Food and Travel Türkiye Dergisi
Food and Travel Türkiye Dergisi

MUTFAĞIN BILGESI TOKAT

Yemyeşil bağların, bostanların, tarihî konakların ve alimlerin şehri Tokat, Anadolu mutfağının iyi malzeme ve birkaç yaratıcı fikirle neler yapabildiğini en iyi örnekleriyle sergileyen, gurme seyahatlerimiz içerisinde tattığımız her lezzette aklımıza en sıkı kazınanlar arasında. Etrafındaki şehirlerden farklı olarak yağış

geçişine izin veren bir rakıma sahip Tokat'ın son derece ılıman bir iklimi var. Kıyıları Karadeniz'in, güneyi ise Anadolu'nun tüm bitki çeşitliliğine sahip. Ovaları Kelkit, Kazova ve Artova'yı Yeşilırmak'ın üç ayrı kolu suluyor. Müthiş bir endemik zenginlik söz konusu. İpek Yolu'nun da buradan geçmesi sebebiyle Anadolu'da bilinmeyen birçok sebze meyve çeşidini

yetiştirebilmişler. Eski Tokatlılar elma ve armudun yağlıkızıl, gelin elma, alyanak, pehrizoğlu, laleli, bıldırcın, gürgürep, akça gibi isimlerde otuzdan fazla Tokat'a özgü çeşidini sayabiliyor. Hititlerden Bizans, Danişmend, Selçuklu ve Osmanlı'ya Anadolu'nun en önemli ticaret ve kültür merkezine dönüşen Tokat, döneminde Ermeni, Rum, Yahudi, Gürcü, Laz, Makedon ve

Çerkes birçok göçmene de ev sahipliği yapmış. Tüm bu bereket yörenin gerçek bir lezzet üssüne dönüşmesine vesile olurken Tokat'ın yemek kültürü sadece sunulan yiyeceklerle sınırlı kalmıyor. Şehri diğer mutfaklardan ayıran en belirgin özelliği, kullanılan özel araç gereçler, seramik ve bakırlar, peşkil delinen peçeteler, el baskısı bez örtüler...

Food and Travel Türkiye Dergisi
Food and Travel Türkiye Dergisi

İNCELİKLER SOFRASI
Köklü medeniyetlerin evsahibi Çorum, kendisini fazla dillendirmeyen hazinelerden. Doğal ve tarihî güzelliklerini keşfedebileceğiniz rotaların yanı sıra ülkemizin en incelikli sofralarından birini de önünüze seren şehri tanımak için daha fazla gecikmeyin.

Her ülkenin daha çok tanınan, turistleri mıknatıs gibi çeken şehirleri vardır.

Mutfağı, yemekleri, kıyıları ya da tarihi hafızalarda küçük de olsa mutlaka bir yer edinir. Türkiye'nin değerlerini ve tarihî zenginliklerini mutfak kültürü rehberliğinde aktarmaya çalıştığımız bu sayfalarda, manen bizi en çok tatmin eden şehirlerin genellikle bunun tam tersindeki kümeden çıktığını rahatlıkla söyleyebilirim. Bereketi ve konumuyla tarih boyunca

cazibe merkezi olmuş çalışkan ve mütevazı Çorum, kendini gözlerden iyi sakınmış doğrusu. Tarihî ve doğal güzelliklerinin yanı sıra ülkenin en özenli ve iddialı sofralarından birine de sahip olduğunu gidip görerek, tadarak keşfetmek gerek.

Çorum mutfağını Türkiye'nin en güçlü sofralarından biri kılan özelliklerin başında malzemeye, sunum ve tariflere

gösterilen hassasiyet, özen geliyor kuşkusuz. Kullanılan malzemeler havanın ısısına, mevsime hatta neme göre farklı seçiliyor, değiştiriliyor; bu küçük inceliklere dahi dikkat ediliyor. Böyle bir standarda başka bir yerde rastlamak kolay değil.

İkinci önemli özellik, yemeklerin il merkezinde ve ilçelerde kuvvetli farklılıklar göstermesi. Çorum malzeme

yönünden tahmin edebileceğinizden daha zengin. Hem Karadeniz'e hem de İç Anadolu'ya yüzünü dönen kuzey ve güneyinde pek çok farklı çeşitte meyve, sebze ve taze ot bulmak mümkün.

