Oğuz Atay
Oğuz Atay

Düşünün, düşünün ama durup dururken düşünmeyin.

Banu Demir
Banu Demir

Kimleri affetmeniz gerekiyor , kime karşılıksız sevgi , kime anlamsız nefret duyuyorsunuz iyi düşünün .

Rahmi Akbaş
Rahmi Akbaş

Bu paragrafı baştan okusaydım kitabı sessizce kapatırdım. Bir asker düşünün ki Birinci Cihan Harbini görsün arkasından Milli Mücadeleyi görsün katılsın. Onca yapılan mücadeleyi sadece erenlere bağlasın. Onca mücadele,onca şehit nerede kaldı !!!! Mustafa Kemal gerçekten sadece yedi düvelle birlikte çoğu konularla da mücadele etmiş.

''Gece saat takriben

bir-bir buçuk sıralarında türbenin içerisinden, def sesi gelmeye başladı. Sanki tepemizde çalınıyordu. Kafamı iyice çulun altına soktum.Babamın böğrüne dirseğim ile dürttüm. Babam çok kısık bir sesle, '' Başını sakın çıkartma, ben de duyuyorum,sakın bakma'' dedi. Def sesi hareket etti, konuşmalar yavaş yavaş uzaklaştı ve bir süre sonra duymaz olduk. İşte bu

şahit olduğum olay bana, İstiklal Harbi'nin erenlerin ve yetişmişlerin yardımıyla kazandığımızın bir ifadesi olarak kaldı.''

Şamil Akay
Şamil Akay

Ben bir kelebek dahi olsam, intihar ile sonlanırdı hayatım. Hem kelebeklerin bu hayatı gördükten sonra intihar etmediklerini nerden bilebilirizki?
Bi düşünün onlar tırtılken kimse onlara kelebek olmak istiyor musun diye sormuyor. Ve eminimki seçme şasnları olsaydı gelmek istemezlerdi bu boktan insanların arasına.!

Güldal Okuducu
Güldal Okuducu

"Unutma, hüner sabırdadır. Sabır düşünün peşine düşebilmektir, cesarettir sabır."

Güler Kara
Güler Kara

"Önemli olan zahmetsiz yaşamak değil,zahmeti rahmete dönüştürebilmektir. Her şey gelip geçicidir bu hayatta. Düşünün neler yaşadınız;belki sevdiklerinizi kaybettiniz,belki hayallerinizi kaybettiniz. Hangi acı sonsuza kadar sizinle kaldı ki?"

Burak Sakçı
Burak Sakçı

"Yürümek” Rabbim'in insanoğluna vermiş olduğu
büyük bir nimet...
Sahip olduğunuz değerleri düşünün ve her zaman
Allah'a şükredin...

Burak Sakçı
Burak Sakçı

"Yürümek” Rabbim'in insanoğluna vermiş olduğu
büyük bir nimet...
Sahip olduğunuz değerleri düşünün ve her zaman
Allah'a şükredin...


Çoğu engelli bireyin hayalidir gezip dolaşmak. Çekindikleri içim dışarı çıkmayıp dört tarafı çevrili odanın camındandan bakmak dışında bir şey yapamıyorlar.
Acımayın bizlere acımayın ki

görün neler başarabiliyoruz. Bizlere imkanlar sunun her yeri engelli bireyler için dizayn edin. Bizlerin kendi atalarımızın üzerinde durabilmemizi sağlayın.




Rahmetli Neşet Ertaş'ın da dediği gibi, “Bizler sevmekle yükümlüyüz. Kavuşmak mı? Onu Allah bilir” Sen uğraş çabala, gerisini Allah'a bırak...


Ne bileyim, şöyle beni

anlayan, gönlü yüreği güzel
biri çıkıp elimden tutsa, sanki her şey daha iyi olacak, daha güçlü olacağım gibi geliyor.

Düşündüğümde bana değer veren, beni seven
onlarca insan var.
Ne mutlu bana ki, gönüllerini fethedebilmişim..


Kendi ayaklarımın üstünde durana dek kimseyi hayatıma almayacaktım. Düşününce de kötü

günümde yanımda olmayanın iyi günümde ne işi var diyorum.


Diğer engelli dostlarıma tavsiyem, sizler korkmayın açılın ve söyleyin inanın bir şey kaybetmezsiniz.
Ki zaten ortada kazanılmış bir şey de yok. Aksine belki de kazanan siz olacaksınız.


Tekerlekli sandalyeye mahkum olan bir abimin bir arkadaşımın hiçbir engeli ve

rahatsızlığı bulunmayan ablasına karşı olan duygularını tatlı bir dille söylediğine ve ona açıldığına şahit oldum.
Kız; “Sen kimsin? Git bir aynaya bak neyine güveniyorsun?” dedi. Bu durum gerçekten hiç hoş değildi. İnanın, küfür etse" küfür etse daha az yara açardı.



"Aslında biz her hastada aşama kaydedeceğimize inanırız. Ama o

aşamanın nereye geleceğini kestiremeyiz. Dolayısıyla diğer hastalara, Her zaman kendinize güvenin. Yapacağınıza inanın ve yapabileceğinizin en iyisini yapmaya çalışın diyoruz. hastanın fizyolojik ve anatomik durumu buna müsaitse, zaten arkası geliyor."
-Fzt. Melike Canan Gelerli


"Ya tekerlekli sandalyemde oturup hayatı seyredecektim ya da son umudumu

güneşe çevirip bir şekilde yürüyecektim..."
Ben ikincisini tercih ettim.


Akülü sandalyem olması bana o günlerde özgürlüğüme kavuştuğum hissini veriyordu.

Turgut Tunç
Turgut Tunç

"Bütün çocuklara ve öğretmenlere keklerimizi dağıttıktan sonra kolinin bir tanesinde altında kalan son üç beş keki en küçük çocukların yanına giderek vermek istedik. fakat yaşadığımız olay hem beni hem yol arkadaşlarımı çok etkiledi. "Türkiye'de böyle bir şey yaşasaydık çocuklarımızla, acaba nasıl olurdu?" diye düşünmeden edemedik. En küçüklerine vermek

istediğimiz kekleri almak istemediler. Israrla tekrar vermek istediğimizde önlerine bıraktığımız, henüz açıp yemeye başlamadıkları kekleri gösterdiler. "Bize vermiştiniz." dediler. Evet, belki ilk defa yiyeceği ve burada çocukların en çok sevdiği abur kuburların ikincisini reddettiler. Aslında bu bir red değildi. Minnet duygusuyla kanaatkarlık vardı o küçücük

çocuklarda. Aç gözlülük yoktu. Acaba burada herhangi bir semtte, herhangi bir sokağa girseniz ve çocuklara bir şey dağıtsanız, sıraya koysanız, en sonunda da üç dört tane artsa manzarayı bir düşünün ne olur, ne biter. Mutlaka bir kargaşa olur değil mi?

Nedendir bilinmez ama yokluğun olduğu yerde kanaat, bolluğun olduğu yerde açgözlülük var."

Batuhan Soyaslan
Batuhan Soyaslan

" Hani arı soktuğunda derinden derinden sızlar ya, kalbinizi soktuğunu düşünün bir de ! "