" Eh bilirsiniz ki İstanbulun bu semtlerinde de ancak paralılar,pullular çullular oturur..."
Bugün Kültlerin nüfusları net belirtilmemektedir. Nedeni de, 4 parçada Kürdistanı işgal eden devletler, en çok da Türkiye’de nüfus sayımları gerçeği ifade etmiyor. Bu devletler kendi sınırlan içindeki Kürt nüfusunu net açıklamıyorlar, bu konuda araştırma yapılmasına da izin vermiyorlar. Bu nedenlerle de sorun aydınlanamıyor.
Kürtlerin 4 parçada
bulundukları devletlerdeki nüfusları yaklaşık şöyledir:
Türkiye: 30-32 milyon,
İran: 6-7
Irak: 4,5-5
Suriye: 1-1,5
Toplam Ortadoğu’da Kürdistan nüfusu yaklaşık 41-45 milyona yaklaşmaktadır. En çok nüfus Türkiye’de bulunmaktadır. Türkiye’deki Kürt nüfusunun önemli bölümü de, sürgünler, güvenlik ve iş olanaklarının olmaması
vb. nedenlerle batı bölgelerine ve Avrupa’ya yığılmıştır. 10,5 milyon nüfusun batı bölgelerinde olduğu saptanmıştır. En çok da İstanbul’dadır. Bugün yaklaşık 4-5 milyonu bulan nüfus buradadır. Son derece kötü koşullarda ve gecekondu semtlerinde yaşamaktadırlar. Sırasıyla İzmir, Adana, Mersin, Ankara’da da nüfus yığılması çok fazladır.Örneğin,
Türkiye’de nüfus sayımlarında, “Türkçe’den başka dil” biliyor musunuz tarzındaki sorular ile bazı araştırma
merkezlerinin verilerine göre rakamlar saptanmıştır. Kürdistan bölgelerinde “Türkçe’den başka dil” yazanların hemen hemen tümü Kürtçe konuşmaktadırlar.Ayrıca, Kafkasya ve Merkezi Asya da 1 milyon Kürt yaşamaktadır. Avrupa Birliği
ülkelerinde 2 milyona yakın Kürt vardır. Bunun dışında Avustralya, Afrika, Amerika gibi yerlerde de az da olsa Kürt nüfusu bulunmaktadır.
Kapıcılar Türkiye'deki orta ve üst-orta sınıftan ve kentli nüfusun düzenli ve rahat bir yaşam sürdürmesini sağlar. Kapıcılar modern kentin ev içi alanında kırsal kökenli "içerideki yabancılar" olarak yer alırlar ve böylece modem nüfus ile modernleşen nüfus arasındaki bağlantı noktasını oluştururlar.
Onların binaların bodrumunda bulunan daireleri ev içi
alandaki konumlarının bir simgesidir. Aynı kapıyı, aynı damı ve aynı mahalleyi paylaşmalarına karşın apartman sakinleri ve kapıcı aileleri birbirlerini klasik üsttekiler alttakiler bağlamında anlarlar. Bu karşılaşmaya eşlik eden deneyim katmanları
apartmanları, orada oturan her iki türden aile açısından farklı anlamlar içeren benzersiz bağlantı noktalarına
dönüştürür. Kapıcılar ve onların aileleri açısından apartman binaları uysallığın, kısıtlanmanın, hapsedilmenin ve acı verici biçimde damgalanmanın yeridir. Ama apartmanlar aynı zamanda onlara, orta sınıf ile girdikleri ilişkiden ve gecekondu semtlerinde oturan öbür kırsal göçmenlerden ayrılmalarından ileri gelen bir itibar ve özerklik duygusu da sunar.
Bu kalabalık esnaftan hastaneye o kadar az kişinin yatmış olması belki tuhaf karşılanacaktır. Sebebine gelince çoğu kahvecinin İstanbullu olması ve hastalanınca evlerinde tedavi görmeleridir. Kahvehaneler muhteliftir; Hiristiyanlar ve Müslümanlar için her büyüklükte ve her sınıftan kahvehaneler vardır. Ücra semtlerdeki bazı Müslüman mahalleleri haricinde şehrin tüm
semtlerinde bulunurlar. Eski tarz kahvehanelerde kahveden ve şerbetten başka şey satılmaz. Kahveci ekseriyetle hem berber, hem hacamatçı, hem de dişçidir. Kocaman şırıngalar, sülük dolu şişeler, kapısında asılı dişlerden mamul süsler kişinin maharetlerinin alametidir.
XX. yüzyıl başlarında çok önemli bir kültür ve maarif faaliyeti olarak ilmî, dinî, tasavvufî ve meslekî birçok cemiyetin kurulduğu bilinmektedir. Bunların merkezleri, üyeleri ve müdavimleri genellikle Bayezid, Fatih, Çarşamba semtlerinde idi.