M. Akif Kireçci
M. Akif Kireçci

Sovyet güçleri,gelişlerini izleyen iki haftada yarımadada kalan tüm Tatarlara karşı bir tedhiş hareketi başlattı.17-18 Mayıs gecesi başlayan operasyon boyunca Tatarlar, Kızıl Ordu birlikleri tarafından uyandırıldı, hazırlanmaları için 15-20 dakika verildi ve sadece taşıyabilecekleri kadarını yanlarına almaları söylendi. Tren istasyonlarına getirilip, sığır

kamyonlarına dolduruldular. Ağzına kadar dolu araçlar, dışarıdan mühürlenerek 3-4 haftalık Orta Asya
(özellikle Özbekistan),Urallar veya Sibirya yolculuğuna gönderildi. Su,yiyecek ve tıbbi malzeme verilmedi; yol boyunca yaklaşık sekiz bin Tatar, açlık, susuzluk ya da halsizlikten öldü.Yolculuğun sonu, çilenin bittiği anlamına gelmiyordu. Çoğu Tatar’ın

gönderildiği,
Urallar’daki Sverdlovsk bölgesindeki toplama kampları, en basit gereksinimlerden yoksundu, yaşam koşulları perişandı ve iş çok ağırdı. Sonuç olarak, sürgünden birkaç yıl sonra, 60,000’den fazlası çocuk olmak üzere, Tatarların %46’sı (112,180) ölmüştü.

İklim Dora
İklim Dora

Her insanın göğüs kafesinde bir ‘hava yastığı’ vardır...Hava yastığını, hayata karşı dimdik durabileceğin güçlü bir malzeme ile yapmalısın. Bu bazısı için iman gücü; bazısı için bilek gücüdür. Kimi inandıklarıyla ayakta kalmaya çalışır, kimi inanamadıklarıyla. Biri ruhunu güçlü tutar maneviyata akar, diğeri bedenini önemser maddiyata bakar. Bazısı

için tek bir dünya vardır; bazısı ölümsüz olduğunu sanır. Kimi sadece kendini sever de egosu şişer; kimi bilir, neyi neden seveceğini ve ektiği sevgiyi biçer.

Uğur Altuğ
Uğur Altuğ

Osman Beg'in terekesinde (kişisel mirası) gündelik ihtiyaçlarını gidermeye yönelik birkaç sürü hayvan ve malzeme dışında altın ve akçe cinsinden hiçbir zenginlik unsuru bulunamamıştır. Bu sade ve gösterişsiz tereke, kendisinin gösteriş, ihtişam ve debdebeden uzak, oldukça mütevazı bir hayat sürdüğünü kanıtlamaktadır.

E. J. Wilkinson Gibb
E. J. Wilkinson Gibb

3. CİLDE BROWN'UN ONSOZU

Müteveffa EJ.W. Gibb'in Osmanlı Şiir Tarih'ni halka sunarken bu mukaddimede dostumun eseri ve hatırasıyla ilgili olarak üç ayrı konudan kısaca bahsetmek istiyorum. Bunlar: Yazarın sabrı ve ilmî çalışmalarının neticesi olan bu eser ve özellikle şimdiki kısmı ve bunu takip eden kısım; el yazmaları koleksiyonu ve bayan Gibb tarafından

oğlunun hatırasını ebedîleştirmek ve hayatını adadığı bu çalışmaları devam ettirmek amacıyla Montgomerie Crescent Kelvinside, Glasgow 13'te kurulan ve cömertçe finanse edilen Trustees of the Gibb Fund'unun halihazırda yayını için çalıştığı eser. Bu üç husustan burada temas edilen sırayla bahsetmek istiyorum.

Bu cilt Kanûnî devrinin başlangıcından

(1520/926), Gibb'in Klâsik dönemin tamamlanması ve geçiş devresinin başlangıcı olarak mütalaa ettiği Nâbî'nin ölümüne kadar (1712/1124) yaklaşık iki yüz yılı içerisine almaktadır. Bunun yanısıra Nâbî ile birlikte meşhur Türk şairlerinden Lâmi'î, Zâtî, Fuzûlî, Fazlî ve Bâkî gibi bazı şairleri de içine almaktadır; fakat bana göre elimizdeki cilt herşeye

rağmen 1. ciltte ele alınan ilk döneme ve bundan sonraki dönemin mevzuunu teşkil edecek olan Modern dönemi de içine alan Klâsik devir sonrasına nazaran ikinci derecede bir öneme sahiptir.

Bu cilt, II. cilt gibi, baskı için son olarak yazarı tarafından gözden geçirilmemekle birlikte tamamen kendi eseridir; yalnız tarafımdan baskıya verilmeden önce orada burada

mümkün olduğu kadar az da olsa tashihten geçirilmiştir. Bu önsözün yanısıra ilave ettiğim tek şey zeyllerdir; hatta burada da B Zeylinde olduğu gibi A Zeyli için de müsvedde notları zaten elimin altında hazırdı. Bu ciltte tercüme edilen her şiirin metinleri tarihi tamamlayacak olan orijinal metinler cildi için arkadaşımın açık ve dikkatli kalemiyle istinsah edilmiştir.

Böylece ikinci ciltte tercüme edilen şiirlerin orijinalleri yazar tarafından çıkarılmadığı için tek tek yazmaları taramam ve zeyl kısmında bana rehber olan belirsiz kara kalem notlarından A Zeyli 'nin yazımı son derece sıkıcı ve zor olurken B Zeyli'nin tertibi son derece kolay olmuştu.

