Alain Minc
Alain Minc

Avrupa Topluluğu, komünizmin çöküşü ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyet Birliği'nin dağılması sonucu anlamını yitirmiştir. Maastricht Anlaşması ölü doğmuş bir çocuktur.

Wayne Ellwood
Wayne Ellwood

Bretton Woods Konferansı'nın amacı, savaş sonrası küresel ekonomi için yeni bir çerçeve-ulusal bağımsızlığı güçlendirecek ve gelecekte mali krizleri önleyecek istikrarlı, işbirliğine dayanan bir uluslararası para sistemi oluşturmaktı. Amaç kapitalizmi gömmek değil kurtarmaktı. Temel öneri, sabit döviz kuru sisteminin kurulmasıydı. Önceki onyılın bunalımı

dikkate alındığında dalgalı kur sistemi artık istikrarsız ve ulusal kalkınma planları açısından zararlı bulunuyordu.

Keynes'in Bretton Woods'daki etkisi çok önemliydi. (...) Konferans Amerikan dolarının uluslararası para olduğu, malların serbest dolaşımına dayanan bir sistemi tercih etti. Dolar altına bağlandı ve altının fiyatı, onsu (28g) 35 dolar olarak

sabitlendi. Böylece dolar "altın kadar değerli" hale geldi ve bir çırpıda uluslararası döviz piyasalarının belirleyici dövizi oldu.

Toplantıdan, küresel ekonomiyi yönetecek ve koordine edecek üç kurum doğdu. Bunlar tarafsız ekonomik mekanizmalar değillerdi; ağırlıklı olarak küresel rekabet ve şirket girişimciliğinden yanaydılar.

1- Uluslararası

Para Fonu (IMF)
2- Dünya Bankası (Uluslararası İmar ve Kalkınma Bankası)
3- Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) / Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ)

Wayne Ellwood
Wayne Ellwood

Gümrük Tarifeleri ve Ticaret Genel Anlaşması (GATT) /
Dünya Ticaret Örgütü (DTÖ): GATT küresel ticareti yönetecek bir kurallar dizisi belirledi. Amaç ulusal ticaret sınırlamalarını azaltmak ve İkinci Dünya Savaşı öncesinde küresel ekonomiyi kösteklemiş olan rekabetçi ticaret politikalarına son vermekti. GATT anlaşması çerçevesinde gümrük tarifelerinin

indirilmesi için yedi tur görüşme yapıldı, 1986'da başlayan "Uruguay Görüşmeleri" bunların sonuncusuydu.

Mart 1994'te, son toplantılar dizisinin tamamlanmasının ardından, Fas'ın Marakeş kentinde toplanan politikacılar ve bürokratlar, daha gevşek bir yapıya sahip olan GATT'ın yerine geçmek üzere Dünya Ticaret Örgütü'nün (DTÖ) kurulmasını onayladılar.

DTÖ, gevşek yapılı bir anlaşma olan GATT'tan farklı olarak, resmi statüsü olan uluslararası bir kuruluştur. 137 üye ülkesi, 30 "gözlemci"si bulunmaktadır ve GATT'in kapsamını yeni yönlere doğru büyük ölçüde genişletmiştir. DTÖ anlaşması 26 bin sayfadan oluşuyordu: Bu bile hem ne kadar ayrıntılı hem de ne kadar karmaşık olduğunun işaretidir. Anlaşma,

ağırlıklı olarak mal ticaretine odaklanmış olan GATT anlaşmalarını içermektedir. Buna, telekomünikasyon, bankacılık ve yatırım, taşımacılık, eğitim, sağlık ve çevre gibi 160 alanı etkileyen, yeni Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS) da eklenmiştir.

GATT en başından itibaren, iktidar konumlarından vazgeçmekte yavaş davranan Batılı sanayileşmiş

ülkelerin egemenliğindeki bir " zenginler kulübü" olarak görüldü. DTÖ zengin dünyanın bu egemenlik geleneğini devam ettiriyor. (...)

DTÖ'ye eleştirel bakanlar özellikle yeni Anlaşmazlık Çözüm Kurulu'na (DSB) kuşkuyla yaklaşıyorlar. Bu mekanizma DTÖ'ye, bir üyenin diğerine (özellikle de küresel ticaret kurallarının yorumlanmasında örgütle anlaşmazlığa

düşebilecek ülkelere) sert ticari yaptırımlar uygulamasını onaylayacak yasal araçlar kazandırıyor. Çıkarları söz konusu olan bir şirket adına harekete geçen herhangi bir üye ülke, DTÖ kurallarına aykırı olduğu gerekçesiyle diğer bir ülkenin yasa ve düzenlemelerini dava edebiliyor.

