Babası yukarıdan donmuş gibi bakıyor, hiçbir şey söyleyemiyordu. İşe karışır ve kendi oğlu olduğu anlaşılırsa işten atılacağını zannediyordu.
Bilmezler ki bu donmuş sanılan hayatın da büyük dalgaları, şehirlerdekine nazaran daha az aktörce, daha çıplak ve içten ihtirasları, daha sarsıcı maceraları vardır.
"Haydi, kalkalım" dedi. "Üşüyeceksin!"
Macide ona ilk defa olarak "Sen" diye hitap ediyordu. Bu söz, hiç kimse tarafindan ve hiçbir zaman bu kadar yerinde kullanilamazdı. Ömer yerinden sıçradı, küçük bir çocuk gibi yüzünden ve gözlerinden neşe taşarak Macide'nin rutubetten donmuş yanaklarını öptü...
Korku içinde olan toplumları,
kıt zekâlı, gözü dönmüş kimseler yönetir.
NİCE ÖLÜMLER...
Nice ölümler hatırlarım
Tanıdık simalar, bildik çehreler
Evleri durur dimdik yerinde
Eşyalar konuşur şimdi susar bedenler
Dünya dönmeye devam eder
Gözükmez artık ölüler
Yastık boş yorgan sahipsiz kalmış
Gençlik yazmış meğer ihtiyarlık kış
Nice ölümler bilirim beklenmedik
Kalan
ruhlarda yüz bin delik...
Sanki hiç yaşanmamış gibi o anlar
Yerinde yeller esen hesaplar planlar...
Hepimiz aynı yere gidiyoruz ağır ağır
Ölüm konuşuyor gürül gürül, ruhlar sağır
Boş odalarda havada donmuş kelimeler var
Söylenen sözlere şahitlik yapıyor duvar...
Nice ölümler hatırlarım, nice ölüler
Tanıdık simalar bildik çehreler...
Hrngkblt
"Bir kitap içimizdeki donmuş denizi yarıp açacak balta olmalı."