Şimdi de eserin geri kalan kısmından ve müteakip ciltlerin genişliği ve

sayısından bahsetmem gerekecektir. Kontrol edilmeyi, yeniden gözden geçirilmeyi, düzenlenmeyi ve baskıya hazırlanmayı bekleyen müsvedde malzemeler, altısı Geçiş Devri etiketli, yedisi Romantik Devir ve üçü Modem Devir olarak metinleri de içine alan on altı pakette toplanmıştır. Sabık iki devir aşağı yukarı eş zamanlı olduğundan "Okullar" olarak tanımlanması herhalde

daha münasip olacak ve onlara tahsis edilen on üç bölümün tertibinde, yazarın amacının bu kısmında benimsemeyi tasarladığı plânın ve özellikle bu iki okulu birbirinden ayırıp ayırcağıcağını ya da iki okulu birbirinden ayrı tutmayı tamamen imkânsız hale getirecek olan, şimdiye kadar izlenen kronolojik sırayı sürdürüp sürdürmeyeceği hususunda kesinlikle tatmin

olamadığımdan bir sıkıntı olacağı kanaatindeyim. Şu durumda eserin önceki kısımlarına daha uygun ve daha kolay olmasından kronolojik sıralamayı tercih ederim. Gerçekten bu dokümanların paketleri üzerinde işaretli dönemler ve okulların isimlerinin, yazarın her halükârda taslağını çizdiği son tertibi göstermediği kanaatine vardım. Çünkü 4. cildin konusunu teşkil

edecek olan 4. Dönem 1. cildin 130-132. sayfalarıyla ilişkilendirilmişti. Zira yazar bu 4. Dönem ya da Geçiş Dönemi'nin bütün hadiselerinin izahı için bu cildin baskıya hazırlanmasında duyulan gözden geçirme ve tashih gibi gözden geçirilmesi gereken bol miktarda malzeme bırakmıştı.

Pek çok şekilde bütün dönemlerin en ilginci olan ve bu dönemin hedefleri ve

gerçek kıymeti hususunda yazarın engin etraflı bilgiye sahip kanaatleriyle daha da ilginçleşen 4. Dönem'de durum maalesef hiç de aynı olmamıştır. Burada yalnız üç bölümden oluşan, arkadaşımın yazdığı malzeme daha azdır: Yeni Devrin Zuhuru isimli önsöz kabilinden bir bölüm; Şinasî'ye tahsis edilen bir bölüm ve Ziya Paşa'ya ayrılan bir bölüm. Yeni okulun

üçüncü büyük öncüsü ve birçok bakımdan en önemlisi Kemal Bey hakkında Gibb tarafından hacimli müsveddeler arasında, genellikle dağınık, yarım yazılmış sayfalar, tercüme parçalar, biyografi ya da tenkit notlarının arasında orada burada olan malumattan başka birşey yazılmamıştır. Bu eksikliği, hatta Londra'daki Osmanlı elçisi ve kendisi de Modern Dönemin önemli

temsilcilerinden ve beni ilk defa onunla tanıştıran, Gibb'in bir dost ve mesai arkadaşı olarak büyük değer verdiği Cambridge Üniversitesi Türkçe öğretmeni Halil Halid Efendi'nin çok değerli dostlarından Abdulhak Hamid'in yardımıyla dahi bu kifayetsizliği gidermenin iktidarım dahilinde olduğunu zannetmiyorum. Gibb'in vasiyetiyle Cambridge Üniversitesine hediye edilmiş,

kütüphanesindeki taşbasma ve matbu kitapların havi olduğu zengin malzemelerden, eksik olmakla birlikte, Kemal Bey ve Modern okulun yazarları hakkında bazı izahlar derleyebilirdim. Bundan dolayı ve kocasının hayatını adadığı eserin hızlı ve kolay bir şekilde tamamlanması için ve başka sebeplerle yardımlarını esirgemeyen Bayan Gibb'e sırası gelmişken en içten

şükranlarımı ve takdirlerimi ifade etmek istiyorum.

Yukarıda sözü edilen ve henüz düzenlenmemiş müsveddelerin hacminden söz edecek olursak diyebiliriz ki herhangi bir ilave yapmaksızın ayrıca birbuçuk ciltlik daha bir malzeme bulunmaktadır; veya tasarladığım gibi öyle bir indeksle, tüm delileri tashih eden ve bu cildin hazırlanmasında işbirliğinden dolayı

minnettar olduğum Cambridge Üniversitesi Farsça öğretim üyesi mesai arkadaşım ve halefim Mr. R. A. Nicholson'la şimdilik iki kaim cilt hazırlamakta mutabakata varılmıştır. Son olarak Şiir Tarihi'nin İngilizce ciltlerindeki tercüme şiirlerinin orijinallerinin yer alacağı bir cilt olacak, böylece de altı ciltle tamamlanmış olacaktır. Ancak en iyi şartlar altında eserin

1910'dan önce tamamlanabileceğini söyleyebilirim, aksi bir durum eserin zuhurunu daha da geciktirebilir. Gerçekte, bir ömrü kuşatacak şekilde plânlanmış büyük bir eser nasıl birdenbire onu inşa edenden mahrum bırakılır ve tamamlanması, zaten kendi işlerinin altında ezilen ve yazarın bir ömür verdiği bir mesele hakkında üstünkörü malumatı olan birinin omuzlarına

yıkılır?

