Müslüman olmanın insanoğluna kazandırdığı en büyük imkan, gerçeği ve hakikati tanımakta hiçbir zaman geç kalınmış olmayacağıdır.
"Demek ki korku insanoğluna her şeyi yaptırabiliyordu."
"Tüm renklerin Tanrı tarafından cennetten indirildiğini düşünüyor Michelangelo. Hepsi insanoğluna hediye olarak verildi ona göre. Ama o ilk günahta, cennetten ilk kovuluşta kayboldu içlerinden biri. İnsan, bir renk eksik indi yeryüzüne. Tanrı o rengi sakladı dünyaya ve insanoğluna dedi ki: "En büyük cezan, kaybettiğini aramaktır yeryüzünde."
"Şüphesiz ki hayal kurmak insanoğluna verilmiş en büyük ve en masrafsız beceriydi."
Yaşar Kemal'in Kürt Raporu
*Kürt sorunu, Türkiye'nin demokratikleşme sorunudur. Kürtleri insan haklarından yoksun kılmakla dünyanın hiçbir yerinde demokrasi gerçekleşmez.
Sen ülkedeki on beş milyona yakın bir kitleyi bütün insan haklarından yosun kılacaksın, sonra da dünyanın karşısına çıkıp "ben ülkemde demokrasiyi gerçekleştirdim" diyeceksin. Üstelik
de bu korkunç yalanını, bu çağda insanoğluna yutturacaksın. İnsanlık unutmayalım ki, bizim demokrasimizin adını çoktan koydu. Buna "Örtülük Faşizm" diyorlar. Ha, bir de Asya tipi demokrasi diyorlar. Böylesi bir demokrasiyi dünyaya yutturmak ahmakça bir ham hayalden başka bir şey değildir.
* Sen gel kardeşimi Cumhuriyet kurulduğundan bu yana asimile etmeye
çalış. Ona yetmiş yıl ikinci sınıf vatandaş muamelesi yap. İşkence et. Toptan sürgünlerde süründür, yapmadığını bırakma. Asimile etmeye gücün yetmediği bu büyük insan kişiliğini dilinden, kültüründen insanından yoksun kıl. Böyle kardeşliğin de...
*Sonra da hep bir ağızdan bağırıyoruz."Bu Kürtler ne istiyor". Kardeşlerince gasp edilmiş
insanlığını istiyor. İnsanlığın da en asgarisini istiyor.
* Kürtçe çok gelişmiş bir destanlar, türküler masallar dilidir de. Kürtçe 12 yüzyıldan bu yana yazılı edebiyatın da dünya çapında büyük şairlerini yetiştirmiştir. Eğer 70 yıldır bu dilin önüne geçilmeseydi Kürt dili de büyük romancılarını, şairlerini yetiştirebilirdi. Ve bu aykırı dilden
gelen kültür Türk kültürünü besler, Türk kültürü de bu kültürün besler, ortaya bir Anadolu kültür zenginliğin çıkardı. İşte Örtülü Faşizm bu erişilmez zenginliğin önüne geçti.
*Kürt halaylarına, Kürt türkülerine Türk halayı türküsü demek ayıp değil mi? Sanki Türk halkının Kürt halkından eksik kalır yanı varmış gibi, Kürt halkının
kültürünü Türklere mal etmek, Kürt halkını küçümsemek, onu aşağılamak değil mi? Bu iki kültür birbirleriyle, sağlıklı olarak kaynaşsaydı, bugün Türkiye'nin görüntüsü insanlık için de çok başka olurdu.
*Kürtlerin kültürüne kavuşması onu zenginleştirmesinin kime ne zararı var? Ne zararı, sayılmayacak faydası var. Bu faydayı anlayabilmek için insanın
faşişt kafayla değil, insanı bilgili, dünyayı demokrasi insan haklarının ne menem şey olduğunu anlayacak kültürlü kafayla düşünebilmesi gerek.
* Türkiye'nin gerçek demokrasiye ulaşması gerçek demokrasi de kürt kimliğinin tanınmasına, Kürtlerin insan haklarına kavuşmasından geçer. 15 milyona yakın bir kitleyi sen ülkende her şeyden mahrum kıl, ondan sonra" ben
demokratım" de Kürtler başbakan, cumhurbaşkanı, milletvekili, general, büyük bürokrat oluyor, benim gibi yazar bile oluyor, daha ne istiyor bu Kürtler? Dilini istiyor sayın baylar, kültürünü kimliğini istiyor. Bu yüzyılda dilini, insanlığı zenginleştirmek istiyor.
