Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu

"Yürürken sağa sola bakma. Yollarda gülme. Milleti peşimize takma. Kız kısmı ağır gerek. Kendine söz getirme. Yanımdan ayrılma, dükkânların önünde oturan adamlara yakın geçme."

Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu

"Ey Kudüs! Öyle günler gelecek ki düşmanların seni setlerle çevirecek, kuşatıp her yanından sıkıştıracaklar. Seni ve sende oturan çocuklarını yere çalacak, sende taş üstünde taş bırakmayacaklar." (Luka:19,43-44).  

Halil Cibran
Halil Cibran

yalnızlığımın ötesinde başka bir yalnızlık var içimde ve orada oturan için benim tek başınalığım kalabalık bir pazar yeridir ve sessizliğim seslerin karmaşasıdır.

Halil Cibran
Halil Cibran

.

Ey Gece! Senin gibiyim ben, neşeli ve mutlu; zira gölgemde oturan insan, şu an tıpası yeni açılmış bir şarapla sarhoştur ve gölgem de beni takip ederek neşe içinde günah işler."

.

Halil Cibran
Halil Cibran

Yalnızlığımın ötesinde başka bir yalnızlık var içimde ve orada oturan için benim tek başınalığım kalabalık bir pazar yeridir ve sessizliğim seslerin bir karmaşasıdır.

Ali Yakıcı
Ali Yakıcı

***
Günlerden bir gün Oğuz Kağan Tan­rı'ya dua ediyordu. Karanlık basmıştı.Gökten bir ışık iniyordu. Işığın olduğu yere doğru yürümeye başladı. Işığın için­ de tek başına oturan bir kadın vardı. Ba­şında ateş gibi parlak bir tacı olan kadın öyle güzeldi ki, gülse gök güler, ağlasa gök de ağlardı. Oğuz Kağan onu görür görmez aklı

başından gitti ve hemen bir dilek diledi. Bu kadın bana evlatlar ver­sin dedi. Günler ve geceler sonra kadın, üç oğlan çocuk dünyaya getirdi. Birinci­ sine Gün, ikincisine Ay, üçüncüsüne ise Yıldız adını verdiler.

Cemal Bardakçı
Cemal Bardakçı

Bizim karanlık münevverlerimiz de yabancı kültürlere aynalık yapıyorlar ve mesela Yemen’in bilmem hangi semtinde oturan bir Arap aşiretinde iki aylık deve yavrusuna ne ad verildiğini öğreniyorlar da kendilerini, mensup oldukları milleti ve onun dilini tanımıyorlar, bilmiyorlardı…

İlhan Sami Çomak
İlhan Sami Çomak

(Biz çiçek toplayarak sofraya oturan çocuklardık
Alnımın ekşi terleri anamdan kalmadır

Taylan Aydın
Taylan Aydın

Pişmanlığın ve keşkenin yüreğimin kapısını zorladığı,
Beklenmedik bir misafir gibi içime oturan öfkenin,
Ne yapacağımı bilmediğim bir sarhoşluktayım simdi.
İçim buz dağı, içim kıvılcım ormanı, içim tutsak, çaresiz ve yalnız.
Neyi düşlesem bir kabusun pençelerine düşüyor umutlarım.

Hatice Toksöz
Hatice Toksöz

Başka bir ifadeyle ülfet, toplumsal huzur ve mutluluğun temel şartlarından biri olarak kabul edilmektedir. Yukarıda ele alındığı üzere, insanın tabii olarak iyiye ve kötüye meyli olduğu göz önüne alındığında eğer insanlar arasında sevgi ve ülfet bağı kuvvetlendirilmezse, toplumda onların yerini düşmanlık, haset ve kıskançlık gibi reziletler alacaktır.125


Ülfetin Allah’ın insanlara bahşettiği en büyük nimetlerden biri olduğunu söyleyen Gazzâlî, ülfeti iyi/güzel ahlâkın; ülfetin zıddı olan ayrışmayı da kötü ahlâkın ürünü görmektedir. Bu anlamda Gazzâlî, insanları Allah için sevmenin ibadetlerin en güzeli olduğunu ifade etmekte, ancak Allah için insanları sevmenin de bazı şartları olduğunu ve bu

şartlara dikkat edildiği takdirde insanların birlik (ülfet) oluşturup, birbirleri ile kardeş olabileceğini söylemektedir.126 Çünkü İbn Miskeveyh’in dediği gibi, insanın tabiatında diğer insanlara karşı bir yakınlaşma duygusu vardır. İnsanlar arasında kin ve düşmanlığın olmasını engellemek için tabii olarak bulunan yakınlaşma duygusunun titizlikle korunması ve

kullanılması gerekmektedir.

İbn Miskeveyh’e göre insandaki bu tabiî duygunun iyi yönde kullanılması için din ve bütün âdetler insanların bir araya toplanabileceği meclisleri tavsiye etmiş ve böylece insanda güç hâlinde bulunan duygunun fiil hâline geçmesi hedeflenmiştir. Nitekim beş vakit namazın camide kılınmasmın tavsiye edilerek, toplu hâlde kılınan

namazın ferdî kılınandan daha üstün olduğunun bildirilmesi, insanlar arasındaki sevgi ve ülfetin yaygınlaştırılması amacına yöneliktir.

Zikredilen amaca yönelik bu tavsiyenin en büyük delili de Allah’in şehirlerde haftanın belli bir gününde toplanılmasını zorunlu kılmasıdır. Evlerde oturan nasıl ki her gün toplanabiliyorsa, mahallede, köy ve

kasabalarda, şehirde oturanlar da haftanın bir günü toplanabilir. Hatta Allah bütün Müslümanların ömürlerinde bir kez Mekke’de toplanmalarını emretmistir.