Şimdi üzerinde birkaç şey söyleyeceğim ikinci meseleye geliyorum. Bu, yaklaşık yirmi yıl önce büyük maliyete ve emeğe mal olan, eserinin hazırlanması için özel bir maksatla derlenip birkaç yıl önce (Sanırım evlilik zamanında) yaptığı vasiyetinde British Museum'a bıraktığı Türkçe eserlerdir. Düzenlemem için bana tevdi edilen ve buruk bir

vazife addettiğim 2. ciltteki ilk mukaddimemin 15. 16. sayfalarında, kütüphanelerin, özellikle ödünç kitap vermeme şeklindeki politikalarıyla İngiltere'deki diğer kütüphanelere kötü örnek olan Oxford'daki Bodleian ve Manchester'deki John Rylands kütüphanelerini belirtmeliyim, tutumuna işaret ettim ve yazmaların müzeye tesliminin eser tamamlanıncaya kadar ertelenmesinin

gerekli olduğunu ifade ettim. Geçen aya kadar (1904 şubat ayı) yazmalar Bayan E.J.W. Gibb'in korumasındaydı, fakat o zaman Bayan Gibb bunları benim nezaretime devretmek istedi; binaenaleyh şimdi oldukları yere, son cildin yayımlanmasına kadar ve son olarak British Museum'a nakledilinceye kadar Cambridge'e gönderdi. British Museum'a gitmeden önce bu benzersiz koleksiyonun bir

tanıtımım II. cildin önsözünde yaptığımdan daha ayrıntılı olarak ileride yayınlanmayı düşünüyorum.

Mezkur mukaddimede bahsettiğim bir konudan, Gibb'in cömert ve asil annesi tarafından kurulan ve finanse edilen "Gibb Memorial Fonu" hakkında da burada bir ölçüde söz etmek istiyorum. Geçen cildin önsözünde bu fondan bahsettiğimde sadece bir tasarı

halindeydi, fakat birbuçuk sene önce bu tasarı gerçekleşmiştir. Yıllık geliri 200 sterlini aşmaktadır ve benim de içlerinde bulunduğum Bay Amedroz, A.G. Ellis (British Museum Doğu Yazmaları bölümü'nden), Guy Le Strange, R.A. Nicholson, Dr. E. Denison Ross ve vakıf sekreteri Julius Bertram'dan oluşan ve Bayan Gibb'in onayına tabi bir kurul tarafından yönetilmektedir. Bu

kurula, maksada göre paranın sarfedilebilmesi için geniş yetkiler verilmekle birlikte gelirin şimdilik genellikle metinlerin yayınlanması, tercümeler, örnekler ve benzer şekilde Türkçe, Arapça önemli eserlerin yayınlanması için kullanılmasına karar verilmiştir. Babür Şah'ın anılarının Çağatayca orijinal metniyle faksimile olarak yayımlanması vakfın ilk icraatı

olmuştur. Hindli bir âlime ait olan bu yazma ödünç olarak İngiltere'ye gönderildi ve İlminsky'nin yayınladığı metinden farklı olmakla kalmayıp daha tam metni içerdiği görülmektedir. Moğol adı verilen Hind Hanedanı'nın Türk kurucusunun bu hatıratının ehemmiyeti (son derece ender olan Türkçe) yazmanın korunması ve yayımlanmasını gerekli kılmış ve Babür ve

varislerinin hayatını uzun süredir hususî çalışmasının hedefi yapan Shottermilli Bayan Baveridge metnin tashih ve şerhini üstlenecekti. Kurul bu teklifi memnuniyetle kabul etti ve faksimile eseri Nops of Ludgate Hill'e teslim etti. Şimdi bütün klişeler hazır durumda, fakat kendi tecrübelerimden de anladığım kadarıyla her türlü ihtiyata rağmen noktalama gibi ufak tefek

kusurların giderilmesi ister istemez çok zaman harcanmasını ve çabayı gerektirdiğinden yaklaşık altı yedi yüz sayfalık bir muhtevası olan cildin ortaya çıkışını geciktirmiştir.

