Furuğ Ferruhzad
Furuğ Ferruhzad

"Ve sizi gördüğümde kendim olmak istiyorum, gülmeyen, konuşmayan ve fakat bir köşeye sinip çöken biri değil.."

Fuat Sezgin
Fuat Sezgin

Avrupa'da İngilizce konuşmayan bir üniversiteliyi tasavvur edemezsiniz ama bizde maalesef dil bilinmiyor, dil kompleksi var.

Beth M. Erickson
Beth M. Erickson

Üzüntüyü dile getir. Konuşmayan keder aşırı yüklenen kalbe fısıldar ve onu kırılmaya davet eder. Macbeth-William Shakespeare

Melekber Deniz
Melekber Deniz

"Selime hayırdır, sen kiminle konuşuyorsun?" diye sordu Hayati Bey.
"Evet anne, bir şeye mi kızdın? Ne yaptım acaba diye düşünmekten beş dilim ekmek yedim ya."
Sessizliğini koruyan Eren, annesinin en sevdiği bardak takımını bozmuş gibi mahzundu ve mümkün olsa nefes almadan bu akşamı noktalayacaktı. Ama o kadar kolay yırtamadı...
"Yok bir şey. Konuşmayan tek

kişi var masada. Demek ki, sorduğunuz sorular yersiz."
Hayati Bey'in bakışları anında oğlunu buldu.
"Ne yaptın Eren annene?"
Eren "a" diyemeden annesi kendi yorumlarıyla cevap vermekte gecikmedi:
"Reyhan'ı üzmüş, ağlatmış. Hislerini yerle bir etmiş. Aşka olan inancına balyozla darbe indirmiş. Yerden yere vurmuş güzelim kızı. Saçından sürümekten beter

edip sırtından bıçaklamış."
"Tüm bunları abim mi yapmış Reyhan Abla'ya?"
Annesinin ağzından dökülenleri şaşkınlıkla ve benzetmelerine duyduğu hayranlıkla dinleyen Eren de suskunluğu bozdu:
"Anneciğim sanki yeni çıkacak Gladyatör filminin konusu dram ve ihanet olmuş da, başrolü de rahmetli Erol Taş kapmış gibi bahsediyorsun. Neler yapmışım ben

böyle?"
"Ya, işte gördün mü Hayati Efe? İtiraf etti işte. Çok şaşkınım çok."

Yıldıray Kara
Yıldıray Kara

Kösem Sultan bir Rum rahibinin kızı idi. İsmi Anastasya’ydı ancak, ona Nasya derlerdi. Nasya küçük yaşta babasını kaybetmiş ve öksüz kalmıştı. Bosna Beylerbeyi’nin bir şekilde eline geçmiş ve Beylerbeyi ise onu Darüssaade Ağasına hediye olarak vermiş ve nihayet oda onu I.Ahmet’in haremine sokmuştu. Saraya geldiğinde 15 yaşlarında idi. Güzel, tatlı bir yüze

sahip, düzgün fizikli ve gururlu bir yapıya sahipti. Harem dairesine alındıktan sonra Türk – İslam gelenek ve göreneklerine ve Osmanlı Devlet adabına göre yetiştirilmiş ve gerçek adı olan Anastasya ismi yerine kendisine Mahpeyker adı verildi. Yani Rum kızı Nasya, Osmanlı Haremi’ne girdikten sonra Türk ve Müslüman Mahpeyker oldu.
Altınay, Kadınlar… s. 76

Mahpeyker, daha genç kızlığında istikbalini düşünmüş olacak ki, hareme alındığı ilk günden beri dikkatli, itaatli, akıllı bir kız imajı çizmiş ve haremin kalfa ve usta denilen tecrübeli, kıdemli cariyeleri tarafından beğenilmişti. Beğendikleri bu cariyeyi en iyi şekilde yetiştirmeye karar veren sarayın kıdemli cariyeleri onu padişah için hazırlanan has cariyeler

sınıfına almıştı. Handan Valide Sultan’ın da olurunu alan harem dairesi içerisinde yönetici eliti oluşturan “hazinedar” denilen ve haremde beylerbeyi ve hatta vezir derecesindeki tecrübeli kadınlar, zekâsına, bilgi ve becerilerine, güzelliğine ve hünerlerine güvendikleri Mahpeyker’i genç padişaha eş olarak sunmuşlardı. Mahpeyker Sultan güzelden ziyade ince, zarif,

nezaket kurallarını bilen ve kendini sevdiren bir kadın olarak tanınmıştı. Kendini sevdirme özelliğinden olsa gerek ki, Sultan I.Ahmet’ in kalbini çalmayı başarmış ve onu etkilemişti. Sultan Ahmet’de kendisini etkileyen bu hasekisine Kösem lakabını vermişti. Kösem adı: Dövüştürülmeye alıştırılmış iri koç veya teke. Sürünün önünde giderek kılavuzluk eden

koç, sürü kılavuzu. Yol gösterici, kılavuz, cesur, atak, serbest manalarını taşımaktadır. Sultan Ahmet, bu manaları taşıyan ve haremde en önde giden, harem kadınlarını peşinde sürükleyen, cesaretli, atak bir kadın olarak Hasekisi Mahpeyker’e bu ismi vermişti. Bundan sonraki süreçte ondan Kösem Sultan olarak bahsedilir. Sultan Ahmet, hasekisine öyle bir lakap vermişti

ki, Mahpeyker’in içinde ki öbür kadını dışarı çıkaracaktı. Saltanat hırsı ve ihtirası ile yanan bir kadına öncü lakabını vermek, onun yolunu açmak, onun yaptıklarını meşrulaştırmak demekti. Kösem Sultan tabi ki bu ismi layığı ile taşıyacak ve bu adın anlamlarını boşa çıkartmayacaktı.
Öztuna, Üç Haseki Sultan s. 80, 82
Uluçay,', Padişahların

