“Hayat beni sıkıyor...” dedi. “Her şey beni sıkıyor. Mektep, profesörler, dersler, arkadaşlar... Hele kızlar... Hepsi beni sıkıyor... Hem de kusturacak kadar..”
“Hayat beni sıkıyor...” dedi. “Her şey beni sıkıyor. Mektep, profesörler, dersler, arkadaşlar... Hele kızlar... Hepsi beni sıkıyor... Hem de kusturacak kadar...”
"Hayat beni sıkıyor...” dedi. “Her şey beni sıkıyor. Mektep, profesörler, dersler, arkadaşlar... Hele kızlar... Hepsi beni sıkıyor... Hem de kusturacak kadar...”
Zor olsa da...
“Her şeyin değişebileceğini umarak kuvvet bulmaya çalışacağım...”
“Hayat beni sıkıyor...” dedi. “Her şey beni sıkıyor. Mektep, profesörler, dersler, arkadaşlar..."
“Hayat beni sıkıyor.” dedi. “Her şey beni sıkıyor. Mektep, profesörler, dersler, arkadaşlar...”
Orhan Gencebay’a dargındım. Onun, zembereği kırık zongurlarla haşır neşir oluşu canımı sıkıyordu. Dahi bestekârı sükutla protesto ediyor, kadim bir tasavvuf tabirinden [“Hor görme garibi,kalbinde Rahman vardır”] ilhamla yazıp bestelediği şaheser aşk şarkısını içimden söylüyorum artık: “Her şey Hak’tan amma zulmetmek kuldan/ Gönül bir zalimi sevdi ne
yapsın..”