Cemil Meriç
Cemil Meriç

Yalnızdır, kitapların dünyasına sığınır. Tedirgindir, ne ateizm, ne sosyalizm, ne Türkçülük arayış içindeki bu zekayı tatmin etmekte, rahatlatmaktadır. Küstahdır, bulduğuna inandığı çözümlerle mağrur, etrafındakileri küçümsemektedir.

Mütefekkir Dergisi
Mütefekkir Dergisi

...siyasi bir kurgu olsun ya da olmasın kendi içinden aydınların yetiştirilmesi hedeflenen halk, enstitüleri dedikoduların doğruluğuna inandığı ya da kendi düşünce yapısına uymadığı gerekçesiyle benimsememiştir.

Beytullah Efe
Beytullah Efe

İnsana inandığı yerden atılan tekme acıtıyor en fazla canı.

Ali Mustafa
Ali Mustafa

Ali Mustafa, "yaşamın içindeki insanı, insanın içindeki yaşamı" gücüne inandığı şiirin diliyle sergilemeyi amaçlıyor. Onun yangını ya da yangınları, aslında tüm çağların yangınıdır: Bireyin yalnızlığı, sevdalara soyunan tutkuları, yaşama susuzluğu, düşleri, düş kırıklıkları. Bütün bunların ardında, "ülkesinin hüzünlü coğrafyası'nda çoğun

açmazlara, acılara vergili gizil bir arka plan yer alıyor. Ali Mustafa'nın tüm şiirlerinde "hepimizin dilinde yağmalanmış, kalbinde terkedilmiş, elinde derisi yüzülmüş bir gül" hüznü var.
Okuyun Ali Mustafa'nın sıcak iklimli şiirlerini, göreceksiniz içinize sini-siniverecek ışıklı soluklarıyla."

Vedat Günyol

Zuhal Erol
Zuhal Erol

Belki de çocuk kalbimiz hayallere inandığı için çocuktu ve biz onun için mutluyduk.

Muhammed Müctehid Şebusteri
Muhammed Müctehid Şebusteri

İslam düşüncesine kaynaklık eden soyut mutlak algısı yani saf tevhid, İslami akla epistemolojik imkânlar olarak geri dönmekte ve İslami akıl bu sayede varlık âlemine dair soru sorabilme ve cevap elde edebilme imkânına kavuşmaktadır. Bu da varlık âlemine yönelik olarak İslami aklın önünde ontolojik anlamda hiçbir sınır ve engelin olmadığı anlamına gelmektedir. Oysa

mutlağın somut olarak algılandığı kültürlerde bunun tam tersi bir durum yaşanmış ve sınırlı olarak tasavvur edilen mutlak, akli soru ve cevapların yerini almıştır. Mutlağın ötesi olamayacağından akıl bu sınırlara çarptığında etkinlik alanı sona ermiştir. Akıl ancak bu ilişki soyut lehine genişledikçe hareket etme alanı bulmuş ve bu oranda ortaya felsefe ve

bilim koyabilmiştir. Bu soyut mutlak algısının ontolojik sonucu ise mukayyet olanla mutlak olan arasında herhangi bir çatışma alanının yaşanmaması olmuştur. Çünkü İslam düşüncesine kaynaklık eden mutlak tamamen soyut ve mukayyet varlıklar da somut olduklarından bunlar arasında herhangi bir ontolojik çatışma yaşanmamaktadır. Böylece İslam medeniyetinin felsefi ufkunu

oluşturan soyut mutlak algısı mukayyet varlıkların ontolojik var olma zeminiyle birlikte bunların açıklanabilmesinin epistemolojik imkânlarını oluşturmaktadır. Başka bir deyişle İslam düşüncesinde mutlakla mukayyet olanın iç içe geçtiği bir ontolojik çakışma yaşanmadığından mutlak algısı metafizik bir ilke haline gelerek epistemolojik bir açıklama işlevi

görebilmektedir. Yani mezkür ontolojik çakışmanın olmaması İslam düşüncesine mutlağı metafizik bir ilke haline getirerek bütün epistemolojiyi bunun üzerine kurabilme imkânı sunmaktadır. Dolayısıyla İslam düşüncesi açısından mutlağın ontolojik olarak soyut olması gerçek anlamda bir epistemoloji yapabilmeyi sağlayan bir imkân olarak ortaya çıkmaktadır. Çünkü

ontolojik olarak soyut olan bu mutlak, hiçbir akli soru ve cevabın yerini almayarak ortaya gerçek anlamda bir epistemoloji çıkmasının yani bilgi üretilmesinin yolunu açmaktadır. Bu sayede Müslümanların inandığı mutlak, mümkün varlıkların ontolojik var olma zeminini oluşturarak mutlağın soyut olması onlara varlık alanına çıkma şansı vermektedir, aksi takdirde

varlıkları mutlak tarafından ortadan kaldırılacağından aslında hiç var olmayabileceklerdi ve bunlar hakkında soru sorarak makul bir cevap beklemenin ontolojik zemini haline gelmektedir. İslam düşüncesindeki anlamıyla mutlağın, hiçbir felsefi soru ve cevabın yerini almamasının yani hiçbir sorunun cevabı olmamasının anlamı da işte budur.

Ilgaz Vahap Nevruzhan
Ilgaz Vahap Nevruzhan

On altı sene geride bıraktığı, öldüğüne iyice inandığı hislerinin, kalbinin gizli köşesinde canlı saklandığını anlayarak irkildi.
- Hayret, zaman aşkı öldürmüyor, sadece örtüyormuş dedi.

Jill Alexander Essbaum
Jill Alexander Essbaum

Utanç ruhsal şantajdır. Utanç yalan söyler. Bir kadını utandırırsan,temelde hatalı olduğuna,bedensel açıdan suçlu olduğuna inanır. İnandığı tek şey de başarısızlıkları haline gelir. Onu asla aksine ikna edemezsiniz...

Selim Hovardaoğlu
Selim Hovardaoğlu

Her insan nükleer fizik konusunda yeterli bilgiye sahip değildir. Böyle bir bilginin gerekli olduğu durumlarda insanlar bir uzmanın görüşlerine, açıklamalarına ihtiyaç duymakta ve onları yeterli kabul etmektedirler.

Buna karşılık, insan ilişkileri söz konusu olduğunda, herkesin insan ilişkileriyle ilgili doğru ve geçerli olduğuna inandığı yargıları bulunduğu

için bir davranış bilimcisinin görüş ve açıklamaları, fizikçinin nükleer fizik konusundaki açıklamaları kadar ağırlık taşımamaktadır.

Alper Kul
Alper Kul

Kaderi olduğuna inandığı adam yuvarlak odanın tam ortasında, yer yatağında yatıyordu.