Acı, normalde kendimize asla sormayacağımız birçok sorunun yanına bizi götürür; yaşamımızın ve en derin inançlarımızın anlamını netleştirmemiz için bizi zorlar.
İnsanın nasıl haftalar, aylar, hatta yıllar boyunca hiçbir şey gerçekten değişmeksizin debelenip durabileceğine, sonra birkaç saatlik bir süre içinde yaşamımızın senaryosunun nasıl baştan sona yeniden yazılabileceğine hayret ettim.
Gerek iş dünyasında, gerek yaşamımızın diğer alanlarında olsun, ne kadar fazla sorumluluğu kaldırabildiğimizi gösterirsek, üstümüze o kadar daha fazla sorumluluk yüklenir.
Her yeni çağ, fiziksel veya zihinsel yaşamımızın işlevlerine destek veren ve geliştiren teknolojilere tanık oldu. Sindirime yardımcı olması için ateşten, anılarımızın güçlenmesi için yazıdan, sırtlarımızı ve bacaklarımızı koruması için tekerlekten yararlandık. Çağımızda, mekanik bir beyin olan bir cihaz yarattık, bu cihaz öyle çok yönlü ki neredeyse
sınırsız sayıda problemi çözmesi için programlanabilir.
Doğumumuz, uyku ve unutuştan başka bir şey değil;
Bizimle yükselen ruh yaşamımızın yıldızı,
Işıkla başka bir yerde buluştu,
Ve çok uzak diyarlardan gelip bize kavuştu.
Bütünüyle bir unutulmuşluktan
Yahut mutlak bir çıplaklıktan değil!
Geliyoruz bulutların o ihtişamlı patikasından,
Yuvamız olan Tanrı’nın yanından.
Teslim tarihi yaklaşan projeyi sadece çalışmaya oturduğumuzda değil, çocuğumuzun ödevine yardım ederken de düşünürüz. Odaklanmamıza yardımcı olan bu zihinsel esaret, yaşamımızın geri kalanında bir yüke dönüşür.
İçinde hareket ettiğimiz gerçeklik, Marx gibi Weber için de modern yaşamımızın en vehim kuvveti olan kapitalizmin tahakkümü altındadır. Ayrıca Weber için modern endüstriyel kapitalizmin en belirgin özelliği eksiksiz rasyonel hesaplanabilirliğidir.
“Istırap doğmuş olmaktan, vücut bulmuş biri olmaktan gelmez. Bu kültürün, buradaki yaşamımızın tamamı boyunca ne derece yiyici olduğumuzu, dünyadan arzu duyduğumuz ve talep ettiğimiz her şeyi sanki dünya o yüzden burdaymış gibi ondan söküp almaya ne kadar istekli ve yetenekli olduğumuzu fark etme isteksizliğinden kaynaklanır. Çoğumuz için dünya bizim canlı
olduğumuz biçimde canlı değildir ve dünya yaşayan şeyler için ayırdığımız dikkati hak etmez. İstek tapınağında ibadet ederiz ve bütün dünya o isteğin tatmini için oradadır, tıpkı evliliklerimizin ve arkadaşlıklarımızın çoğunun da ihtiyaç giderme makinelerine dönüşmüş olması gibi.”