GATT, üyelerinden birini kuralları ihlal ettiği için cezalandırmak

istediğinde bütün üyelerin bunu onaylaması gerekiyordu. DTÖ'nün gücü çok daha fazla. Anlaşmazlık Çözüm Kurulu atanmış "uzmanlardan" oluşuyor ve davayı kapalı kapılar ardında görüyor. DSB yaptırım kararı verdiğinde bundan kurtulmanın tek yolu bütün üyelerin karara itiraz etmesi; bu ise neredeyse olanaksız. (...)

DTÖ'nün "en tercihli ülke" maddesi,

farklı üye ülkelerden gelen benzer ürünlere eşit muamele yapılmasını gerektiriyor. (...)

Bütün ülkelerin DSB'yi kullanarak kendi ekonomik çıkarlarını kollama hakkı var. Ancak gerçek şu ki, dünya ticaretinin belli başlı ülkeleri aynı zamanda dünyanın en güçlü ekonomik aktörleri. Dolayısıyla, mevcut eğilim, güçlü olanların yeni kuralları kullanarak

zayıf ülkelere egemen olması yönünde.

"Ulusal muamele maddesi", temel olarak bir ülkenin yabancı mallara karşı ne olursa olsun ayrımcılık yapamayacağını söylüyor. (...) DTÖ kurallarına göre, kamu sağlığını veya çevreye zarar verebileceği için bir mal ithal etmeyi reddeden ülkenin, bunu bilimsel olarak kanıtlama zorunluluğu var.

Wayne Ellwood
Wayne Ellwood

Uluslararası düzeyde, 1994'te, Dünya Ticaret Örgütü'nün (DTÖ) denetimindeki Hizmet Ticareti Genel Anlaşması (GATS) oluşturuldu. GATS'ın hedeflerinden biri, kamuya ait sağlık sektörünü "sağlık sanayii'nin parçası olarak sınıflandırmak ve eninde sonunda, özel şirketlerin egemen olduğu Amerikan modeline paralel bir biçimde bütünüyle ticarileşmeye açmak. ABD'deki kar

amaçlı sağlık sektörü, denizaşırı genişleme yolunu açmak için lobi faaliyetlerini sürdürüyor. ABD Hizmet Sektörleri Koalisyonu'nun Kasım 1999 tarihli bir belgesi, Washington'ın DTÖ'ye "daha fazla özelleştirmeyi teşvik etmek" ve "sağlık hizmetlerinin ülke dışından sağlanmasına olanak veren ulusal düzenlemeleri ve piyasaya erişimi" sağlamak için baskı yapmasını

salık veriyordu, Nihai hedef açıkça ifade ediliyordu: "Sağlık hizmetlerinde yabancıların çoğunluk payına sahip olmasına" izin verilmesi.

Peter Aughton
Peter Aughton

Papa, 38 derece batı boylamı hattında dikkatlice karar kılıp, bu hattın batısındaki keşiflerin İspanya'ya, doğusundakilerin Portekiz'e ait olması gerektiğine hükmedince 1493 yılında bir ferman yayınlamıştı. Eğer yalnızca İspanya ile Portekiz olsaydı, bu çok adil bir paylaşım olurdu. Fakat Kristof Kolomb'un yaptığı seyahatlerin ardından papa, bu hattı batıya, 46

derece 37 dakika konumuna kaydırdı. 1494'te yeni hattın kurulmasına Tordesillas Anlaşması deniliyordu.

Cafer Akkaya
Cafer Akkaya

Orta Çağ köleci erkek toplumunun kuralları İslam’da
kadın sevgisi nedir özetleyecek olursak:
İslam’da kadın sevgisi: Kadının geçimsizlik yapması durumunda,
erkeğin belirli uyarılardan sonra, kadının onur ve
haysiyetini düşünmeden kadını dövmeyi kendisine hak görmesidir.
İslam’da kadın sevgisi: Erkeğin geçimsizlik yapması durumunda

ise, iki tarafın anlaşması önerilmiştir. Erkeğin geçimsizliği
demek kadını boşamaya kalkması ve kadının buna itiraz
ederek bazı haklarından vazgeçmesi gibi, Muhammed’de eşle
rinden Sevde’yi biraz yaşlandığı için boşamaya kalkmış, kadın
cinsel birliktelik hakkını Ayşe’ye vererek ancak kurtulmuştur.
İslam’da kadın sevgisi: Kadının

verimli bir tarlaya benzetilerek
mal mertebesin de anılması ve erkeğin istek ve arzuları
doğrultusunda sınırsız olarak kullanılmasıdır. Tarlanın verimi
düştüğü zaman değiştirme imkânı da ayrıca tanınmıştır.
İslam’da kadın sevgisi: Erkeğin geçimsizlik yaparak hiçbir
sebep yokken, kadın ile 4 ay birlikte olmayacağına dair yemin

