insan kitlelerine dinin verdiği barış duygusunu, aynı güvenlik ve süreklilik duygusunu verebilecek bir şey bulamazsanız, insanlık hep dine ihtiyaç duyacaktır.
Vaktiyle bütün Türkmen oymaklarının kızıl börk(başlık) giydiğini yaygın İslami anlayışa mensup kesimlerin( Sünnilerin) zamanla bu giysi terk etmesi üzerine bilahare “Alevi” adıyla alınacak zümrelere “kızılbaş” denilmeye başlanmıştır.
Alevi ve Bektaşiler Temelde aynı yapıya mensubiyet söz konusu olsa da Kızılbaşların (Alevilerin) bu yapının
tabanına yani geniş halk kitlelerine , Bektaşiliğin ise bu yapını tavanını yani bu yapıya yön veren baba ve dedelerinin simgelediği gruptur.
Türkmen gruplardan yerleşik hayata geçenler Bektaşiliği, göçebe hayatı yaşayanlar ve kırsal bölgelerde kalanlar ise kızılbaşlığı (Aleviliği) teşkil etmiştir.
Günümüzde söz, teknolojinin imkanları ile çok geniş dinleyici kitlelerine ulaşabilmekte, iyi söz söyleyen kişiler toplumları peşinden sürükleyebilmektedir.
Türkiye'de okur-yazarlık oranının artması ve eğitimin geniş halk kitlelerine yayılabilmesi, kısacası Türk aydınlanmasının gerçekleşebilmesi için, Türkçe yazmaya elverişsiz ve bu yüzden öğrenilmesi de güç olan Arap harflerinden vazgeçilmeliydi
Nietzsche "kültür" terimini, geniş halk kitlelerine pek cazip gelen "uyuşturuculara" işaret etmek için de kullanır. Onun istihzayla "narcotica" dediği, avamin eğlencesini teşkil eden çeşitli tiyatro, sanat, müzik şekilleri bu
gruba girer. Bu tip eğlenceler, "gündelik ruhlar, hayatın çok sopa attığı yorgun katırlar" dediği avamın zevkine göredir. Avamın "yüksek
kültür" sandığı bu sanat formalarını Nietzsche "esrar içme"ye benzetir. Onun özlemini çektiği "bir kültürün adamı" değil, “kültürlü adam"dır. "Kültürlü adam"la, organizmasındaki hayat gücünü saklayıp, daha sağlıklı değerler yaratmada, “tek hedefe ulaşmada," kullanabilen yüksek insan tipini kastediyor. "Kültürün adamı" ile kastettiği ise belli bir toplumun
ya da çevrenin ahlâkî, entellektüel normları ile şartlanmış insandır.
İslam alemine gelince, İslamiyet ortaya çıktığı zaman, yedi katlı gökyüzü modeli, yaklaşık bin yıldan beri var olan ve geniş halk kitlelerine kadar ulaşabilmiş bir inançtı.
Doğal olarak, İslamiyet bunu benimsedi, hatta o kadar çek benimsedi ki, Tanrı’ya yedi kat gökle ilgili birçok ayet indirtti. Sözü edilen Ayetler: (Bakara (29), İsra (44), Müminun (86),
Fussilet (12), Talak (12), Mülk (3), Nuh (15), Nebe (12). Bu durumda, Kopernik devrimi sonucunda yedi katlı göğün tuzla buz oluşunun, İslam aleminde, Hristiyan aleminden çok daha fazla tepki uyandırması gerekirken hiç yankı uyandırmadı.
NOT: Yaptığım bu paylaşımın bir tartışmayı başlatma amacı ile değil, bir çeşit alıntı günlüğü amacıyla
paylaşıldığını saygı ile belirtmek isterim!
"Gürcüler, cumhuriyetlerindeki bu duruma kavuşmuşken, Türkiye’de çetin şartlar içinde yaşayan emekçi kitlelerine katılmak isterler miydi hiç? 1955'te Gürcüstan'da adam başına üretilen çelik, Türkiye'de üretilenin 18 katıydı."
İnsan sadece ekmekle yaşamaz. Yaşayabilmesi için insana, hiç olmazsa dünyadaki yeri ve rolü hakkında birkaç yönetici düşünce, yaşayışım düzenleyecek birkaç kural gereklidir, insan kitlelerine işte bu düşünce ve kurallardan kurulu doyurucu bir sistemi, modern ideologlardan çok daha önce din reformcuları ve peygamberler sunmuş- bulunmaktadır.