Bu, ilk ve ileri seviyede bir çalışma olmakla birlikte Gibb Fonu'nun yayınlamak üzere teşebbüse girdiği tek eser değildir. British Museum'da bulunan ve Şems-i Kays adında biri

tarafından 13. asrın Fars Atabeklerinden birisi için yazılan aruz, vezin, kafiye ve diğer şiir sanatlarıyla alakalı son derece ender bulunan El-Muaccem fi Maâyiri'l-Acâm adında bir yazma bulunmaktadır; yayımlanmasını, ender bulunuşu, eskiliği, Sa'dî'nin şöhret olduğu asırdan önceki ilk klâsik dönem İran şairlerince kabul edilen kaidelere ışık tutması bakımından ve

pek çok Fehleviyyat'la İran ağızlarında söylenmiş muhtelif şiirleri de ihtiva etmesi bakımından tarafımızdan yayınlanmasını cazib kılan, bilhassa bunun gerçekleşmesini bizzat istediğim bir eserdir. Bu itibarla Ludgate Hill ve Beyrut Imprimerie Catholique'den fotoğrafları Donald Macbeth tarafından mükemmel bir surette alman metnin tesis edilebileceğini tahkik ettikten sonra

baskıya hazırlama ve şerhetme görevini üstlendiğim bu önemli eseri yayınlamaya karar verdik ve şu sıralarda resimleri alınmaktadır.

Fon tarafından yayımlanması tasarlanan üçüncü eser, Moğollar hakkındaki önemli bilgi kaynaklarından biri olan Reşidü'd-Din Faülullah'ın Câmiud-Tevârih isimli büyük tarihinin yayınlanmamış olan kısmıdır. Kurulumuz, Paris

Biblioteque Nationale Doğu Yazmaları Bölümü'nden M. Blochet'in, uzun süreden beri Moğol tarihiyle alâkalı bu büyük eserin bir kısmı üzerinde çalıştığını öğrenince yayınlanması plânlanan seriye bu eserin de dahil edilmesini teklif etti.

Teklif, Blochet tarafından kabul edildi ve ümit edilir ki doküman yakında baskıya hazır hale getirilecektir. Eser, Fon'un

kıtasal acentası olan Leydenli Brill'er tarafından yayınlanacak olup Bay Bernard Quatritch de onların İngiliz acentası olmayı kabul etmiştir.

Son olarak Hind Yazmaları Dairesi'nden temin ettiğim, şüpheli ve zor kısımlarını British Museum'a ait iki yazma ile karşılaştırarak okuduğum, yayımlanmamış önemli bir eser olan İbni İsfendiyar'ın Taberistan Tarihi'nin

bir yorumunun ya da özetinin yayınlanması önerilmiştir. Basılması için en kısa sürede göndermeyi ümit ediyorum. Fon gerçekte şimdilik herhangi bir yayın gerçekleştirememekle birlikte bazı önemli eserlerin yayımlanması için bütün hazırlıklar yapılmış olup birkaç yıl içinde de yayımlanmış olacak ve böylece gelecekte doğulu eserler adına geniş tecrübelerimiz

olacak ve elbette Bayan Gibb'in de ümitleri gerçekleşecektir.

28 Mart 1904

EDWARD G. BROWNE

E. J. Wilkinson Gibb
E. J. Wilkinson Gibb

3. CİLDE BROWN'UN ONSOZU

Müteveffa EJ.W. Gibb'in Osmanlı Şiir Tarih'ni halka sunarken bu mukaddimede dostumun eseri ve hatırasıyla ilgili olarak üç ayrı konudan kısaca bahsetmek istiyorum. Bunlar: Yazarın sabrı ve ilmî çalışmalarının neticesi olan bu eser ve özellikle şimdiki kısmı ve bunu takip eden kısım; el yazmaları koleksiyonu ve bayan Gibb tarafından

oğlunun hatırasını ebedîleştirmek ve hayatını adadığı bu çalışmaları devam ettirmek amacıyla Montgomerie Crescent Kelvinside, Glasgow 13'te kurulan ve cömertçe finanse edilen Trustees of the Gibb Fund'unun halihazırda yayını için çalıştığı eser. Bu üç husustan burada temas edilen sırayla bahsetmek istiyorum.

Bu cilt Kanûnî devrinin başlangıcından

(1520/926), Gibb'in Klâsik dönemin tamamlanması ve geçiş devresinin başlangıcı olarak mütalaa ettiği Nâbî'nin ölümüne kadar (1712/1124) yaklaşık iki yüz yılı içerisine almaktadır. Bunun yanısıra Nâbî ile birlikte meşhur Türk şairlerinden Lâmi'î, Zâtî, Fuzûlî, Fazlî ve Bâkî gibi bazı şairleri de içine almaktadır; fakat bana göre elimizdeki cilt herşeye

rağmen 1. ciltte ele alınan ilk döneme ve bundan sonraki dönemin mevzuunu teşkil edecek olan Modern dönemi de içine alan Klâsik devir sonrasına nazaran ikinci derecede bir öneme sahiptir.

