"En akıllımızın kafası bile bizden evvelkilerin depo ettiği bir sürü bilgi ve tecrübenin ambarı olmaktan ileri geçemez."
"Ne yaratacaksın? Yaratmak yoktan var etmektir. En akıllımızın kafası bile bizden evvelkilerin depo ettiği bir sürü bilgi ve tecrübenin ambarı olmaktan ileri geçemez. Yaratmak istediğimiz şey de bu mevcut malların şeklini değiştirerek piyasaya sürmekten ibaret... "
" En akıllımızın kafası bile bizden evvelkilerin depo ettiği bir sürü bilgi ve tecrübenin ambarı olmaktan ileri geçemez. "
Yaratmak yoktan var etmektir. En akıllımızın kafası bile bizden evvelkilerin depo ettiği bir sürü bilgi ve tecrübenin ambarı olmaktan ileri geçemez.
En akıllımızın kafası bile bizden evvelkilerin depo ettiği bir sürü bilgi ve tecrübenin ambarı olmaktan ileri geçemez.
Yaratmak zevkinden, hayatın bizatihi bir hikmet olduğu hakikatinden dem vurdu, fakat çürük. Ne yaratacaksın? Yaratmak yoktan var etmektir. En akıllımızın kafası bile bizden evvelkilerin depo ettiği bir sürü bilgi ve tecrübenin ambarı olmaktan ileri geçemez. Yaratmak istediğimiz şey de bu mevcut malları şeklini değiştirerek piyasaya sürmekten ibaret.
En aklıllımızın kafası bile bizden evvelkilerin depo ettiği bir sürü bilgi ve tecrübe ambarı olmaktan ileri geçemez.
Timur kendinden evvelkilerin istila harplerinde yaktığı, yıktığı şehirlerin üzerinde yürüdü.Timur da arkasında bir harabe bıraktı.Geçtiği yerleri tahip etti. Moğolların tahribinden kurtulmuş ne varsa onları da imha ve ikmal etti. Fakat böyle olmakla beraber sanatkarları himaye etmeyi unutmadı.
Ebu Hanife'ye göre, bütün insanlığa yol gösterici olarak gönderilen Kur'an-ı Kerim'deki emir ve öğütler dilden dile değişmeyeceğine göre, esas olan "söz" değil "mana"dır. Esasen, "O -onun zikri yahut manası- evvelkilerin kitaplarında da vardı." "Bu -hüküm- elbette ilk sahifelerde de vardır. İbrahim'in ve Musa'nın sahifelerinde" şeklindeki ayetlerde de, önceki kitaplarda
yer alan baz emir ve öğütlerin bu sözle değil, bu mana ile yer aldığı açıkça görülür. O hâlde Allah'ın emirleri ile ona bağlı olan hükümlerin kavranması, dillere göre değişmez, diyen Ebu Hanife, anlamı namaz vaktini bildirmek veya namaza davet etmek olan "Ezan"ın da -bu anlamını kaybetmeksizin- başka dillerde okunabileceği görüşündedir.