Mehmet Yaman
Mehmet Yaman

Elbet bütün yaralar gün gelir kabuk bağlar Yeter ki sen bir daha yarayı deşeleme

Mehmet Kasım Güzelyurt
Mehmet Kasım Güzelyurt

Akıl ne zaman halis olur? Size bir cevizi misal vereyim. Ağaçtan taze yeşil bir ceviz düşse hemen alıp yemeye başlasanız, ağzınıza önce yeşil bir kabuk gelir. Onu almak gerekir. Onun altında sert bir tahta gibi kabuk vardır. O da atılmalıdır. Onun altında ise bir zar vardır, onu da atmalıdır.
Ondan sonra kalan kısım yenilebilir. İşte onu yemelidir. Aynen ceviz gibi

aklın etrafında da kabuklar vardır. Onları at o zaman o akıl laf anlar, öbür kısımları anlamaz.
Bazıları diyor ki: "Biz niye anlamıyoruz?" Biz de hemen anlamadık, kaç kere tekrarladık. Kaç kere indik çıktık. Kayseri'de bir sene okudum, üç sene Of ta okudum. İcazet aldım.
Tekrir de yapıyordum. Beni beğeniyorlardı. Ama sanki o yazıların üzerinde perde vardı,

anlamıyordum. Dört sene sonra o perdeler kalktı, anlamaya başladım. Demek bu ilim sabır ister.

Bir zamanlar İngiliz casusu bir kız Müslümanların sırlarına vakıf olmak için medreselerimize talebe olarak geldi. Davası uğruna inançsız olduğu halde beş vakit namaz kıldı. Hatta işrak namazı kılmak için kerahat vaktinde Allah-u Teala'yı zikreden diğer talebeler

ile beraber oturup işrak vaktini bekledi, işrak namazını kıldı.
Allah-u Teala o kız çocuğuna: "Sen İslam dinini yıkmak için işrak bekledin." diyecek. Onun ayıbını ortaya çıkaracak, onu rezil edecek. Müslüman olduğu halde Resulullah'ın sünneti olan işrak namazını kılmayan Müslüman kızına da:
"İngiliz'in kızı dini yıkmak için işrak bekledi,

müslümanın kızı dini dikmek için işrak beklemedi," diyecek.

Peygamber Efendimiz (s.a.v) “Sizler, kendinizden önce geçen milletlerin yoluna karışı karışına, arşını arşınına, tıpa tıp muhakkak uyacaksınız. O dereceye kadar ki, şayet onlar daracık bir keler deliğine girmiş olsalar, siz de muhakkak onlara uyarak oraya gireceksiniz, onlara tabi

olacaksınız.” (Buhari)

İlyas Toprak
İlyas Toprak

“…Oyuncak çokluğu çocukluğumuzu elimizden aldı. Evde çok olan gereksiz her şeyden zevk alamaz olduk. Sizin kurban kemiğinden yarattığınız kabuk oyunu var ya benim için paha biçilmez. Siz bu kemik objelerden aldığınız zevki hiçbir oyuncaktan alamazsınız…”

Senanur Özgür
Senanur Özgür

- Allahım! Kur'an'ı kalbimizin baharı, gözümüzün nuru kıl, üzüntümüzü aydınlatan, derdimizi gideren kıl. Tembellikten, korkaklıktan, ihtiyarlıktan ve cimrilikten sana sığınırız. Fayda vermeyen ilimden, huşu duymayan kalpten, doymayan nefisten ve kabuk olmayan duadan Sana sığınırız. Hayırları işlemeyi, münkerleri terk etmeyi, miskinlere karşı muhabbet duygusunu ve

bizi bağışlamanı isteriz. Kötü günden, kötü geceden, kötü komşudan ve kötü arkadaştan sana sığınırız. Ey büyük arşın Rabbi! Her şeyin Rabbi olan Sen Vahidsin, Sen Sametsin. Her şeyi bilensin. Bizi karanlıktan kurtar, nura ulaştır. Bizi görünür görünmez hayasızlıklardan koru. Ey merhametlilerin en merhametlisi! Düşmanlarımıza karşı bize yardım et.

Dünyayı tek derdimiz kılma. İlmimizi dünya ile sınırlandırma. Bize merhamet etmeyecek olanı bize musallat etme. Tevbemizi kabul buyur. Günahlarımızı temizle. Duamızı kabul eyle.

Selcan Kuloğlu
Selcan Kuloğlu

Bazı yaralar hiç kabuk bağlamaz.

Olena Kozan
Olena Kozan

Mümkündür, lazım değilim sana
Gece, uçurumlardan bir parça gibi
Atılmışım ben kıyılarına
İncisiz, değersiz bir kabuk gibi.

Kenan Pençe
Kenan Pençe

Yaralar kabuk bağlamaya, gözyaşları kurumaya başlarken toprak insan kokuyordu.
Gün batarken Anadolu dağlarının arkasından yeni umutlar doğuyordu.

İbrahim Toprak
İbrahim Toprak

Bu gönül tıpkı kabuk bağlayan bir yara gibi,
Kabuğu koparttığın zaman aldığın acı gibi.

Özlem Göncü
Özlem Göncü

Öyle zamanlar olur ki, acıyan yer uyuşmadan bir yenisi daha öncekilere eklenir. Felaketler yağmur olup yeryüzündeki kayıp ruhların üzerine yağar. Hangisi daha korkunç, daha kahredici insan bir türlü karar veremez. Toprağın altında olmak mı yoksa yaşayan bir ölüyü oynamak mı? Derin bir nefes almak istersin, durmak ve soluklanmak. Hasar tespiti yapıp yaralarının kabuk

bağlamasını beklemek.

Ahmet Özaydın
Ahmet Özaydın

...Benimle aynı yerde durmasın
gölgesinden korkanlar
Onlar, yaşamı bir tarla faresi kadar hafife alanlar,
Ve korkularından kabuk değiştirip uçanlardır...