Kadınları… s. 48
Peırce’ın aktarmasına göre, Venedik elçisi Simon Contarini 1612‘de Kösem Sultan’ı: Güzel, kurnaz ve pek çok yetenekleri olan ve padişahın çok sevdiği ve devamlı yanında görmek istediği gözdesi olarak tanımlar. Yine bir Venedik elçisi olan 1616‘da Cristoforo Valier, Kösem Sultan hakkında; padişahın en yakını ve çok sevdiği hasekisi

olmasına rağmen akıllıca davranarak padişahla devlet meseleleri üzerine çok sık konuşmayan ve bu konuda ihtiyatlı davranan bir kadın sultan olarak bahseder. Kösem‘in bu ihtiyatlı tutumu, Sultan Ahmet‘in hâkimiyetine bir kadın müdahalesi istememesi ve eğer kendisinin böyle bir müdahalede bulunursa padişahın hoşnutsuzluğuna neden olacağını düşünmesinden

kaynaklanmıştı. Ancak yine de Kösem Sultan iktidar hırsından vazgeçmeyecek ve bu arzusunu gerçekleştirmek için çalışacaktı. Bunun içinde kendisine Safiye Sultan’ı örnek almıştı.
Peırce, s. 141
Safiye Sultan hareme girdiği ilk günden beri kayınvalidesinin kayınvalidesi Hürrem Sultan’ı araştırmaya, onun hakkında bilgiler edinmeye başlamıştı. Hatta onu

kendine örnek dahi almış, onun izinden giderek entrikalarla dolu bir hayat sürmüştü. Şimdi Safiye Sultan örnek almayacak, örnek alınacaktı. Mehpeyker Sultan’ da hareme girdiği ilk günden beri Safiye Valide’nin davranışlarını ve hareketlerini takip etmiş, görebildiği ölçüde onu incelemişti. Safiye Sultan’ın büyük nüfuzu, dokunulmaz iktidarı, muhteşem serveti

Mahpeyker’i büyülemişti. Kararını verdi: Oda kayınvalidesinin kayınvalidesi yani Safiye Valide Sultan gibi olacaktı. Safiye Sultan’da kayınvalidesinin kayınvalidesi Hürrem’i örnek almamışmıydı? Safiye Sultan, Hürrem’i görme şansını bulamamış sadece tarih kitaplarından onu tanıyabilmişti. Ancak, Mahpeyker Kösem Sultan’ın, Safiye Valideyi yakından görebilme ve

onu inceleyebilme şansı vardı. Oda Safiye Valide Sultan gibi haremde çok çalışacak, kocasının biricik gözdesi olmak için çaba gösterecek ve bu amacına ulaşıncaya kadar gaflet uykusuna dalmayacaktı.
Öztuna, Üç Haseki Sultan s. 81, 82
Kösem Sultan kocası Sultan Ahmet’in gönlünü çalmayı başarmış ve I.Ahmet onun bu taze güzelliğinden oldukça etkilenmişti.

Ancak Kösem Sultan’ın bu öne çıkışı diğer kadınların başta Mahfiruz Sultan olmak üzere onu kıskanmasına yol açtı. Fakat diğer kadınlar Kösem Sultan’ın güzelliğinin, zarafetinin ve zekâsının önüne geçemiyorlar ve ona üstünlük kuramıyorlardı. I.Ahmet, Kösem’in güzelliği ve zarafeti karşısında onu mücevherlere, yakutlara boğuyordu.
Altınay,

Kadınlar… s. 76, 77

M.Ali Büyüksoy
M.Ali Büyüksoy

"Gözünden tanırım demeler, onlar da laf. Konuşmayan veya derdini anlatmayan insanın ne hislerini anlayabilirsin ne de düşündüklerini tam anlamıyla çözebilirsin."

David Kushner
David Kushner

Hiç kimse Arapça bilmeyen ve konuşmayan Boşnakların yahut Arnavutların hakiki mümin olmadıklarını iddia edemezdi. Öte yandan Arapça konuşan birçok milletin içinde geçmişte ve halihazırda sadece Müslümanlar değil, Hıristiyanlar, ateşe tapanlar ve diğer dinleri kabul etmiş olanlar da vardı. Arapça bilmek hakiki iman için bir ölçü olsaydı Suriye'de Arapça iblen ve

konuşan Cizvit papazlarını da Müslüman olarak kabullenmek gerekecekti.

Gizem Konaklı
Gizem Konaklı

"Haksızlıklar karşısında susan,susmayı tercih eden ve konuşmayan kişiler demokrasinin ortaya koymuş olduğu ilkeleri yerine getirmemiş olur.İnsanları saran küçük çemberler büyüye büyüye demokrasinin boynuna bir halka gibi geçer.Bir süre sonra suskunluk kural,konuşmak ve eleştirmek de kural dışı olur."

Thomas R. Martin
Thomas R. Martin

Yunanca konuşmayan Minos halkı gelişmiş tarım ve Doğu Akdeniz ve Mısır halklarıyla deniz yoluyla gerçekleştirdiği ticaret sayesinde zenginleşti. Minoslar kültürlerarası temas geleceğini binyılın ikinci yarısında güçlerini kaybetmeden önce hayli etkiledikleri Miken uygarlığına aktardılar.