“Peki neden çok az dost bulabiliyoruz ?
Çünkü kimse kimsenin derdine derman olmak istemiyor. Herkes kendini terk edilmiş, güçsüz hissediyor. Dostluk göstermeden evvel birilerinden dostluk görmeyi bekliyor. Binaenaleyh hayat hepimiz için zorlaşıyor.”
" Sabır, anlamı olacak ya da gelecek bir şeyi telaş göstermeden bekleme demektir. "
Bir kadın gerçekten severse hayatta neyi varsa göze alır.
Mutluluk saçar çevresine. Gözleri anlatır sevincini.
Fakat şu da var bir kadın ilişkisine son vermişse
Kimseye göstermeden sessizce ağlar.
Duvarlar üstüne gelir.
Gözlerinden akan yaşı silmeden uyuya kalır öylece.
Her şey üstüne gelir ve boğulur.
@bugra.kizilarslanoglu
@safaginkoruyuculari
@karinakitap
Vuslat teki moderatörlüğünde #şafağınkoruyucuları okuyoruz.
#alıntı
"Geçmişimden gelen savaşçı, geleceğim ol. Tanrı senin zaferini göstermeden canını almasın." .
Ymersler, uzun boyunları ve kızıl bedenleri ile tam da Karanlık Prens'e layık yaratıklardı, güçlerini sadece
karanlıktan alıyorlardı. Yüzyıllar boyunca dünyada hiç görülmemişlerdi. Şimdi ise birçok ymers dünyada kol geziyordu.Ymerslerin görüntüleri bile varlıkların içine korku salmaya yeterdi.
.
"Her şey daha güzel olacak eminim. Kendinizi üzmeyin. En karanlık zamanlarda sabret, güneşin doğması yakındır."
.
Yüreğimin en derinlerinde hapsettiğim sevgili
dostum, keşke şimdi yanımda olsaydın ve sert duvarlar yine yıkılsaydı karşımızda. Bekle kardeşim, elbet zafer çiçekleri yeniden yeşerecek ve biz yeniden o düzlüklerde omuz omuza dik duracağız.
#kitapkolik #kitapalinti #kitapsözleri #kitapönerisi #kitapdünyasi #okudumbitti #kitapkokusu #kitapkurdu #kimneokudu #neokudum #kitaplaryolda #okuyorum #kitaptavsiyesi
#okuryorumlari #neokuyorum #okumakgüzeldir #türkklasikleri #1000kitap #okuyan_kadinlar_kulubu #birdahaoku #kitaplaryolda #kitapsever #kitap #fotografcekkitapoku #hürriyetkitapkurgu #sabahgazetesi #cumhuriyetgazetesi #postagazetesi #vuslatınkitapkurtları
CHP döneminde basına uygulanan baskıyla ilgili olarak Ahmet Emin Yalman, şöyle diyor: “Hükümetin hoşuna gitmeyecek yazıları sık sık yazdığımız için üç gün, on gün gibi tatil cezalarına sık sık uğruyorduk. Ankara’ya gittim, Başvekil Dr. Refik Saydam’ı gördüm. Kendisine şunları söyledim: ‘Bu yaptığınız büyük bir haksızlıktır. Yazılacak, yazılmayacak
konular hakkında bu kadar kesin görüşleriniz olduğuna göre bari sansür koyun, mesuliyeti kendi üzerinize alın.’ Şöyle cevap verdi: ‘Hayır, biz sansür lafından hoşlanmıyoruz. Hiçbir zaman sansür koymayacağız, fakat siz ne yazılacağını ve yazılamayacağını kavrayacaksınız, kendi kendinizi bir düzüye sansür edeceksiniz. Böylece hem: ‘Türkiye’de sansür var’
sözünü kimse ağzına almış olmayacak, hem de düzen ve otorite muhafaza edilmiş olacak.’ Evet, şekil itibariyle güya sansür yoktu. Yazılarımız basılmadan önce hükümetin bir temsilcisi tarafından görülmüyordu, fakat gerçekte bundan ağır bir sansür sistemi olamazdı. Hiçbir savunma dinlenmeden, sebep göstermeden gazete sık sık kapanıyor, okuyucunun gazetesine bir
tiryaki alışkanlığı ile bağlanmasına imkan verilmiyordu
"3-7 yaş dönemi boyunca yaşının gerektirdiği temel hareketleri yeterince gerçekleştirme imkânı bulamadan geçirmiş olan bir çocuk , yani; çocuk oyunları oynamadan, okul öncesi hareket eğitimi etkinliklerine katılmadan, oyun parklarında, kum havuzlarında, dağda bayırda, suda, çamurda zaman geçirmeden, vücudunu kullanma ve kontrol etme çabaları göstermeden geçirmiş bir
çocuk demektir. Böyle bir çocuğun 8 yaşına geldiğinde altyapı eğitimine alınıp geçmişe ilişkin hareket becerilerinin telafisi belli ölçüde mümkün olsa dahi, yaşının gerektirdiği düzeyin doruk noktalarına getirilmesi asla mümkün olamayacaktır. Çünkü geçmiş yaş dönemlerine ilişkin psikomotor gelişim eksiklikleri yaşının gereği gerçekleştirilmesi gereken
hareketleri oyunlara yönelik kullanımına izin vermeyecektir. Bu nedenle de 8-9 yaşındaki bir çocuğun genel hareketlilik ve bu hareketliliği amaca yönelik kullanma ihtiyacı içinde olması da mümkün olamayacaktır. Bu durumdaki bir çocuğun 10-11 yaşlarına geldiğinde basitleştirilmiş koşullarda dahi futbol oyunları oynaması asla olması gereken düzeyde olamayacaktır.
Bir çocuğun psikomotor gelişim ile ilgili (hareket gelişimi ile ilgili) önemli dönemleri ve bu dönemlerde çok ama çok önemli dönüm noktaları vardır. Bu altı çizilmesi gereken bir konudur. İşte bu dönemler ve dönüm noktaları (kritik dönemler) çok iyi değerlendirilir ise çocuklar potansiyellerinin doruk noktalarına ulaştırılabilirler. Sonraki süreçlerde ve özellikle
performans dönemi dediğimiz 15 yaş sonrasındaki sürecin daha verimli olması buna bağlıdır."
Çünkü babamın bizim dışında bir çocuğu daha vardı. Kardeşimin adı Bahar' dı, babamın ise Burak. O günden sonra kardeşlerimi merak ettim, onlara kavuşmanın hayalini her gece uyudum. M.Z.Ç boşuna dememişti, "Her insanın bir dönüm noktası vardır. Bu dönüm noktası gelir ve sevdiğin şeyleri elinden alırken yenilerini verir sana. Ama hiçbir zaman eskisinin yerini
eksiksiz olarak tutamaz. Bazen de fırsatın sana arkasını döner ve geride bıraktığı felaketi göstermeden geçer gider......