Bu cilt, II. cilt gibi, baskı için son olarak yazarı tarafından gözden geçirilmemekle birlikte tamamen kendi eseridir; yalnız tarafımdan baskıya verilmeden önce orada burada

mümkün olduğu kadar az da olsa tashihten geçirilmiştir. Bu önsözün yanısıra ilave ettiğim tek şey zeyllerdir; hatta burada da B Zeylinde olduğu gibi A Zeyli için de müsvedde notları zaten elimin altında hazırdı. Bu ciltte tercüme edilen her şiirin metinleri tarihi tamamlayacak olan orijinal metinler cildi için arkadaşımın açık ve dikkatli kalemiyle istinsah edilmiştir.

Böylece ikinci ciltte tercüme edilen şiirlerin orijinalleri yazar tarafından çıkarılmadığı için tek tek yazmaları taramam ve zeyl kısmında bana rehber olan belirsiz kara kalem notlarından A Zeyli 'nin yazımı son derece sıkıcı ve zor olurken B Zeyli'nin tertibi son derece kolay olmuştu.

Şimdi de eserin geri kalan kısmından ve müteakip ciltlerin genişliği ve

sayısından bahsetmem gerekecektir. Kontrol edilmeyi, yeniden gözden geçirilmeyi, düzenlenmeyi ve baskıya hazırlanmayı bekleyen müsvedde malzemeler, altısı Geçiş Devri etiketli, yedisi Romantik Devir ve üçü Modem Devir olarak metinleri de içine alan on altı pakette toplanmıştır. Sabık iki devir aşağı yukarı eş zamanlı olduğundan "Okullar" olarak tanımlanması herhalde

daha münasip olacak ve onlara tahsis edilen on üç bölümün tertibinde, yazarın amacının bu kısmında benimsemeyi tasarladığı plânın ve özellikle bu iki okulu birbirinden ayırıp ayırcağıcağını ya da iki okulu birbirinden ayrı tutmayı tamamen imkânsız hale getirecek olan, şimdiye kadar izlenen kronolojik sırayı sürdürüp sürdürmeyeceği hususunda kesinlikle tatmin

olamadığımdan bir sıkıntı olacağı kanaatindeyim. Şu durumda eserin önceki kısımlarına daha uygun ve daha kolay olmasından kronolojik sıralamayı tercih ederim. Gerçekten bu dokümanların paketleri üzerinde işaretli dönemler ve okulların isimlerinin, yazarın her halükârda taslağını çizdiği son tertibi göstermediği kanaatine vardım. Çünkü 4. cildin konusunu teşkil

edecek olan 4. Dönem 1. cildin 130-132. sayfalarıyla ilişkilendirilmişti. Zira yazar bu 4. Dönem ya da Geçiş Dönemi'nin bütün hadiselerinin izahı için bu cildin baskıya hazırlanmasında duyulan gözden geçirme ve tashih gibi gözden geçirilmesi gereken bol miktarda malzeme bırakmıştı.

Pek çok şekilde bütün dönemlerin en ilginci olan ve bu dönemin hedefleri ve

gerçek kıymeti hususunda yazarın engin etraflı bilgiye sahip kanaatleriyle daha da ilginçleşen 4. Dönem'de durum maalesef hiç de aynı olmamıştır. Burada yalnız üç bölümden oluşan, arkadaşımın yazdığı malzeme daha azdır: Yeni Devrin Zuhuru isimli önsöz kabilinden bir bölüm; Şinasî'ye tahsis edilen bir bölüm ve Ziya Paşa'ya ayrılan bir bölüm. Yeni okulun

üçüncü büyük öncüsü ve birçok bakımdan en önemlisi Kemal Bey hakkında Gibb tarafından hacimli müsveddeler arasında, genellikle dağınık, yarım yazılmış sayfalar, tercüme parçalar, biyografi ya da tenkit notlarının arasında orada burada olan malumattan başka birşey yazılmamıştır. Bu eksikliği, hatta Londra'daki Osmanlı elçisi ve kendisi de Modern Dönemin önemli

temsilcilerinden ve beni ilk defa onunla tanıştıran, Gibb'in bir dost ve mesai arkadaşı olarak büyük değer verdiği Cambridge Üniversitesi Türkçe öğretmeni Halil Halid Efendi'nin çok değerli dostlarından Abdulhak Hamid'in yardımıyla dahi bu kifayetsizliği gidermenin iktidarım dahilinde olduğunu zannetmiyorum. Gibb'in vasiyetiyle Cambridge Üniversitesine hediye edilmiş,

kütüphanesindeki taşbasma ve matbu kitapların havi olduğu zengin malzemelerden, eksik olmakla birlikte, Kemal Bey ve Modern okulun yazarları hakkında bazı izahlar derleyebilirdim. Bundan dolayı ve kocasının hayatını adadığı eserin hızlı ve kolay bir şekilde tamamlanması için ve başka sebeplerle yardımlarını esirgemeyen Bayan Gibb'e sırası gelmişken en içten

şükranlarımı ve takdirlerimi ifade etmek istiyorum.

