Chomsky totaliter sistemle demokrasi ilişkisini ele alırken her iki kavramın kesişen yönüne dikkat çeker. O, totaliter bir devletin kullandığı fiili şiddetin demokrasilerde ikna aracı olarak kullanılan propagandaya karşılık geldiğine inanır. ”* Dolayısıyla ona göre neredeyse herkes yaşamlarının çoğunu totaliter bir sistemde geçirmekte, Medya ve Batılı
entelektüellerde “sanki totaliter bir yönetim altında sesleri kısılmış; kalemleri kırılmış insanlar gibi davranışlar” sergilemektedir. ”
Açık ve gizli totaliter sistemlerde vatandaş, yurttaş gibi sistemin muteber mukimleri için ölüm, açlık, şiddet, ontolojik emniyetsizlik gibi birçok parametre üzerinden korku geliştirilmektedir, Açık ve gizli totaliter
anlayışların bu tür korkuları önemli ölçüde toplum mühendisliği yapmada kullandıkları söylenebilir. Gizli totaliter sistemlerde bir işe sahip olmak demek tamamen kontrole girmek demektir.
Baasçılar, sosyalist sistemle yönetilen, birleşik laik bir Arap toplumu kurmayı amaçlamaktaydı. Bu toplumda hangi dinden olursa olsun bütün Araplar eşit olacaktı. Baasçı Arabizm, laiklik ilkesi gereği dini ikincil konuma itmekle birlikte İslam dinini Arap ulusal kültürünün temel ve ayrılmaz bir parçası olarak görmekteydi.
Bilgi, ikili sistemle kodlanmışsa haber göndermenin birim fiyatını düşürerek paket halinde yollanabilir. Sıradan abone için bu fazla önemli bir gelişme değildir, ama fazla miktarda bilgi nakleden şirketler ve hükümetler için büyük bir tasarruftur.
Evrensel yasalar kişileri tanımaz sadece enerjileri tanır. Her insan bir enerji yumağıdır. 24 saat yayın yapan radyo istasyonları gibiyiz. Düşünce ve duygularımızla yaptığımız yayın, her an tüm evreni dolaşır ve aynı türden enerjileri toplayarak bize geri döner. Yaydığımız enerjiye göre titreşimimiz yakselir ya da düşer. Evrensel yasalara uyumlandığımızda
enerjimiz yükselir, titreşimimiz artar, evrensel enerjinin yaratıcı kanalına girer ve sonsuz kısmetimiz olan sevgi, sağlık, huzur, bolluk ve beteketi yaşamımıza kolayca çekebiliriz.
Evrensel yasalara uyum sağlamanın en kolay ve en kestirme yolu samimi olmak, güzel ahlaka sahip olmak ve insanlığa faydalı işler yapmaktır. İnsanlara hizmet etmek, ilahi sistemle uyumlanmanın
en hızlı ve en etkili yoludur.
Sosyal medya ile aslında daha da yalnızlaşırken özel bilgilerimizi de sistemle daha fazla paylaşıyoruz. Tam bir 'paylaşma' ile var olduğu simülasyonunu yaşayan insanlar olduk. Yeme içme alışkanlıklarımızdan ihtiyaç duyduğumuz, satın almak istediğimiz her şeyi Google eşimiz/sevgilimiz/ailemizden daha çok biliyor, bizi ve zevklerimizi onlardan daha çok "tanıyor". Ve
sanırım başkasının dayattığını yaşamak kısmı tam da burada başlıyor.
Üç yıl önce bu topraklara atandığımda ve gelip hiçliğin ortasındaki bu toprakları gördüğümde öleceğim sanmıştım. alışık olduğum o büyük şehir yaşamından sonra bu küçücük köye gelmem beni alt üst etmişti. üniversiteden mezun olduktan tam altı yıl sonra atanınca ne yazık ki şımarıklık yapıp, "Ben gitmiyorum oraya arkadaş!" diyemezdim, demedim de. Ama
buraya geldiğimde gördüklerim, daha doğrusu göremediklerim bende büyük bir yıkıma neden oldu.
Doğu'nun sıradan bir köyüydü burası, evet, çok büyük umutlarla gelmemiştim, doğru. Sinema, tiyatro ya da belediye binası olmasını beklemiyordum ama öğretmen olarak atandığım bu köyde yılın neredeyse dokuz ayı boyunca elektrik yoktu. Ve b u dokuz ay da benim burada
bulunduğum on ayın içindeydi. Anlayamadığım noktaysa, yılın büyük çoğunluğu boyunca elektriğin olmadığı bu köye (Bu köyde kar dışında neredeyse hiçbir şey yoktu.) elektronik sistemle nasıl atandığımdı!
Birbirimizi dinlediğimizde, bu ezilmişliğin talihsiz birkaç kadının kaderi olmadığını ve sorunun bazı kadınları sömüren ya da baskı altında tutan kimi "kötü" erkeklerden ibaret olmadığını fark ederiz. Bir sistemle karşı karşıya olduğumuzu anlamaya başlarız -kadınların ikincil konumda olduğu, erkek egemenliği, üstünlüğü ve denetimi altında bir sistem.
Çevre ülkelerin geri kalması da bölgede uygulanan ekonomik politikalarının sonucudur. Wallerstein dünyanın kapitalist sistemle bütünleştikten sonr çevrenin kaderinin durgunluktan daha çok "aktif geri kalmışlık" olduğunu savunmaktadır.
"Güncel sol ne mevcut sistemle ilerleyebilir ne de idealleştirdiği bir geçmişe dönebilir. Yapması gereken şey, yeni bir gelecek inşa etme göreviyle yüzleşmektir."