Onların dünyasında iniş çıkışlar bu denli büyük değil. Onların dünyasında coşku delilik derecesine varmıyor. Onların dünyasında bunalım ölüm korkusuna, belki de ölüm isteğine dönüşmüyor. Onlar yemek yemeyi her zaman seviyor. Düzenli yemek yiyiyorlar. Duygusal coşkular yemek gibi beslemiyor onları. Onlar işlerine inanmış. Onlar “başkaldırmayı” savunurken,
belli bir düzenin akışındaki yerlerini korumaya çalışıyorlar. Onlar, dolmuşa biner gibi evlenip, iner gibi boşanmıyor
Onların dünyasında iniş çıkışlar bu denli büyük değil. Onların dünyasında coşku delilik derecesine varmıyor. Onların dünyasında bunalım ölüm korkusuna, belki de ölüm isteğine dönüşmüyor. Onlar yemek yemeyi her zaman seviyor. Düzenli yemek yiyiyorlar. Duygusal coşkular yemek gibi beslemiyor onları.
Onlar işlerine inanmış. Onlar "başkaldırmayı"
savunurken, belli bir düzenin akışındaki yerlerini korumaya çalışıyorlar.
Onlar, dolmuşa biner gibi evlenip, iner gibi boşanmıyor..
Onların dünyasında iniş çıkışlar bu denli büyük değil. Onların dünyasında coşku delilik derecesine varmıyor. Onların dünyasında bunalım ölüm korkusuna, belki de ölüm isteğine dönüşmüyor. Onlar yemek yemeyi her zaman seviyor. Düzenli yemek yiyiyorlar. Duygusal coşkular yemek gibi beslemiyor onları. Onlar işlerine inanmış. Onlar “başkaldırmayı” savunurken,
belli bir düzenin akışındaki yerlerini korumaya çalışıyorlar. Onlar, dolmuşa biner gibi evlenip, iner gibi boşanmıyor."
8 Ağustos cumartesi günü, birliklerimizden birini düşmanın peşine saldık. Gerillacılar, seyyar gerilla taktiğine göre, birkaç cepheden birden saldırıya geçtiler. Bu taktik uygulanınca, düşman, silahlı gruplarımızın yerlerini bulamaz.
Bu kitap kimleri ilgilendirmez
....
Bu kitap; Şırnak'ta düşmanın saldırısı sonucu şehit düşen 2 Türk subayımızın henüz naaşlarının,şehit edildiği yerden kaldırılmadığı sırada, takımlarının şampiyonluğu için hassas yerlerini dikiş tutmayacak biçimde yırtan vurdum duymazları da ilgilendirmeyecektir.
12-13 yaşlarındaki kızları
nikahlayan,taciz eden ırz düşmanı, sapık, sübyancıları,dini nikah kıyarak tecavüzlerine birde dinimizi alet eden bu sapıklığı, meşrulaştıran insan kılıklı yaratıkları da bu kitap ilgilendirmeyecektir.Gelin görün ki bu sapıklar Müslümanlığı da kimseye bırakmazlar.
Bu kitap,özellikle; kahrolsun Amerika, kahrolsun İsrail,katil Siyonistler diye yollara
dökülüp, çığlık krizine tutulan,daha sonra da mesela ramazan ayı'nda iftar saatinde oruçlarını Yahudi ve Amerikan ürünleriyle açan "pizza, hamburger,kola" vb. komik patates mücahitlerine de hitap etmez. Çünkü şu ana kadar önceki okuduklarını da anlamamışlardır.
Tahriç rivayetin ferdiyeti, varsa değişik tariklerinin birbirine uygun yahut muhalif olması açısından durumunu belirlemek amacıyla hadisin onu doğrudan rivayet eden Kaynaklardaki yerlerini belirtmektir
AĞ ANA
leri gelip kendi İşlerini
görürler, geceler ise gidip insan yerler. Onlann
kurt elbisesi bulunup,
tandıra atılarak yakılır.
Elbisesinin kokusunu
alan kadın bağınr ve
sonra rahatlar.
Bir anlamda, "Adam- Hun Dönemine Ait İlâhi Kurt Figürü
al Kurt" ifadesini, Türk
demonolojisinde, yan şeytan varlıklar olarak bilinen karakter
arasında saymak. Yan şeytan varlıklar ise canlı insanlarla ruhlar arasında
bir karakter olarak mitolojik karakterler arasında yerlerini alırlar.
AG ANA: Adına en çok yaratılış efsanesinde rastlanan ulu varlık,
melek ve koruyucu bir ruhtur.
Yer. gök yaratılmadan önce de var olup hayali gökte dolaştığına
inanılan "Ağ Ana", hayatın başlangıa olan ne
varsa hepsine ruh vererek, yaşamın döngüsünü omuzlannda taşıyan olarak düşünülmüştür. O, doğanın başlıca yarana gücünü kendinde toplayarak,
bir anlamda şuuraltı ezelî sim da sembolize eder. Altay Türklerinin
inanana göre. ışıktan bir kadın hayalî olan (varlığı ışıktan yogıulan)
Ağ Ana, tann Ülgen'e yaratma gücü ve ilhamı vermiştir.
Sakalann. iyiliksever bir ruh saydıklan "Umay Ana "ya "Uluk Ak
İne" (Ulu Ağ Ana) adı vermeleri de yaratılış efsanesine göre Tann'ya yaratma ilhamı veren Ağ Anaya yakınlığıyla dikkat çekicidir.
Bu ad aynı anda "Umay"ın "Ulu Ana" topluluğuna bağlılığının ve
bu mitolojik varlığın değişmiş hali olduğunun göstergesidir. "Ulu
Ağ Ana", "Pay Ice".
