Seni doya doya koklamayı istedim
Neden kalmayı reddedişin bebeğim
Melek kanatlarınla cennete anı gidişin
Alev alev yanıyor içim, kanıyor yüreğim
Yeniden buluşana kadar hoşça kal prensesim...
![Savaş Karabulut](images/avatarlar/pexels-marius-venter-165.png)
Renkleri koklamayı öğrettin bana
Renkleri içmeyi...
Sanırım doymamayı da bana sen öğrettin
Yetmemeyi!
Doyumsuzluk sen oldun hep
Ben bir çay kaşığı
İçerken susamış gibi olurdum
Fenomenlerse silik bir yazı;
Silinip gidesi!
İçimde sen...
İçimde içtiğim şelaleler...
İçimde yeşil, içimde sarı, içimde mavi!
En
kısa yolum sana koşmak
Yalın ayak...
Çılgınlar gibi!
Renk renk açan sensin
Sen açarsın her daim
Kaparken gözlerimi... !
![Mark Miodownik](images/avatarlar/pexels-riccardo-bresciani-307.png)
Raflardaki ve masalardaki kitaplar bize kim olduğumuzu,kim olmak istediğimizi anımsatan bir tür iç pazarlama uygulamasıdır. Bizler gerçek varlıklar olduğumuza göre, kendi değerlerimizi belirlerken ve dile getirirken okumanın yanı sıra dokunmayı, hissetmeyi ve koklamayı sevdiğimiz gerçek nesneler kullanmamız belki de gayet mantıklıdır.
![Mark Miodownik](images/avatarlar/pexels-riccardo-bresciani-307.png)
Raflardaki ve masalardaki kitaplar bize kim olduğumuzu,kim olmak istediğimizi anımsatan bir tür iç pazarlama uygulamasıdır. Bizler gerçek olduğumuza göre, kendi değerlerimizi belirlerken ve dile getirirken okumanın yanı sıra dokunmayı, hissetmeyi ve koklamayı sevdiğimiz gerçek nesneler kullanmamız belki de gayet mantıklıdır.