Kazım Avdan
Kazım Avdan

Politika hiç bir zaman iktidara gelme kavgası olmamalı, politikacı da iktidara gelmek için birbirleriyle çekişen kavga eden, milleti kandıran, yapamayacaklarını yapabilecekmiş gibi göstererek millete umut veren kişiler olmamalıdırlar.
Demokrasinin, bir ülkede en iyi yerleşebilmesi için ilk şart; milletin ülke fertlerinin, büyük çoğunluğunun, eğitim ve kültür

düzeylerinin en üst seviyeye çıkarılması çalışmalarına öncelikle yer verilmesidir.
Eğitim her şeyin önünde gelir, eğitim uzun süreli zaman ister. Bu eğitimde ana gayede; insan sevgisi ve saygı ile hak, hukuk, adalet, doğruluk, sosyal yaşam kuralları esas alınarak, çağdaş ilmin ve tekniğin esaslarını öğretmek olmalıdır.

Geoffrey Hosking
Geoffrey Hosking

En eski kroniklerde Prens Vladimir'in "İslamiyeti kabul etmek istemediğini çünkü (dinin yasakladığı içkinin) Ruslar için bir keyif olduğunu ve onsuz yapamayacaklarını söylediği" belirtilir.

James Williams
James Williams

Taking Away the Ability to Say No
We briefly touched on this earlier but taking away the ability for another person to say no is an NLP tactic you can use for persuasion. Instead of saying, “Do you want to go out to dinner tonight?” ask someone, “Where are we going to dinner tonight?” You haven’t given them the option to say no to your dinner date. They might say they can’t

anyway, but at least you tried to take away that option.
Instead of saying, “Can I have one?” say, “How many can I have?” Most people won’t even realize that you’ve taken away their ability to turn you down.

Çeviri:
daha önce kısaca değindik, ancak başka bir kişinin hayır deme yeteneğini ortadan kaldırmak, ikna için kullanabileceğiniz bir NLP taktiği.

“Bu akşam yemeğe çıkmak ister misin?” Demek yerine birine “Bu akşam yemeğe nereye gideceğiz?” Diye sorun. Onlara akşam yemeğinize hayır deme seçeneğini vermediniz. Yine de yapamayacaklarını söyleyebilirler, ama en azından bu seçeneği kaldırmaya çalıştınız.
“Bir tane alabilir miyim?” Demek yerine, “Kaç tane alabilirim?” Diyor, çoğu insan sizi geri

çevirme yeteneklerini ortadan kaldırdığınızı bile fark etmeyecek.

Jeff Wheeler
Jeff Wheeler

Çoğu insanın istedikleri noktaya varmamalarının sebebi yola hiç koyulmamalıdır. Neden yapamayacaklarını sebeplerini sürekli düşündüklerinden denemeye bile kalkışmazlar.

William Trevor
William Trevor

.
Düşüncelerinde yazdıklarını yazdı ve kelimeler anlamsızdı.

Onlara baktığında, itiraf etmedikçe neden yazıldığını açıklamadan bunu yapamayacaklarını biliyordu.




.

Juliet Macur
Juliet Macur

"1900’lerin başlarında yarışçılar ağrıyı köreltmek için eter, kokain ve striknin gibi maddelere başvuruyorlardı. Kimileri yarış sırasında barlarda durup şarap ya da uyuşturucu etki yapan diğer içkilerden içiyordu. Beyinleri yapamayacaklarını söylerken bedenlerini devam etmeye ikna adına kokain temelli karışımlar kullanıyorlardı. Çoğu yarışçı başlangıçta

striknin (fare zehrinde kullanılacak ölçüde yüksek zehirli) ve/veya nitrogliserin (kalp hastalarına kalbi canlandırmak için veriliyordu) alınca daha rahat soluk alabileceğini zannediyordu."

Bärbel Mohr
Bärbel Mohr

"Eğer insanlar aptalca bir şey yaparlarsa, bunu daha iyi bir şey yapamayacaklarını göstermek için yaparlar."

Güneş Karabuda
Güneş Karabuda

Onat'ın ne kadar dürüst ve sorumluluk sahibi bir insan olduğunu daha iyi anlamak için, bir zamanlar onun başından geçmiş, dost çevresinin yakından bildiği aşağıdaki trajikomik anektodu anlatmak gerekir.
Sıcaklardan bunalan Onat, denize girip dinlenmek için bir Pazar günü Kumburgaz taraflarında bir plaja gider. Eline bir kitap alarak bir köşeye yerleşir. Etraf güle

oynaya bağrışan çocuklar, birbirinden başka kimseyi görmeyen sevgililer, romatizmalı bacaklarını sıcak kumlara gömen yaşlılarla doludur. Bir süre kitabını okuyan Onat'a rehavet bastığından hafiften kestirmektedir. Birden " yetişin boğuluyor!" sesiyle uyanan Onat, ilerde biraz açıkta genç bir adamın çırpındığını görürç Kendini hemen suya atıp gence doğru

yüzmeye başlar. Ondan daha süratle yüzenler, çok uzakta olan gence yetişmek üzeredir. O arada gencin çırpınması kesilmiş ve bedeni gözden kaybolmuştur. Etraftan " Gitti adam yazık oldu!" gibi yorumlar yapılmaktadır. Bir süre sonra gerçekten "gitmiş" olan genci getirip kumun üstüne yatırırlar. Kurtarma gayretleri fayda etmez, genç boğularak ölmüştür. İyimser ve

yardımsever halkımız gene de yerde yatan " cesedin" nasıl kurtarılabileceği hakkında çeşitli fikirler ortaya atmaktadır. Az sonra meraklı kitlesi ölünün yanından ayrılır ve Onat boğulan gençle baş başa kalır. Artık kimsenin ilgilenmediği ceset ile uğraşmak da ona düşer. Birkaç gencin yardımıyla, cesedi arabasının bagajına koyarak en yakındaki karakola götürür.

Polis olay hakkında not alır ve günlerden Pazar olduğu için başka bri işlem yapamayacaklarını söyler. Onat her ne kadar ceset ile bir akrabalığı olmadığını söylese de polis " siz bunu morga götürün," der. Onat çaresiz, alır ölüyü morga götürür. Orada da aldığı cevap absürddür; " Pazarları ölü almıyoruz!". Tartışmanın nafile olduğunu gören Onat " Bir

dahaki sefer Perşembeye getiririm" deyip oradan ayrılır. Arabasına binip bir sigara yakar, İstanbul'un ortasında, bagajında bir ceset ile nereye gideceğini bilmeden uzun bir nefes alır sigaradan. Bir iki umutsuz girişimden sonra, çaresizlik içinde arabayı her gece yaptığı gibi evinin önüne çeker. O gecenin özelliği, arabanın bagajında bir cesedin olmasıdır. Tüm bir gece

karabasanlar gördükten sonra, sabah ilk iş cesedi ilgili makamlara teslim eder. Bu yaşanmış " felliniyen" öyküyü, Hem Onat'ın, hem de Hüseyin'in ( Hüseyin Baş ) ağzından dinlemiştim. Doğal olarak ki Hüseyin'in kinde kara mizah dozu biraz daha yüksekti.
Bir ölüye böylesine sahip çıkan Onat'ın elinden tutup yardım ettiği " canlıların" haddi hesabı yoktu! İnsan

ilişkilerindeki sıcak ve dostça davranışlarının, iyi niyetli olmayan kimseler tarafından bazen kötüye kullanıldığı da olmuştu...