin ne hafif ne de ağır olduğunu söylerler. (. . .) Arş,

Firdevs’in üzerinde olduğuna göre şöyle denebilir: durum böyle olunca bu yükseklik hey’et (astronomi) ile bilinemeyecek bir şeydir. Çünkü birinci felek ile dokuzuncu felek arasındaki mesafenin gökle yer arasındaki mesafe yüz katı kadar olduğu hesap ile bilinememektedir”.ibn Teymiyye Külliyatı, 6/478-479. Burada İbn Teymiyye’nin görüşünün doğruluğundan çok tavrı

önemlidir. Ayrıca, aklı kullanma ama onu eleştirme güvenilir bulmama bu sebeple nass veya nakille kendini güvenli bir limanda tutup sınırlama tavrının, Gazzâlî ve Fenari gibi âlimler için de geçerli olduğu iddia edilebilir. Bkz. Tahsin Görgün, “Klasik Türk Düşüncesinin (Osmanlı Düşüncesinin) Temel Meseleleri ve Molla Fenari”, 186

Demokratik Modernite Dergisi
Demokratik Modernite Dergisi

Günümüz dünyasının en çok ağızlarda sakız edilen aşk konusu tarihin en rezil, içeriksiz dönemini yaşamaktadır. Tarihin hiçbir döneminde aşk bu denli ayağa
düşmedi. Anlık aşklardan tutalım, açık cinayet yaklaşımlarına kadar en yavan ve tehlikeli ilişki tarzlarına bile aşk deniliyor. Bundan daha iyi kapitalist sistemin
yaşam anlayışını sergileyecek

ilişki düşünülemez. Dönemimizin aşkları hakim sistemin insan ve topluma dayattığı zihniyetin en kutsal alanda bile ne hallere düştüğünün açık bir itirafıdır. Aşkı canlandırmak en zor devrimci görevlerden biridir. Büyük emek, zihniyet aydınlığı, insanlık sevgisi ister.

Demokratik Modernite Dergisi
Demokratik Modernite Dergisi

Günümüz dünyasının en çok ağızlarda sakız edilen aşk konusu tarihin en rezil, içeriksiz dönemini yaşamaktadır. Tarihin hiçbir döneminde aşk bu denli ayağa
düşmedi. Anlık aşklardan tutalım, açık cinayet yaklaşımlarına kadar en yavan ve tehlikeli ilişki tarzlarına bile aşk deniliyor. Bundan daha iyi kapitalist sistemin
yaşam anlayışını sergileyecek

ilişki düşünülemez. Dönemimizin aşkları hakim sistemin insan ve topluma dayattığı zihniyetin en kutsal alanda bile ne hallere düştüğünün açık bir itirafıdır. Aşkı canlandırmak en zor devrimci görevlerden biridir. Büyük emek, zihniyet aydınlığı, insanlık sevgisi ister.

Demokratik Modernite Dergisi
Demokratik Modernite Dergisi

Egemen ve sömürgeci sınıfların eğitim ve kurumlaşmaları he ne kadar toplumun yararınaymış gibi gösterilsede özünde toplumsal zihniyet karşıtlığı üzerinden inşa edilmistir. Ataerkil aile, iktidar-devlet ekSenli haVra, kilise, camii, okul-üniversite ve kışlalar egemen zihniyetin insa edildiği kurumlardır. Söz konusu kurumlarda bir taraftan toplumsal zihniyet

başlatılırken öte yandan iktidarcı zihniyet inşa edilmektedir. Günümüzdeki bu kurumların en basitinden en gelişkinine kadar, bu rolleri görülüp tavır
alnmadan toplumun zihniyet sorunlarnın çözülemeyeceği açıktır.

Irmak Koruculu
Irmak Koruculu

Çağlar boyunca kadınlar erkek egemen zihniyetin boyunduruğu altında ezilmeye çalışılmışlardır.Ancak bu egemenliğin en acımasız görünüş şekli kuşkusuz cadı yargılamalarıdır.Güzel kadınlar erkekleri büyüledikleri,çirkin kadınlar şeytanla ilişkileri nedeniyle çirkinleştikleri için,kendi ayakları üzerinde durabiklen güçlü kadınlar toplumdan aykırı

görüldükleri ve güçlerinden çekinildiği,güçsüz kadınlar ise güç elde etmek adına şeytanla anlaşma yapabilecekleri için,doğurma yetenekleri olduğu ve doğuma yardım ettikleri için,bazen de iyileştirme yetenekleri yüzünden ama özünde sırf kadın oldukları için cadılıkla suçlanmışlar ve yüzyıllar boyunca tarihin gördüğü en acımasız ve insanlık dışı

yöntemlerle yargılanarak vahşi biçimlerde hayattan kopartılmışlardır.Toplumda yaşanan her olumsuzlukta aranan günah keçisi kadınlar olmuş ve kadın olmanın bedelini de ne yazık ki canları ile ödemişlerdir.Yargılamada itirafın esas alınması ve itirafın elde edilmesi için başvurulan sorgu yöntemlerinin,uygulanan vahşi işkencelerin ve cadılığın tespiti için uygulanan

deneylerin hiçbir çağda kabulü mümkün değildir.Cadılık inancının başlangıcında toplumda hakim olan batıl inançlar yer alsa da cadı avlarının Domaniken rahiplerinin emirleri ile ve yasalarla hayata geçirilmesi son derece düşündürücü ve ürkütücüdür.Ayrıca cadı avlarının dünyada bilimin geliştiği Rönesans dönemini de içine alması oldukça

ironiktir.Günümüzde cadılık suçlaması ile yargılanan bulunmamaktadır.Ancak ne yazık ki kadınlar;tarihin her döneminde ve günümüzde de sadece kadın olmaları sebebiyle hayatın her alanında erkek egemenliğinin baskılarına,suçlamalarına,cezalandırmalarına maruz kalmaktadırlar.

Mustafa Hilmi Baş
Mustafa Hilmi Baş

Eliade'ye göre, mitler bize kadim maneviyatın ve zihniyetin engin dünyasını anlama konusunda bir anahtar sunmaktadır.

Andrew Salmon
Andrew Salmon

Güney Londra'daki "Kore mahallesi" New Maldon'da tanıştığım Koreli bir ajumma (yaşlı kadın), İngiltere'deki hayatın en sevdiği tarafının "özgürlük" olduğunu söylemişti bana. Güney Kore'de en az Birleşik Krallık kadar demokratik olsa da, aslında siyasi ve hukuki özgürlüklerden değil, toplumsal özgürlüklerden bahsediyordu: Grupçu zihniyetin boğuculuğundan, toplumsal

beklentilerden ve mahalle baskısından azade olmaktı aslında söz ettiği şey.