Korsanlar, iyileşemeyeceğini düşündükleri hasta esirleri canlı canlı denize atıyordu. Hiç birinde acıma hissi yoktu.
Aristoteles'e göre her şeyin bir ereği vardır. İnsanın ereği ise mutlu olmasıdır. Peki, insan nasıl mutlu olabilir sorusunu cevaplarken aynı zamanda Aristoteles en iyisini arar.
Economicus kelimesinin “iyi” aramaya yönelik olan anlamı modem zamanda sadece “faydayı, menfaati” aramaya yönelik olarak dar bir şekilde ekonomi sözcüğü ile karşılanır oldu. Bu
nedenle de homo economicus nötr anlamlar üzerinden ekonomiyi merkeze alan insan manasına gelirken işlenmiş bir kavram olarak ise “faydasını önceleyen insan” manası ile şekillendi.
Homo Economicus bu iki farklı manasından yola çıkılarak geliştirilen teoriler ve modeller temelde sorunlu bir varsayıma da dayanır. Özellikle Hobbes insan ile ilgili kötümser tasviri
bu varsayımı önemli ölçüde şüphe içinde bırakır. Homo economicus'un “faydasını önceleyen insan” manası kötümser, bencil bir insan profili çizmektedir. İnsanın bu faydacı yönünün hem “ampirik” hem de “rasyonel” aklın bir ürünü olduğu ince bir tespit olarak karşımızda durmaktadır. Ayrıca liberal düşünürlerin birey profilini bu eksen üzerinden
düşündükleri ve “iyi bir yaşamın” varlığı için bu profilin deifike edilmesi oldukça önemlidir. “İyi” olanın nasıl elde edileceği bazen Nietzsche gibi filozoflar ve Freud gibi psikanalitik teorisyenler tarafından içgüdüsel yapılarla da ilişkilendirildi.
“Devrim, politik etkinliğe kitlesel katılımın çok büyük olduğu ve bu katılımın büyük bir direniş tarafından mevcut şartlar içinde motive edildiği sosyal hareket şeklinde tanımlanmıştır. Halkın memnuniyetsizliği ise insanların beklentilerinin gelişimi ile (Elde etmeleri gerektiğini düşündükleri yaşam tarzıyla ilgili olarak.) bu beklentileri tatmin edebilme
yeterlilikleri arasındaki farktan kaynaklanabilir. Sosyal bilimciler bu olguyu görece mahrumiyet olarak nitelendirirler.”
HORTLAK: Azerbaycan Türklerinin demonolo|ik görüşlerine göre.
geceleri canlanıp mezardan çıkarak İnsanlara zarar veren ölü, hayalî
bir varlık. Bu yüzden, insanlan korkutan şeylere de bu sıfat verilir.
Bu sözcüğe, Tuva Türkçesinde "Aza-buk" ve "Aza-şulbus" gibi karanlık güçlere bağlı olarak. Şeytan anlamına gelen "Aza" şeklinde,
bazı yerlerde de
"Aza-Hortan" şeklinde rastlanır.
Bazı yerlerde. Ölülerin hortlayabileceğini düşündükleri için. birçok önlem alırlardı. Daha çok ölümü zor olan birinin ölüsünün hortlayabileceğine inanılırdı. Tüm bunlar, eski Türklerde ruhun ölümsüzlüğü ve geri dönebileoegne olan inananın izleridir.
"Görünüşü insanı korkutan nesne" gibi mecazî bir anlam kazanan
bu söz, Azerbaycan dili lehçelerinde "Hayvanlarda olan bir hastalık" anlamındaki "Hortlama" sözüyle, aynı kökten gelir. Bazen hayalet olarak da bilinen demonik varlıklann adlannın, daha sonralan
çeşitli hastalık adlan na çevrilmesi, şiirsel mitolojik düşünceye uygun
bir olaydır.
Benim için insanların şimdi ne düşündükleri önemli değil.
Benim için insanların bundan 500 yıl sonra ne düşüneceği önemli.
SADDAM HÜSEYİN
Bu şiir dönüştüğün kişiyi görmek ve farklı birine, daha iyi birine dönüşmek isteğiyle -hasretiyle- ilgiliydi.
O kişi bendim; beni kabul etmesini isteyen ben. Hepsinden, onlara bunu, içten içe aslında olduğumu düşündükleri kişi olmadığımı göstermek için bir şans vermelerini isteyen ben. Belki de tam olarak olduğumu düşündükleri kişiydim ama artık o olmak
istemiyordum.
Popüler duyguların her savaşta büyük rol oynadığı aşikardır. Savaşan bir ülkede,kitlelerin önüne savaşmaya değer olduğunu düşündükleri açık bir hedef olmalıdır ki bu Almanların deyişiylesavaşın "öznel" nedenini oluşturur.
Sovyetler Birliğinin Afganistan'ı işgal etmesinin ardından Afganistan'a gelen Bin Ladin, 1984 yılından itibaren Cidde'den hocası olan Abdullah Azzam'ın Peşaver'de kurduğu Hizmet Ofisleri adlı insani yardım örgütüne büyük oranda finansal kaynak sağlamaya başlamıştır. Ancak 1988 yılından sonra Azzam ve Bin Ladin arasında görür ayrılıkları çıkmaya başlamıştır. Bu
durum, öğretmen ve öğrencisinin cihadi farklı yorumlamalarindan kaynaklanmıştır. Azzam bu konuda daha geleneksel bir çizgi takip ederken Bin Ladin, çevresindeki Mısırlı militanların da etkisiyle daha radikal görüşler benimsemiştir. Bin Ladin ve ultracihatcilar sadece Müslüman olmayanlara değil islam dininden döndüklerini düşündükleri rejimlere karşı da tavır
almışlardır. Azzam ve Bin Ladin'in fikirsel mücadelesi çok uzun sürmemiştir. Zira Abdullah Azzam, 1989 yılında Peşaver'de öldürülmüş ve Usame Bin Ladin El Kaide örgütünde onun yerini almıştır. Bu gelişmenin ardindan Bin Ladin, El Kaide ile birlikte yeni bir hedefe yönelmiştir. El Kaide 1992 yılından itibaren Amerikan hedeflerine yönelik bir çok terörist eylem
gerçekleştirmiştir.
Çoğu topluluğun ortak noktası bir ideallerinin olmasıdır; topluluk üyeleri ister paylaşılan grup evlerinde yaşasınlar ister komşu olarak birbirlerine yakın otursunlar daha iyi bir yaşam düşüncesini paylaşırlar. Topluluğun idealleri genellikle üyelerinin, yaygın kültürde olmadığını veya eksik olduğunu düşündükleri şeylerden çıkar.
Lao-tzu dünyadaki bütün fenalıkların öğrenilen şeylerden geldiğini kabul ediyordu. İhtirasları uyandıran şeyleri öğrenmektense, insan kendisini dinlemeli ve içini okuma yolu bulmalıydı. İnsan, ancak böyle yaparak mümkün mertebe sükunete ve huzura erişebilirdi. İnsanların kendisini denetlemesinin ise eksik kalan alanları dolduracak gizem ve tılsımlara ihtiyacı
vardı.Bu nedenle sağlık ve uzun ömür verdiğini düşündükleri muskalara ve törenlere önem veriyorlardı. Bunların insana havada uçma gibi yeteneklere izin vereceğini umuyorlardı. Onların varlığı Çin dünya görüşüne, Konfüçyüsçülüğün sağlayamayacağı bir denge kazandırdı.