etmesidir. Ne zaman isterse de yemini bozma yetkisi de vardır.
Kadın çaresiz erkeğin vereceği kararlara uymak ve beklemek
zorundadır.
İslam’da kadın sevgisi: Kadını erkeğin iki dudağı arasına
hapsetmektir. Üç Talak(boşamak) ile boşayıp, masum ve çaresiz
kadını bir anda sokağa atmak demektir.
İslam’da Kadın Sevgisi: Kocası tarafından

boşanan kadının,
tekrar eski kocası ile evlenebilmesi için bir başka erkek ile
cinsel birliktelik yaşamasıdır. Yeni evlendiği kocası kadından
memnun kalıp boşamama durumu dahi olabilir. Bu durumda
kadın istemediği, sevmediği birisiyle ömür boyu birlikte olmak
zorundadır. Bu kadın için ikinci bir acı ve hüzün verici
bir durumdur.

İslam’da kadın sevgisi: Yaşlanan eşin yerine yenisini, daha
genç ve güzelini koymak demektir. Bu hak ile zenginlerin istek
ve arzuları düşünülmüş, kadının onur ve haysiyeti ayaklar
altına alınmıştır.
İslam’da kadın sevgisi: Kadınların onur ve haysiyetini düşünmeden dört kadını bir erkeğe uygun görmektir. Zengine
yeterince imkân

tanıyan İslam, bu kural ile de zenginlik ölçüsünde kadın alma hakkı tanımıştır. Zenginliğe göre, bire gücü yeten bir, ikiye gücü yeten iki, üçe gücü yeten üç ve dörde
gücü yeten dört kadına kadar evlenme imkânı tanınarak yine
kadın mal ile eşdeğer durumda tutulmuştur. İmkânı olmayan130
lara cariyeler önerilmiş, hiç imkânı olmayanlara da

oruç tutması
tavsiye edilmiştir.
İslam’da kadın sevgisi: Kocası hayatta olan savaş esiri kadınla
cariye adı altında spermi dışarı akıtacak şekilde cinsel
birliktelik yaşamaktır. Spermin dışarı akıtılmasında ki amaç;
mal olarak değerlendirilen bu masum kadınların hamile kalmaması ve gerektiğinde bir başkasına satış yapılması durumunda

iyi getiri sağlamasıdır.
İslam’da kadın sevgisi: Cariye olarak adlandırılan, ailelerinden
koparılmış veya aileleri katledilmiş masum kadınları sınırsız cinsellikte kullanmak demektir.
İslam’da kadın sevgisi: Cariye olarak adlandırılan, ailelerinden
koparılmış veya aileleri katledilmiş masum kadınları, ihtiyaç halinde, tanımadığı bilmediği

insanlara, sınırsız cinsellikte
kullanılmak üzere satmak demektir. Gerektiğinde bu
satıştan elde edilen gelir ile yeni cariyeler elde etmek için savaş
malzemesi almak demektir.
İslam’da kadın sevgisi: Cariye olarak adlandırılan, ailelerinden
koparılmış veya aileleri katledilmiş masum kadınları,
onur ve haysiyetlerini düşünmeden, bir mal gibi

değerlendirerek,
bir başkasına sınırsız cinsellikte kullanması için hediye
vermektir.
İslam’da kadın sevgisi: Cariye olarak adlandırılan, ailelerinden
koparılmış veya aileleri katledilmiş masum kadınları, sınırsız olarak her türlü işte çalıştırmak demektir. Gerektiğinde
köleye yakışır şekilde dövmek demektir.
İslam’da kadın

sevgisi: Öldükten sonrada erkeğin istek ve
arzularını sınırsız bir şekilde karşılamaktır.

Yalçın Çakmak
Yalçın Çakmak

Tarihin tekerrür etmesi ve Kürdistan'ı paylaşan ülkelerin Kürd milli hareketinin ezilmesi konusunda anlaşması mümkündür. Böyle bir durumda, Kürdlerin önünde tek bir çözüm kalacaktır; kendilerini mümkün olan her yolla savunmak için birleşmeleri. Şu noktanın bariz bir şekilde anlaşılması gerekir: bu sefer teslimiyet olmayacaktır.

F. Perrone Di San Martino
F. Perrone Di San Martino

Sevr Anlaşması Türkiye' parçalanmasının ve bir daha birleşememesinin haritasını çizmişti, fakat bu komedyaya Ankara'dan gülen ve alay eden Mustafa Kemal olmasaydı...
Sevr Anlaşmasının Mustafa Kemal için bir kağıt parçası kadar bile önemi yoktu.

Biltekin Özdemir
Biltekin Özdemir

1838 yılında İngiltere ile imzalanan Balta Limanı Ticaret Anlaşması Osmanlı İmparatorluğu'nu Avrupa kapitalizminin pazarı haline getirmiş, onu önce sanayi kapitalizminin, ardından da finans kapitalin egemenliği altına sokarak, dünya sistemine eklemleştirmiştir.