"Allahu Teala, dünyadaki, her şeyi, dağları, denizleri, ovaları, gölleri ve çölleri, evet çölleri de... insanoğluna musahhar kılmıştır..."
Hem insanoğluna , insandan daha büyük zarar veren bir mahlukat varmı dünyada?
Miladi 7.Yüzyılın başlarında yaşanan çekişmeler insanlığın omuzlarında ağır bir yük haline gelmiş, hayata yıkım, anarşi ve köleleşmenin hakim olmasına yol açmıştı. Gün gibi oradaydı ki, "İnsanların kendi işledikleri sebebiyle karada ve denizde bozulma ortaya çıkmıştı.(Ayet Kerime) İnsanlığın tekrardan dengesini kazanması ve tekamülünü sürdürmesi için
yeni bir varoluş felsefesine, düşünce ve sistem üzerinde küresel bir devrim yapacak yeni bir yönteme ihtiyaç vardı.Bu yöntem, zaman ne kadar ilerlemiş olursa olsun insanoğluna yön gösterebilmeliydi.Artık sınırları aşan yeni bir çağrının gelmesi gerekiyordu.Küresel kutuplaşmaların çok üzerinde zamanı ve mekanı çepeçevre kuşatan bir çağrının.O çağın
dünyasına ait fikir, yöntem ve ruhu bütünüyle değiştirmeliydi.Yeni bir küresel inkılap uğruna insanlık pranga ve hudutlarından kurtulmalıydı.
"Yürümek” Rabbim'in insanoğluna vermiş olduğu
büyük bir nimet...
Sahip olduğunuz değerleri düşünün ve her zaman
Allah'a şükredin...
"Yürümek” Rabbim'in insanoğluna vermiş olduğu
büyük bir nimet...
Sahip olduğunuz değerleri düşünün ve her zaman
Allah'a şükredin...
Çoğu engelli bireyin hayalidir gezip dolaşmak. Çekindikleri içim dışarı çıkmayıp dört tarafı çevrili odanın camındandan bakmak dışında bir şey yapamıyorlar.
Acımayın bizlere acımayın ki
görün neler başarabiliyoruz. Bizlere imkanlar sunun her yeri engelli bireyler için dizayn edin. Bizlerin kendi atalarımızın üzerinde durabilmemizi sağlayın.
Rahmetli Neşet Ertaş'ın da dediği gibi, “Bizler sevmekle yükümlüyüz. Kavuşmak mı? Onu Allah bilir” Sen uğraş çabala, gerisini Allah'a bırak...
Ne bileyim, şöyle beni
anlayan, gönlü yüreği güzel
biri çıkıp elimden tutsa, sanki her şey daha iyi olacak, daha güçlü olacağım gibi geliyor.
Düşündüğümde bana değer veren, beni seven
onlarca insan var.
Ne mutlu bana ki, gönüllerini fethedebilmişim..
Kendi ayaklarımın üstünde durana dek kimseyi hayatıma almayacaktım. Düşününce de kötü
günümde yanımda olmayanın iyi günümde ne işi var diyorum.
Diğer engelli dostlarıma tavsiyem, sizler korkmayın açılın ve söyleyin inanın bir şey kaybetmezsiniz.
Ki zaten ortada kazanılmış bir şey de yok. Aksine belki de kazanan siz olacaksınız.
Tekerlekli sandalyeye mahkum olan bir abimin bir arkadaşımın hiçbir engeli ve
rahatsızlığı bulunmayan ablasına karşı olan duygularını tatlı bir dille söylediğine ve ona açıldığına şahit oldum.
Kız; “Sen kimsin? Git bir aynaya bak neyine güveniyorsun?” dedi. Bu durum gerçekten hiç hoş değildi. İnanın, küfür etse" küfür etse daha az yara açardı.
"Aslında biz her hastada aşama kaydedeceğimize inanırız. Ama o
aşamanın nereye geleceğini kestiremeyiz. Dolayısıyla diğer hastalara, Her zaman kendinize güvenin. Yapacağınıza inanın ve yapabileceğinizin en iyisini yapmaya çalışın diyoruz. hastanın fizyolojik ve anatomik durumu buna müsaitse, zaten arkası geliyor."
-Fzt. Melike Canan Gelerli
"Ya tekerlekli sandalyemde oturup hayatı seyredecektim ya da son umudumu
güneşe çevirip bir şekilde yürüyecektim..."
Ben ikincisini tercih ettim.
Akülü sandalyem olması bana o günlerde özgürlüğüme kavuştuğum hissini veriyordu.