Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Bir milletvekilinin, milletvekili sifatı ile gördüğü işlerden başka hususi bir takım işleri de bulunabilir. Milletvekili her yere milletvekili sifatı ile giremez ve her işi milletvekili sıfatı ile
göremez. Aksi halde meclis-i idaresinde milletvekilleri bulunan bir anonim şirketin de Büyük Millet Meclisi'nden farkı olmaz.

Vahakn N. Dadrian 
Vahakn N. Dadrian 

Muvakkat Tehcir Kanunu'nun, en sonunda savaş sonrasının Os­manli Meclis-i Umumi’nin 4 Kasım 1918 tarihindeki ateşli bir oturumunda "Kanun-i Esasi'ye aykırılığı gerekçesiyle” yürürlükten kaldırıldığını da belirtmeden geçmeyelim. Dâhiliye Nazırı Fethi Okyar’ın girişimiyle Kanun’un yürürlükten kaldırılması sırasında, Erme­ni katliamları, ne kadar çok

kurban verildiği ve hükümetin sorumlu­luğu tartışılmıştı. [16]

Musa Kazım Engin
Musa Kazım Engin

Sorma be birader mezhebimizi,
Biz mezhep bilmeyiz yolumuz vardır.
Çağırma meclis-i riyaya bizi,
Biz şerbet içmeyiz dolumuz vardır.

Biz müftü bilmeyiz, fetva bilmeyiz,
Kıyl'ü kal bilmeyiz, ifta bilmeyiz,
Hakikat bahsinde hata bilmeyiz,
Şah-ı merdan gibi ulumuz vardır.

Bizlerden bekleme zühd-ü ibadet,
Tutmuşuz evvelden rah-i

selamet,
Tevella olmaktır bize alamet,
Sanma ki sağımız solumuz vardır.

Ey zahit surete tapma, Hakkı bul,
Şah-ı velayete olmuşuz hep kul,
Hakikat şehrinden geçer bize yol,
Başka şey bilmeyiz Ali'miz vardır.

NESİMİ esrarı faş etme sakın,
Ne bilsem ham ervah likasın hakkın,
Hakkı bilmeyene hak olmaz yakın,
Bizim

Hakk katında erimiz vardır.

Kul Nesimi

Nedim
Nedim

Bu şehr-i Sitanbul ki bi misl ü behâdır 
Bir sengine yek pâre Acem mülkü fedâdır 

Bir gevher-i yekpare iki bahr arasında 
Hurşîd-i cihan-tâb ile tartılsa sezâdır 

Bir kân-ı niamdır ki anın gevheri ikbâl 
Bir bağ-ı iremdir ki gülü izz ü alâdır 

Altında mı üstünde midir cennet-i a’lâ 
El-hak bu ne halet bu ne hoş âb u hevâdır 

Her

bağçesi bir çemenistân-ı letâfet 
Her kûşesi bir meclis-i pür-feyz ü safâdır 

İnsaf değildir ânı dünyaya değişmek 
Gülzarların cennete teşbih hatadır 

Herkes irişür anda muradına ânınçün 
Dergahları melce-i erbab-ı recâdır 

Kala-yı meârif satılır sûklarında 
Bazâr-ı hüner ma’den-i ilm ü ulemâdır 

Camilerinin her biri bir

kûh-i tecellî 
Ebrû-yi melek andaki mihrâb-ı duâdır 

Mescidlerinin her biri bir lücce-i envâr 
Kandilleri meh gibi lebrîz-i ziyâdır 

Ser-çeşmeleri olmada insana revân-bahş 
Germ-âbeleri câna safâ cisme şifâdır 

Hep halkının etvarı pesendîde-i makbul 
Derler ki biraz dilleri bî-mihr ü vefâdır 

Şimdi yapılan âlem-i nev-resm ü safânın


Evsafı hele başka kitâb olsa sezâdır 

Nâmı gibi olmuşdur o hem sa’d hem âbâd 
İstanbul’a sermâye-i fahr olsa revâdır 

Kûh-sarları bağları kasrları hep 
Güya ki bütün şevk ü tarab zevk u safâdır 

İstanbul’un evsafını mümkün mi beyân hiç 
Maksûd heman sadr-ı kerem-kâra senâdır

Biltekin Özdemir
Biltekin Özdemir

1 Eylül 1881 tarihinde ilki yapılan ve 20 Aralık 1881 tarihinde sona eren toplantılar sonucu mutabakat sağlanarak, "Rüsum-u Sitte" idaresi yerine, kupon sahiplerinin seçeceği temsilcilerin de katılacağı bir ‘DÜYUN-U UMUMİYE-İ OSMANİYE MECLİS-İ İDARESİ’ (Osmanlı Devlet Borçları İdare Meclisi) kurulması kabul edildi. Osmanlı Hükümeti bu durumu 20 Aralık 1881 (28

Muharrem 1299) tarihli ‘MUHARREM KARARNAMESİ’ olarak bilinen bir kararname ile onaylayarak, sözleşmeye kesin şeklini verdi. Muharrem Kararnamesi 1882 yılı başında yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

George Stitt
George Stitt

"Mekke emirliğinin yanı sıra Evkaf Nazırlığı ve Meclis-i Mebusan'da ayanlık da yapan Şerif Ali Haydar Paşa, şeceresi itibariyle Zevi Zeyd hanesinden olup, mukaddes emanetleri yollayarak Yavuz Sultan Selim'i halife olarak kabul eden Şerif Bereket'in torunlarındandır."

Yusuf Selman İnanç

Ahmet Kuyaş
Ahmet Kuyaş

Sultan VI. Mehmet Vahdettin'in, Damat Ferit Paşa'yı gönderip yerine Ali Rıza Paşa'yı sadrazam yapmasını ve yeni hükümete 7 Ekim 1919'da seçim çağrısı yaptırtmasını, halkın kendisine mutlak monark gözüyle bakmasından korkmasıyla açıklamak zorundayız. Nitekim, hasta olduğuna dair bir yalan uydurup, Müdafaa-i Hukukçuların çoğunluğu elde ettiği Meclis-i Mebusan'ın

açılışına gelmemiştir. Hâlbuki, siyasetin cilvesi bu aşamada kendisine de pekâlâ yeni bir rol biçebilirdi. Çünkü Müdafaa-i Hukukçular Sivas'ta başlattıkları oyunu İstanbul'da da sürdürmüşler ve yeni seçim dönemine, "Dördüncü Devre-i İntihabiye" (Dördüncü Seçim Dönemi) demişler, yani II. Meşrutiyet hiç bitmemiş gibi davranmışlardı. Bununla da yetinmeyip

sultana bir de cemile (hoşa gitmek için yaranma) yapmışlar ve kendilerine, önderleri Mustafa Kemal Paşa'nın isteğine karşın, "Müdafaa-i Hukuk Grubu" adını almayıp, sultan adına yapılan açılış konuşmasında geçen bir terimi, "Felah-ı Vatan" (Vatanın Kurtuluşu) terimini isim olarak benimsemişlerdi.