'May Ice" ve "Imay Ice" denilen ve hayır seven bir ruh olarak bilinen Umay ilahesi gibi. kopup geldiği mitolojik
kültürün kendisi kadar çok eski bir inanışın izlerini taşımaktadır. Tatarlann, Müslümanlık'a kadar olan eski inanışlan arasında. Ulu
Ana'ya bağlantılı olduğu düşünülen. "Ulu Yaratan Ana" (Olo Jaratkan Ana) anlayışı vardı. Kumuklarda. "Albastı"
motifinin izlerini taşıyan mitolojik varlığın adının "Ağ Kadın" (Ak
katın) olması da yine dikkat çekicidir.
Kazakların "Goroğlu'sunda İse kahramanın anası, "Ağ Ana" (Ak Ana) adını taşımaktadır. Goroğlu'nun gök oğlu olduğı
düşünülürse, buradaki Ağ Ana motifinin,
en eski Ulu Ana veya onun farklı bir şekli
olan Ulu Ağ Ananın değişik
bir versiyonu okluğu kanaatine varılabilir.
"Ağ Ana" adındaki "Ağ"
sözcüğü İse bu varlığın kutsal olduğuna işaret etmektedir. Altay şaman metinlerinde ve buna benzer diğer metinlerde bu sözcük, "mübarek
yüzlü, kutsal" diye de tercüme
edilmiştir. Teleutlarda, bu kutsal ananın adı. "Ak Ene"dlr (Ağ Ana).
O. aynı anda "Ene-yayaçT, yani (yaratan
ana) adını da taşımaktadır,
(bak: Ulu Ana. Yer Ana)
Yüzüne Kutsal Bir Çehre Verilmiş
Bir Büyük Anne
AĞAÇ: Türk Tanrıcılık sisteminde Gök-Tann'nın simgelerinden biridir.
Bu nedenle Türklerdeki ağaç sevgisi ve saygısını hiçbir zaman
tapınmak olarak görmemek gerekir. Ağaca tapınma denilen olay,
aslında çoğu zaman Oğuzların ağaca
gösterdikleri saygının bir ifadesidir. "Bay Terek". Temir Kavak** veya "Hayat (Dünya) Ağacı" denilen kutsal "Evliya Ağaç" inanışına, sadece Türk mitolojisinde değil
tüm dünya halklannın mitolojilerinde rastlanabilir.
Türk etnlk-kültürel geleneğine baktığımızda, önemli bir yer tutan ağaç miti. Türk düşüncesinde yaratılış nedeninin başlıca motiflerinden
biri olarak gösteriliyor. Bu düşünceye göre, ilk insan dokuz
budaklı bir ağacın altında yaratılmışnr. Türk mitolojisinde. "Evliya
Ağaç", tanrıya kavuşmanın yoludur. İnanışa göre. yüce dağlar gibi bazı kutsal ağaçların Kıskın d.ı gözle ^ölünmeyecek kadar göklere
yükselir ve göklerde olduğu sanılan ışık dolu cennet âlemine ulaşır.
Cennet ise Ulu Tann'nın yaşadığı mekândır. Bu kutsal "Evliya Ağaçlar" zaman geçtikçe Tann'nın gözle görülebilen yanına çevrilmiştir.
Böylelikle, "Evliya Ulu Ağaç" Türk düşüncesinde Tann'nın ilahî Özelliklerinin maddî dünyadaki sembolü haline gelmiş, başka bir deyişle
onu sembolize etmiştir.
Tann'yı sembolize eden kutsal Evliya Agaçlan'nın,
Türk mltolojisindekl tanımına uygunluğu açısından birçok özelliği vardır. Tek ve
benzersiz olması, ölümsüzlüğü sembolize etmesi, sığınacak yer olması v.b.. Bu özellikler, aynı anda "Ulu Göy-Tann"nın taşıdığı özelliklerdir. Bunun için. yalnız ağaç kutsal bilinmiş ve onu kesmek günah sayılmıştır. Böylelikle, Tann Dağı" gibi. "Evliya Ağaç" da
Türk
mitolojisindeki Tannalıkta Tann'yı temsil etmektedir.
M. Kaşgarî'nİn, Oğuzlardan bahsederken verdiği bilgilere göre,
onlann yüksek bir dağla yakınlıkianna ve "gözlerine ulu görünen"
büyük bir ağaca Tankn" dediklerini söyler. Derbent yakınlannda
yasayan Kumuklann, dokunulmaz ve kutsal saydıklan ağaca, Tenkrihan" adını vermeleri gibi çok
sayıda bilgiler. Türklerin gözünde
Ulu Ağaç'ın, Tann'nın ilahî vasıflannı taşıdığını gösteriyor. Osmanlı
İmparatorluğunun kurucusu Osman Gazl'nln uykusuna girip, hakimiyetinin nerelere kadar uzanacağını söyleyen, her tarara dal-budaksalan ve budaklannın gölgesi dört bir
yanı örten de ağaçtı. Bazı kaynaklarda.
Ertuğrul Bey'in adıyla
bağlantılandınlan
bu uykudaki ağaç motifi, Türk destan
kültürüne de çok uygun düşüyor.
Sayan Altay halk kültüründeki ağaç
motifi, yer sahibi motifiyle ilintilidir.
Burada ağaç. Ulu Ana'mn yaşadığı ve
kahramanlara memesinden süt verdiği
yerdir.
Fakat, efendiler, kılıçla fetih yapanlar, sabanla fetih yapanlara yenilmeğe ve sonunda yerlerini terketmeye mahkumdurlar.
Aşk zaten içimizde büyüttüğümüz bir masal değil mi? Yüreğimizin en temiz yerlerini daha bir temizleyip, oraya aşk demiyor muyuz? Sonra o yere bir sahip aramakla geçmiyor mu bir ömür?