Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Onu hariçte bir mevcut, yabancı ve başka bir insan olarak düşünmüyor, kendinin bir parçası; kolu, gözü ve yüreği olarak tasavvur ediyordu.

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Onu hariçte bir mevcut, yabancı ve başka bir insan olarak düşünmüyor; kendinin bir parçası, kolu, gözü ve yüreği olarak tasavvur ediyordu.

Harun Gökbulut
Harun Gökbulut

GÖZ
Bir gözdür ölüm,
Takar kendini bakar her simadan,
Akseder yaşam denen aynaya,
Fark etsek de etmesek de,
Durmadan.

Hep gelir başkalarının,
Ölüm denen ülkeden haberleri
Duymaz kendi ölüm haberini,
Duymaz kimse
Ölüm oku onu vurmadan

Yoktur hariçte ölümün bir vücudu,
Belli olmaz baktığı

belgelenmedikçe,
Gelir ansızın hiç gelmeyecek gibiyken,
Ve hiç gelmemiş gibi gider çıkar ansızın
Sormadan

Ve her hafızaya bırakır sesini,
Ve sesin ardından bir sima çizer hayal,
Dokunduğumuz masa konuşur,güler çekmece,
Elinizden tutarken hatıralar,
Tavan ağlar,mahzun bakar,
Bahçede kapı,balkonda fesleğen
Solmadan


Aldanmaya devam eder kalanlar,
Her zamanki gibi yuvarlanır,
Birer elma gibi günler, gök kasasından,
Değişen bir şey yoktur aslında,
Yeni ömürler akmaya devam eder sıradan,
Sıradan, sakin hiçbir şey olmamış gibi,
Dokunmadan

Körleşse de insan bakışı,
Keskindir her ölünün bakışı,
Evet, ölüm bir bakıştır,

Belli etmeden, baktığını,
Siner eşyanın sinesine,
Bakar her ölünün gözlerinden
Bakar durmadan

Hrngkblt

Osman Demir
Osman Demir

Osmanlı döneminde zihnî varlık meselesine dair pek çok risale kaleme alınmıştır. Bunlar arasında Kara Seyyidî’ye ait risalenin ilk risale olması kuvvetle muhtemeldir. Risalede a) zihnî varlığın ispatı ve zihnî varlık ile neyin kastedildiği, b) zihnî varlığın oluşum süreci, c) önermeler konusunda Seyyid Şerif el-Cürcânî’ye yöneltilen eleştiri, d) önermelerin

doğruluğu, e) nefsü'l-emr kavramı gibi hususlar İncelenmektedir.

Kara Seyyidî, zihnî varlığı temellendirirken müteahhirîn dönem kelâm kaynaklarında yer verilen “gerçek önerme" (kaziyye-i bakikiyye) delilini kullanmaktadır.

Bu delil temelde şu öncüle (.mukaddime) dayanır: olumlu önermelerin (mûcibâî) doğru olması, nefsü’l-emrde, önermelerdeki

yüklemin (mahmûl) konuda (mevzû1) gerçekleşmesine (sübûf) bağlıdır. Buna göre; akıl var ya da yok olan hatta imkânsız olan küllî kavramlarla (el-mâhiyyâtü‘l-kıılliyye) ilgili olumlu (îcâbî) hüküm verebilmektedir; örneğin insan kâtiptir, imkânsız olan şey hariçte yoktur, gibi. Bunlar doğru (sâdık) önermelerdir. Çünkü nefsü’l-emrde yüklemler konulan

için gerçekleşmiş durumdadır.

M. Şevki Yazman
M. Şevki Yazman

Ethem'in Milli hükümete ve ordusuna karşı isyanı Yunanlılarda büyük ümitler uyandırmıştı. Yunanlılar Ethem'in bizden ayrılarak kendilerine iltihakında iki taraflı bir kar seziyorlardı: Birisi mili ordu bu ayrılan kuvvet dolayısıyla zayıflamıştı,ikincisi bu yeni kuvvet dolayısıyla kendileri mühim bir yardım görmüş bulunacaklardı. Buna bir de Ethem ve

taraftarlarının propogandası dolayısıyla kuvvetlerinin hem dahilde hem de hariçte olduğundan çok fazla takdir edilmesini katarsak Yunanlıların böyle Ocak ayında taarruza kalkmalarındaki sabırsızlığı anlarız.

Kılıç Ali
Kılıç Ali

Birinci Dünya Harbi'nin sonuna doğru memleketin kurtulacağından ümitlerini kesip Avrupa'ya kaçan bazıları Gazi Mustafa Kemal memleketi kurtardıktan sonra, hariçte tekrar birer kahraman tavrı takınmışlar, Anadolu'ya girmek, yeniden hükümet işlerine karışarak hatta iktidarı tekrar ele geçirmek sevdasına düşmüşlerdi.

Kılıç Ali
Kılıç Ali

Birinci Dünya Harbi'nin sonuna doğru memleketin kurtulacağından ümitlerini kesip Avrupa'ya kaçan bazıları Gazi Mustafa Kemal memleketi kurtardıktan sonra, hariçte tekrar birer kahraman tavrı takınmışlar, Anadolu'ya girmek, yeniden hükümet işlerine karışarak hatta iktidarı tekrar ele geçirmek sevdasına düşmüşlerdi.(ittihat terakki için)

Süleyman Nazif
Süleyman Nazif

Yapmak için girdiğimiz yerleri asla yıkmadık. Eğer memleketimizde harâbe varsa... Eğer tarîk-i temeddünde geri kalmışsak sebeplerini bizde değil, hariçte arasınlar. Atalarımızın bastığı yerlerde yalnız otlar değil, kasabalar, şehirler de bitiyordu.