Gizli-Müslümanlar’a (moriscos) karşı büyük öfke duyan Francisco Goméz de Sandoval y Rojas, 2 Şubat 1599 tarihinde fikirlerini yazıya dökmüştür.
Buna göre; 15-60 yaş arasındaki bütün gizli-Müslüman (morisco) erkekleri Müslüman olmaları münasebeti ile ölümü hakkettikleri için köleleştirilip, küreğe gönderilmeliydiler.
Kadınlar ile 60
yaşın üstündeki erkekler gemilere bindirilip, Berberistan’a gönderilmeli ve çocukları da papaz okullarında eğitilmeli idi.
Gelişen teknoloji ve kitle iletişim araçlarının da etkisiyle simülasyon çağını yaşayan postmodern toplumda mevcut problem kaynağı, iletişim vasıtaları kullanılarak protesto edilirken yine bu toplumda çevrecilerin nükleer atık taşınan tren raylarına ve gemilere kendilerini zincirlemeleri, savaşı protesto etmek amacıyla toplu hâlde soyunması veya canlı kalkan mahiyetinde
Irak’a gitmesi gibi, farklı protesto tarzları gerçekleştirilmiştir.
Türk tütünü arasında ilk sırada uluslararası kaliteye ulaşmış Arnavut tütünü meşhurdu. İkinci sırada Akçaabat tütünü yer almaktaydı. Akçaabat'ta Türk, Avrupa ve Amerikan yabancı firmalarının depoları da vardı. (...) Lenin ve Krıkenko tarafından terhis edilme ilanı çıktıktan sonra (Bolşevik ihtilalinin ardından) Trabzon'da gemilere binmek için Akçaabat'tan
geçen askerler tütün depolarını boşaltmışlardı. Her asker tütünü sırtına yükleyerek gemiye kadar götürmeyi düşünüyordu. Birkaç km geçtikten sonra tütünün yarısını yollara bırakıp gidiyorlardı. Kimse tütünü kaldırıp da almıyordu. Türk askerleri Trabzon'a gelene kadar Akçaabat'tan Trabzon'a kadar yol, ünlü Akçaabat tütün yapraklarıyla döşeliydi. (s.
138-140)
Köprünün altından çok sular aktı, çok balıklar yüzdü. Ben çok değişik gemilere bindim, kayıklara, takalara, yatlara.
Hazreti Musa, Hızır/Hıdır ile yola çıkar. Hızır bir gemiyi gizliye parçalar. Hazreti Musa buna tepki gösterir. Sen o gemiyi gemidekileri boğmak için mi parçaladın? Ne kadar iğrenç bir şey yaptın? Diye tepkisini dile getirir.
Halbuki Hızır'ın bildiği ama Musa'nın bilmediği bir şey vardı. O da sağlam gemilerin bir kral tarafından el konulduğuydu. Hızır bunu
bildiği için gemiyi özürlü hale getirdi. Böylece sahilde gemilere el koyan askerler, tüm gemileri aldı ama bu gemiyi almadı.
Büyüklerin işlerinde bazen bilmediğimiz hikmetler olabilir. Herşeyi ilk etapta anlamayabiliriz. Sabırlı olmak gerekir.
Her şeye sırf anlamadığımız için muhalefet etmek doğru değildir.
Bazı ufak zararlara büyük
zararların önüne geçmek için tahammül edilir, edilmelidir.
"Bunun üzerine yürüdüler. Nihayet gemiye bindikleri zaman o (Hızır) gemiyi deldi. Musa: Halkını boğmak için mi onu deldin? Gerçekten sen (ziyanı) büyük bir iş yaptın! dedi." Keyf sûresi: 71
"
HİÇBİRŞEYİM OLMA
acıklı mevzular konuşmayalım seninle
aşktan bahsetmeyelim mesela
kelimelere dökmeyelim hislerimizi
dokunmayalım birbirimize
değişmesin rengi bakışlarımızın
değmeyelim sükünetimize....
gidelim sessiz bir deniz kenarına
bir simidi paylaşalım
çayımıza katık olsun gülüşlerimiz
sonra ufku
izleyelim uzun uzun
geçen gemilere el sallayalım fütursuz ..
dilekler tutalım içimizden
ama hayaller kurmayalım içinde biz geçen
varsın sır olsun yarınlardan beklentilerimiz
ne ben bileyim senin yüreğini
ne sen dokun yüreğime
öylece kalakalsın ortada herşey
ay güneş yıldızlar öylece dursun yerli yerinde
ne sıradaki şarkı benim
olsun
ne yazdığım şiirler senin.
ne ben sana ait
ne sen bana sahip..
bozmayalım bu tılsımı
çünkü bir vedayı daha kaldıramaz yüreğim
lütfen hiçbirşeyim olma
ve hiç kaybolma ...
1774’teki Osmanlı - Rus Harbi esnasında Trabzon, Rize, Of, Sürmene, Pulathâne (Akçaabat), Vakfıkebir, Görele, Tirebolu, Keşap, Giresun kadılarına gönderilen oldukça sert olan buyrultuda açık açık;
“Bugüne kadar sefere çağrıldınız, gelmediniz. Yerinizde de rahat durmadınız, aranızda kavga çıkararak vakit geçirdiniz. Şimdiye kadarki kusurlarınız
bağışlanmıştır. Gücü yetenlerden asker istiyorum, tez elden gemilere binip gelin. Buna uymazsanız sizi de Moskof keferesi gibi kılıçtan geçiririm” denmektedir .