Cesare Lombroso:
Modern kriminolojinin kurucusu olarak kabul edilir.
Suç olgusunun soyut ve hukuki yönden incelemenin yetersiz olduğunu düşünen Lombroso suçluların dış özelliklerini incelemeye başlamıştır.Öncelikle fizikçi olarak katıldığı orduda askerler üzerinde gözlemler yapmış ve bu gözlemleri sonucunda suç işleyen askerlerin ortak özelliklerinin dövme
yaptırmak,özellikle de müstehcen dövmeler yaptırmak olduğu kanaatine varmıştır.
Bunun üzerine hastanelerde,cezaevlerinde suçluları ve akıl hastalarını gözlemlemiş,cezaevlerinde ölen suçluların cesetleri üzerinde otopsiler yaparak bu kişilerin diğer insanlardan farklarının neler olduğunu deney ve gözlemle ortaya koymaya çalışmıştır.
İncelemiş olduğu
suçlulardan edindiği gözlemler sonucunda suçlu kişileri suçlu olmayanlardan ayıran birtakım fiziksel özellikler olduğunu tespit etmiş ve bu tespitler ile genellemeler yapmıştır.Suç İşlemenin Sebepleri ve Önlenmesi isimli kitabının “Atavizm”başlıklı dördüncü bölümünde bu tespitlere yer vermiştir.
Atavizm;”Organizmalarda evrimsel gelişim süresince ortadan
kalkan bazı özelliklerin tekrar görülmesi,soya çekim”olarak tanımlanmaktadır.Atavizm ile açıklanan özellikler birlikte değerlendirildiğinde Lombroso’ya göre doğuştan suçlu kişiler;kafatasları normal insanlara göre küçük ancak kemikleri sert,çene,şakak ve elmacık kemikleri çıkık,büyük kulaklara sahip,gözleri keskin,vücut kılları az,kıvırcık
saçlı,tembel,vicdan azabı duymayan,alkole meyilli ve hissiz insanlardır.
Lombroso,atavistik suçlular ile ilgili tespitlerini bir adım öteye taşıyarak bu kimselerde utanma ve acıma duygularının tamamen yitirilmesi durumunda insandan ziyade hayvan vasfında sayılacaklarını,bu kişilerde kanibalizm eğilimleri görüleceğini ve hatta bu kişiler cinsel suçlara yöneldiklerinde
bu yönelimin önceden rakibini öldürüp kan döktükten sonra dişisiyle çiftleşen hayvana benzediğini ileri sürerek,en korkunç suçların temelinde hayvani içgüdülerin yer aldığını ileri sürmüştür.
Lombroso,suçlular üzerinde yapmış olduğu incelemeler neticesinde atavizm yani doğuştan gelen anormallikler yanında patolojik olarak da birtakım anormalliklerin
görülebildiğini tespit etmiştir.Bu anormallikler;anatomik olarak çok küçük veya çok büyük kafatası,basık kafa,huni şeklinde ve asimetrik göğüs yapısı,reflekslerde,işitme ve koklama duyularında bozukluk olup bu belirtilere sahip olan kişilerde sara olduğunu ve bu hastalığa sahip suçlularda mivaylama,havlama,ısırma gibi eylemlerin gizli bir biçimde var olduğunu iddia
etmiştir.Lombroso’nun suçlu tasnifinde üç tip suçlu daha yer almaktadır;bunlardan ilki yarı suçlulardır.Bu suçlular;doğuştan suçlulardan ayrılmaktadırlar.Ancak yine de sara ve atavizmin etkilerini taşımaktadırlar.Bu kişiler,suç işlerken kötülük kastı ile hareket etmezler,suç işledikleri zaman pişmanlık duyarlar ve suçlarını çabuk itiraf ederler.
Diğer
grup;ihtiras suçlularıdır.Bu suçlular atavizm ve sara özelliği göstermezler.Özlerinde duygusal ve iyi huylu kimselerdir ancak aşk ve siyaset gibi güçlü duygular onları suça yöneltmektedir.Son grup tesadüf suçlularıdır.Bu suçluların suça yönelmelerinde atavizm ve saranın herhangi bir etkisi bulunmamaktadır.Bu kişiler suç işlemek için özel bir gayret içinde
olmayıp,koşullar nedeniyle suç işlemektedirler.
