(...)Öykü yazma başarıma okur karar verecekse de çağımızın sorunlarını, ortak insanlık kaygılarını; güzelduyusal ilkelerden ödünsüz işlemeyi amaçladım.
...“Ne ameliyatı?”
“Faruk, Allah bir insana sevgisini verecekse kalp eğer bu sevgiyi
taşıyacak hâlde değilse, önce mecazi bir aşkla o kalbi hazır eder.
Yeni bir balon düşün, bu balona ilk üflemenle balon bir seviyeye
kadar şişer. Şişmiş balonu belirli bir süre bıraktıktan sonra söndürürsen, balon nasıl bir hâl alır?”...
Benim ölümüm ona tekrar can verecekse mutlu olurum.
... Varlığın bana zarar verecekse seni sevmeye devam etmek için ne yapmalıyım; yokluğuna saygı duymayı öğrenmeliyim öyle değil mi ?..
Firestone eğer insanlar bölücü hiyerarşilere bir son verecekse tam da bu sahiplenme kötü alışkanlığının -kendi yumurtasının veya sperminin ürünü olması dolayısıyla, bir çocuğun diğerinden kayrılmasının- üstesinden gelme kanısındaydı.
Dindar bir insan olan ve ara sıra namaz da kılan, fakat bazen Zekeriyâ Sofrası (dileği kabul olan kadının 40 çeşit yemek yaparak onu kadınlarla paylaşması) düzenlediği için Atsız tarafından “örtülü putperestlikle”(!) suçlanan Annem Bedriye Hanım ise zevcinin günaha girdiği tezini savunurdu. Bir yaz günü öğle üzeri sofraya koca bir tabak dolusu iri türbe eriği
gelince Atsız bu eriklerden esinlenerek “Erik Yanaklı Allah” sözleriyle Anneme takıldı. Annem telaşla “Nihal, çarpılacaksın!” deyince şu unutamadığım karşılığı verdi: “Allâh"ın hiç işi gücü yok da bir hiç mesâbesinde olan benimle uğraşacak öyle mi? Bana bu kadar değer verecekse ne mutlu bana! O vakit razıyım, varsın çarpsın!