Yukarıda sözü edilen ve henüz düzenlenmemiş müsveddelerin hacminden söz edecek olursak diyebiliriz ki herhangi bir ilave yapmaksızın ayrıca birbuçuk ciltlik daha bir malzeme bulunmaktadır; veya tasarladığım gibi öyle bir indeksle, tüm delileri tashih eden ve bu cildin hazırlanmasında işbirliğinden dolayı

minnettar olduğum Cambridge Üniversitesi Farsça öğretim üyesi mesai arkadaşım ve halefim Mr. R. A. Nicholson'la şimdilik iki kaim cilt hazırlamakta mutabakata varılmıştır. Son olarak Şiir Tarihi'nin İngilizce ciltlerindeki tercüme şiirlerinin orijinallerinin yer alacağı bir cilt olacak, böylece de altı ciltle tamamlanmış olacaktır. Ancak en iyi şartlar altında eserin

1910'dan önce tamamlanabileceğini söyleyebilirim, aksi bir durum eserin zuhurunu daha da geciktirebilir. Gerçekte, bir ömrü kuşatacak şekilde plânlanmış büyük bir eser nasıl birdenbire onu inşa edenden mahrum bırakılır ve tamamlanması, zaten kendi işlerinin altında ezilen ve yazarın bir ömür verdiği bir mesele hakkında üstünkörü malumatı olan birinin omuzlarına

yıkılır?

Şimdi üzerinde birkaç şey söyleyeceğim ikinci meseleye geliyorum. Bu, yaklaşık yirmi yıl önce büyük maliyete ve emeğe mal olan, eserinin hazırlanması için özel bir maksatla derlenip birkaç yıl önce (Sanırım evlilik zamanında) yaptığı vasiyetinde British Museum'a bıraktığı Türkçe eserlerdir. Düzenlemem için bana tevdi edilen ve buruk bir

vazife addettiğim 2. ciltteki ilk mukaddimemin 15. 16. sayfalarında, kütüphanelerin, özellikle ödünç kitap vermeme şeklindeki politikalarıyla İngiltere'deki diğer kütüphanelere kötü örnek olan Oxford'daki Bodleian ve Manchester'deki John Rylands kütüphanelerini belirtmeliyim, tutumuna işaret ettim ve yazmaların müzeye tesliminin eser tamamlanıncaya kadar ertelenmesinin

gerekli olduğunu ifade ettim. Geçen aya kadar (1904 şubat ayı) yazmalar Bayan E.J.W. Gibb'in korumasındaydı, fakat o zaman Bayan Gibb bunları benim nezaretime devretmek istedi; binaenaleyh şimdi oldukları yere, son cildin yayımlanmasına kadar ve son olarak British Museum'a nakledilinceye kadar Cambridge'e gönderdi. British Museum'a gitmeden önce bu benzersiz koleksiyonun bir

tanıtımım II. cildin önsözünde yaptığımdan daha ayrıntılı olarak ileride yayınlanmayı düşünüyorum.

Mezkur mukaddimede bahsettiğim bir konudan, Gibb'in cömert ve asil annesi tarafından kurulan ve finanse edilen "Gibb Memorial Fonu" hakkında da burada bir ölçüde söz etmek istiyorum. Geçen cildin önsözünde bu fondan bahsettiğimde sadece bir tasarı

halindeydi, fakat birbuçuk sene önce bu tasarı gerçekleşmiştir. Yıllık geliri 200 sterlini aşmaktadır ve benim de içlerinde bulunduğum Bay Amedroz, A.G. Ellis (British Museum Doğu Yazmaları bölümü'nden), Guy Le Strange, R.A. Nicholson, Dr. E. Denison Ross ve vakıf sekreteri Julius Bertram'dan oluşan ve Bayan Gibb'in onayına tabi bir kurul tarafından yönetilmektedir. Bu

kurula, maksada göre paranın sarfedilebilmesi için geniş yetkiler verilmekle birlikte gelirin şimdilik genellikle metinlerin yayınlanması, tercümeler, örnekler ve benzer şekilde Türkçe, Arapça önemli eserlerin yayınlanması için kullanılmasına karar verilmiştir. Babür Şah'ın anılarının Çağatayca orijinal metniyle faksimile olarak yayımlanması vakfın ilk icraatı

olmuştur. Hindli bir âlime ait olan bu yazma ödünç olarak İngiltere'ye gönderildi ve İlminsky'nin yayınladığı metinden farklı olmakla kalmayıp daha tam metni içerdiği görülmektedir. Moğol adı verilen Hind Hanedanı'nın Türk kurucusunun bu hatıratının ehemmiyeti (son derece ender olan Türkçe) yazmanın korunması ve yayımlanmasını gerekli kılmış ve Babür ve