Lombroso tespit etmiş olduğu suç tiplerine göre cezalandırma biçimlerinin nasıl olması gerektiğini de yine aynı eserinde açıklamıştır.Buna göre;ihtiras suçluları için en büyük cezanın vicdan azapları olduğu ancak yine de bu kimselere para cezası,hakim ihtarı,yaşadıkları yerden ayırma gibi cezaların da yeterli
olacağını düşünmektedir.Fırsat suçluları olarak nitelendirilen içinde bulunduğu zor koşullar nedeniyle suça yönelmiş olan kişilere ceza verilmesine gerek olmadığı kanaatindedir.Çünkü bu tip suçlularda kasıt yoktur.Bunun gibi kasıt olmasan dikkatsizlik ve dalgınlık sebebiyle suç işlemiş kişilerin de cezalandırılmamaları gerektiğini ileri sürmüştür.Bu tür
suçlarda zararın tazmini ile yetinilmelidir.
Akıl hastası suçlularının ise akıl hastanelerine yatırılmaları gerektiğini belirtmiş ve akıl hastanesine yatıralacak suçluları tespit etmiştir.Beş gruba ayırdığı akıl hastaları;diğer mahkumlar arasında akıl sağlıklarını yitirenler,haklarında cinayet gibi suçlardan soruşturma yürütülenler,beklenmeyen bir
zalimlikle suç işleyenler,sara nöbetindeyken suç işleyenler,dejenerasyon belirtileri gösterenler ile hamilelik ve sarhoşluk gibi nedenlerle suç işleyenlerdir.
Islahı mümkün olmayan yani mütemadi suçluları cezaevine göndermenin onlar için herhangi faydası olmayacağını bu nedenle de bu suçluların tıbbi bir komisyon kararıyla yaşadıkları yerlerden uzakta askeri
disiplinle çalışmalarına karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir.
Hristiyanların Kürtçeye eğilimleri sadece günümüzde gündeme gelmiş bir durum değildir .Hristiyan dünyası Osmanlı döneminde bile Doğu ve Güney Doğu'da yaşayan gayrimüslimleri kendi saflarına çekmek ve Kürtleri de hristiyanlaştırma amacıyla Kürt dili grameri konusunda çalışmalarda bulunmuşlardır. Örneğin Roma Katolik kilisesi, 'Garzoni' adında bir yazara, 1787
yılında Kürt dili grameri ve sözlüğü hazırlatmış ve bastırmıştır.
Edebiyat eleştirmeni Brochard çay ve edebiyat çalışmasında şöyle der"Çaykolikler diğer insanlara benzemezler. Esinlerini en sevdikleri içkiden alırlar, kökleri Çinlilere ve Japonlara dayanan sessizliğe ve bilgeliğe belirli bir eğilimleri vardır ve melankoliye yakın bir duygu içindedirler... "
Kendisiyle sürekli bir çelişki içerisinde, sürekli olarak eğilimleri ve ödevleri arasında savrularak ne insan ne de yurttaş olacaktır. Ne kendisine ne de başkalarına yararı olacaktır. Şu günümüz insanlarından birisi olacaktır: bir Fransız, bir İngiliz, bir burjuva. Yani, bir hiç olacaktır.
Aleksandr Dugin bu hususta “her türlü Turancı entegrasyon projesine set çekilmelidir. Turancı bir entegrasyon, jeopolitik Avrasyacılığın karşı tezidir. Bütün Türk mekanında yerel, özerk, kültürel eğilimleri ayrıştırmak, uluslar arasında geçimsizliği şiddetlendirmek için elden gelen her şeyi yapmaktır” demektedir.
Marifet, doğru olabilmek için, idraki ve eğilimleri kullanmanın şekline bağlıdır; insan kendisini ilerletecek şeylerde kararlı olmalıdır.
..." cinsellik uzmanlarının " , erkeklerin olabildiğince çok sayıda dişiyi elde etmeye doğal bir eğilimleri olduğunu, halbuki dişilerin, örneğin kuşlarda kuluçkaya yatmaları, memelilerde gebeliklerinde karınlarındaki yavrularını korumaları, doğumdan sonra da yavrularıyla ilgilenmeleri gerektiği için, erkeklerinin tam aksine, az sayıda iyi eşler seçmelerinin kendi
yararına olduğunu ileri sürmelerine şaşarım.