1965 Direnişi sonrası Zonguldak, 150 yıl boyunca dökülen terin, akan kanın, kavrulan bedenin, çürüyen ciğerlerin biriktirdiği kinle beslenerek dalgalar halinde yeryüzüne taşan bir nehirdir.
Paleontolog Yves Coppens’e göre insanların belli bir dönemde sadece canlı organizmalarla ve özellikle de bugün kaybolmuş olan bitkisel ürünlerle beslendiklerini kesin olarak bilebilmek zordur. Buna karşılık yerleşme alanından elli kilometre uzaklığa katar bir bölgede avlanmak mümkün olduğundan etli “mönüler”in hazırlanmış olduğu düşünülebilir. Homo erectus
büyük olasılıkla etle beslenerek her şey yiyen bir yaratık olmuştur, çünkü seçme şansı yoktu: Homo erectus kökleri ve köksapları sökebildiği yeni yerlere kendini uyarlamak zorunda kalmıştır.
Uzun dönemler boyunca, iklim koşullarındaki değişiklikler etkili olmuş olabilir: Hırvatistan’ın Neandertal insanları buzulların çözüldüğü dönemde özellikle
etle besleniyorlardı ve iki buzul dönemi arasında meyve yiyorlardı.
Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihî hinterlandından beslenerek kendi insanına ve çevresindeki insanlara da müreffeh bir yaşam sunabilmesi siyaset, sermaye ve kültür politikalarının birlikteliğinden geçmektedir. Kültürsüz bir ekonomi, siyaset veya bütün olarak devlet organizasyonu elbette düşünülemez. Bu durum kimlikli bir toplum ve o toplumun yarınları için de geçerlidir.
Türk millî kültürünün mal varlığının her yanıyla işlenmesi ve bunun ekonomide, sanatta, siyasette kullanılması; Türk millî burjuvasının açık olarak ona taraf ve destekçi olması ve Türk millî siyasetinin de bu aktörlere alan açması gerekmektedir.
“...Ey Ka’b, namaz (Allah’a) yakınlıktır, oruç (günahlara) kalkandır, sadaka suyun ateşi söndürdüğü gibi hataları söndürür. Ey Ka’b haramdan beslenerek büyüyen et cennete giremez.”
Mikro ve nanoteknoloji verilerinden beslenerek yapılacak yeni bio-robotlar, siborglar, genetik tasarım ürünü insanlar ile yeni bir paradigmanın ortaya çıkması an meselesi. Neticede yapay zeka ve klonlama çalışmaları da hayli ilerlemiş durumda.
Foucault, bilim ve güç arasındaki ilişkiyi tartıştığı çalışmalarında bilimsel nesnelliğin imkansızlığını vurgulamış ve bilim insanının ideoloji ve güçle sorunlu ilişkisini tartışmıştır. Foucault'un bakış açısından ideoloji egemen sınıfın hakimiyetini pekiştirmek için bir araçtır, dolayısıyla ideolojiden beslenen bilgi de egemen sınıfa hizmet
edecektir. Bilim insanı içinde bulunduğu çağın ruhundan (doxa) beslenerek bilgisini inşa edecektir.
..tespit edilmemek için atık üretmeden, kendi çöpümü geri dönüştürerek ve kendi dışkımla elimden geldiği kadar iyi beslenerek yaşıyorum. Yumulduğunuz bira, çorba ve domuz sosisi güzeldi değil mi? Tabii ki Don Ángel, aslında çok fazla önyargımız var; insan boku mutfağımızda hiç tanınmıyor.
Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihî hinterlandından beslenerek kendi insanına ve çevresindeki insanlara da müreffeh bir yaşam sunabilmesi siyaset, sermaye ve kültür politikalarının birlikteliğinden geçmektedir. Kültürsüz bir ekonomi, siyaset veya bütün olarak devlet organizasyonu elbette düşünülemez. Bu durum kimlikli bir toplum ve o toplumun yarınları için de geçerlidir.
"Milli devletlerden ve milliyetçilik akımlarından önce, sahip olunsun yahut olunmasın bir grubun özel bir yurtla, tarihî bir mekânla ilişkilendirilmesi, dinî bilinçle beslenerek sürekli canlı tutulmuştur. Bir toprak parçasında ikâmet yahut onunla özdeşleşmek, aidiyeti beslemiştir. Başlangıçta kutsal mekân olan coğrafya, modern öncesi zamanlarda dinin, modern zamanda ise
milliyetçiliğin etkisiyle kimlik belirleyicisine dönüşmüştür. Tarihî hak taleplerinin bulunduğu, bir başka devletin veya dinin hâkimiyetinde kalmış, uzak düşülmüş coğrafya ise milliyetçi duyguları besleyen ata yurdu olarak varlığını milli hâfızada sürdürmüştür."