varislerinin hayatını uzun süredir hususî çalışmasının hedefi yapan Shottermilli Bayan Baveridge metnin tashih ve şerhini üstlenecekti. Kurul bu teklifi memnuniyetle kabul etti ve faksimile eseri Nops of Ludgate Hill'e teslim etti. Şimdi bütün klişeler hazır durumda, fakat kendi tecrübelerimden de anladığım kadarıyla her türlü ihtiyata rağmen noktalama gibi ufak tefek

kusurların giderilmesi ister istemez çok zaman harcanmasını ve çabayı gerektirdiğinden yaklaşık altı yedi yüz sayfalık bir muhtevası olan cildin ortaya çıkışını geciktirmiştir.

Bu, ilk ve ileri seviyede bir çalışma olmakla birlikte Gibb Fonu'nun yayınlamak üzere teşebbüse girdiği tek eser değildir. British Museum'da bulunan ve Şems-i Kays adında biri

tarafından 13. asrın Fars Atabeklerinden birisi için yazılan aruz, vezin, kafiye ve diğer şiir sanatlarıyla alakalı son derece ender bulunan El-Muaccem fi Maâyiri'l-Acâm adında bir yazma bulunmaktadır; yayımlanmasını, ender bulunuşu, eskiliği, Sa'dî'nin şöhret olduğu asırdan önceki ilk klâsik dönem İran şairlerince kabul edilen kaidelere ışık tutması bakımından ve

pek çok Fehleviyyat'la İran ağızlarında söylenmiş muhtelif şiirleri de ihtiva etmesi bakımından tarafımızdan yayınlanmasını cazib kılan, bilhassa bunun gerçekleşmesini bizzat istediğim bir eserdir. Bu itibarla Ludgate Hill ve Beyrut Imprimerie Catholique'den fotoğrafları Donald Macbeth tarafından mükemmel bir surette alman metnin tesis edilebileceğini tahkik ettikten sonra

baskıya hazırlama ve şerhetme görevini üstlendiğim bu önemli eseri yayınlamaya karar verdik ve şu sıralarda resimleri alınmaktadır.

Fon tarafından yayımlanması tasarlanan üçüncü eser, Moğollar hakkındaki önemli bilgi kaynaklarından biri olan Reşidü'd-Din Faülullah'ın Câmiud-Tevârih isimli büyük tarihinin yayınlanmamış olan kısmıdır. Kurulumuz, Paris

Biblioteque Nationale Doğu Yazmaları Bölümü'nden M. Blochet'in, uzun süreden beri Moğol tarihiyle alâkalı bu büyük eserin bir kısmı üzerinde çalıştığını öğrenince yayınlanması plânlanan seriye bu eserin de dahil edilmesini teklif etti.

Teklif, Blochet tarafından kabul edildi ve ümit edilir ki doküman yakında baskıya hazır hale getirilecektir. Eser, Fon'un

kıtasal acentası olan Leydenli Brill'er tarafından yayınlanacak olup Bay Bernard Quatritch de onların İngiliz acentası olmayı kabul etmiştir.

Son olarak Hind Yazmaları Dairesi'nden temin ettiğim, şüpheli ve zor kısımlarını British Museum'a ait iki yazma ile karşılaştırarak okuduğum, yayımlanmamış önemli bir eser olan İbni İsfendiyar'ın Taberistan Tarihi'nin

bir yorumunun ya da özetinin yayınlanması önerilmiştir. Basılması için en kısa sürede göndermeyi ümit ediyorum. Fon gerçekte şimdilik herhangi bir yayın gerçekleştirememekle birlikte bazı önemli eserlerin yayımlanması için bütün hazırlıklar yapılmış olup birkaç yıl içinde de yayımlanmış olacak ve böylece gelecekte doğulu eserler adına geniş tecrübelerimiz

olacak ve elbette Bayan Gibb'in de ümitleri gerçekleşecektir.

28 Mart 1904

EDWARD G. BROWNE

Gerald Hanratty
Gerald Hanratty

Locke'un ahlaki temellendirme ve açıklamasında, hazcı, faydacı ve hatta tam bir rölativist ahlaka malzeme sağlayan uzlaşma ve kararsızlık örneği vardır.

David Frawley
David Frawley

“Yaşam (Ayu), beden, duyular, akıl ve reenkame olan ruhun bir bileşimidir (samyoga). Ayurveda, en kutsal yaşam bilimidir, insanlara hem bu dünyada hem de ötesinde faydalıdır.’ Charaka Samhita, Sutrasthana 1.42-34”

Alıntı Şuradan
Yoga ve Ayurveda
Dr. Vedaçarya David Frawley
Bu malzeme telif hakkı ile korunuyor olabilir.