Ne kadar zekiysen, hataların da diğerlerine nazaran o ölçüde muazzam ve dikkat çekici oluyor.
"250 km/sa hızla giden bir arabanın arka koltuğunda, pencere kenarında dışarıyı seyrettiğinizi hayal edin.
Ne görüyorsunuz?
Manzara bulanık öyle değil mi?
200 km/sa hıza düştüğünde? Köyü ve büyük binaları görebiliyorsun öyle değil mi?
Peki 150 km/sa ?
Şimdi köyün bakkalını, önündeki sandalyenin varlığını da fark ettin.
120
km/sa ? Köyde oynayan çocuklar, bakkalın yanında konuşan şalvarlı kadınları da gördün.
80 km/sa?
Artık insanların yüzünü seçebiliyorsun.
Hayat da böyledir. Ne kadar sürat yaparsan o kadar detay kaçırırsın, detay kaçırdıkça hata yapma oranın artar. "
Ben değerli biriyim, ben insanım ve hata yapma hakkım var, duygularımı özgürce ifade edebilirim...
“Doktor robotlar var. Ameliyatlarda hata yapma riskleri olmadığı için onlar yapıyor. Onun dışında normal doktorlarımız da var. Ancak hastane son çare olarak kullanılıyor. Yani sağlık için ayrılan bütçeyi halkımız hastalığa yakalanmasın diye harcıyoruz. Sağlığın kaynağı kıymetini bilmektir. Sağlığı kaybedenler hastaneye giderler.”
"Hatta o kadar ileri gidiliyor ki, 'hata yapma hürriyeti kabul edilemez' deniliyor. Düşünülmüyor ki, hata yapma hürriyeti esasen hürriyetin özüdür!"
"Olma" nın kibri veya "olmuş" un hata yapma korkusuysa meclise gelen, sazı eline alan bilge yanın değil egondur. Çok dikkatli olmazsan, ruhunun kavrayış yolundaki o narin mücevherini, egon alır da yakasına nişan diye takar. Seni de dansöz diye oynatır o mecliste......