İsmet Özel
İsmet Özel

Akılda kalanlar ezberlenenler midir, yoksa akılda kalışları bize hayat içindeki yerimizi gösterenler mi?

Muhittin Turan
Muhittin Turan

Eserde 17 kuşun ismi anılır: Mûsiçe* (yusufçuk, mezgeldek), tûtî (papağan), kebk (keklik), bâz (doğan), dürrâc (turaç), andelîb (bülbül), tâvûs (tavuskuşu), tezerv (sülün), kumrî (kumru), fâhte (üveyik), çerg (çakır), murg-ı zerrin (sarıasma kuşu), bat (kaz), hümây (hüma), bûtîmâr (alaüveyik kuşu), küf (baykuş, puhu) ve sa've (kuyruksalan)'dir. Bu

kuşların her biri seyr-ü sülük yolunda gider birer sâliği sembolize eder. Her birinin özelliği farklıdır. Bu, insanların tabiatlarının farklı olduğuna, her insanın birer zayıf yönünün bulunduğuna işaret eder. Tasavvuf ise Allah yolunda arınmayı hedef edindiğinden bu eksiklikleri birer soru-cevap şeklinde, sâliğin şuur seviyesini artırarak ortadan kaldırmayı

amaçlar.

Yukarıda sayılan 31 makaledeki/bölümdeki soru-cevaplar da başta kuşların (sâliklerin) anlatılan bu eksikliklerinin giderilme yollarını aramaktan ibarettir. Her makalede/bölümde bir kuş, tasavvufi konulardan herhangi biri hakkında soru sorar ve hüthüt bu soruyu akilane olarak cevaplandırır. Ardından kuşun sorduğu soruyla ilgili birkaç hikâye

anlatılır. Bu hikâyeler sufi menkabelerinden, İslam tarihinden, Kur'an-ı Kerim'deki bir kıssadan, bir devlet büyüğünün başından geçen bir olaydan, bir gözlemden, bir rivayetten vb. oluşabilir. Önemli olan, sorulan soruya uygun, müridi terbiye edici, onun tasavvuf hakkındaki şüphelerini giderici bir cevap vermektir. Dersin akılda kalıcı olmasının, müridin iyi bir şekilde

yetişmesinin yöntemlerinden biri de konunun tahkiye ve sembolize edilerek anlatılmasıdır.


* Kuşların ilk yazılan şekli metinde geçtiği şeklidir. Parantez içindekiler ise bizim eklediğimiz eş anlamlılarıdır.

Semanur Yavuz
Semanur Yavuz

" Ve tüm o yıldızlar başından beri yerini almış küçük bir fener gibiydiler. Hisler gittikçe çoğalmış ve akan bir şelaleyi andırıyordu. Zaman herşeyi geri almış tüm kayıp ve kazançlar bir zaman tünelinde yok olmuştu. Herşeyin en başından başladığı gün, düzen yeniden sağlanmış. Tüm o kayıplar kanaması duran bir yara gibi... akılda kalıcı ve hissizdi.

Herşeyin yeniden başladığı gün, umutlar yeniden çiçek açmış... Tuzlu gözyaşları yerini masum bir tebessüme bırakmıştı. "

Lysa Parker
Lysa Parker

Şunu hep akılda bulundurmalıyız ki çocukların televizyonda ve internette bir şey izlemesine izin vermek eve bir konuk davet etmek gibidir-Çocukların niteliksiz ürünlerden ve gelişimsel açıdan uygun olmayan programlardan korumamız gereklidir.

Hector Macdonald
Hector Macdonald

Kokain temelli alkolsüz bir içecek 1886 yılında piyasaya sürüldü ve bu içeceğe akılda kalıcı Coca-Cola adı verildi

Suat Kamil Aksoy
Suat Kamil Aksoy

DEĞERİN DOĞASI

Biz, değer, yani nesnelleşmiş emek ya da daha doğru bir deyişle nesnelleşmesi gerekli emek varsayımıyla bağlı olduğumuz oranda bu varsayımın tüm mantıksal uzanımlarına dokunmak zorundaydık. İster bireylerin zenginliği, ister ulusların zenginliği olsun, bu zenginlik en nihayetinde nesnelleşmiş emekten ibarettir. Çok titizlenip nesnelleşmiş

emek tamlamasını yetersiz bulanlar, bizi, nesnelleşmiş yararlı emek tamlamasıyla, hatta nesnelleşmesi gerekli yararlı emek tamlamasıyla düzeltebilirler. Pratikte ise emek kelimesi yararlı insan faaliyetinin dildeki karşılığından başka bir şey değildir. Nesnelleşmiş emek derken gündelik dilin bu ayrıntısı akılda tutulursa ifademizin düzeltilmesine de gerek kalmaz.

Baktığımız şey ister somut bir toplum, ister kurgusal bir toplum olsun ya da tek bir bireyle ilgilenelim, değer belirlenimi hem gerçeği hem hayali sıkıca bağlar. O halde zengin olmak istediğimizi hatırlayalım ve soralım, zenginliğin ölçüsü nedir? Para. Para nedir? Paranın ne olduğu konusunda çeşitli fikirler var. Ama yıllanmış iktisat hocalarından henüz paranın ne

olduğunu anlayamadığını söyleyenler de var. Değer ve para kavramı çok yakından ilişki halinde oldukları için değer kavramı hakkında aydınlık olmayan zihinlerin, para hakkında da kendilerini rahat hissetmemeleri doğaldır. Bunu itiraf edenlerin içtenlikli olduklarını düşünmek gerekir. İçtenlikli iktisat profesörleri dışında, bu açıdan uyanık olması gerekenler

daha çok Marksistlerdir. Çünkü onlar Marx’la yoldaş olmak hasebiyle kendilerini bilirkişi addetmektedirler. Üstelik günü geldiğinde toplumun para olgusundan kurtulacağı sanıldığı için ne mal olduğu bilinen para olgusuna karşı haddini bildirici bir ilgisizlik ve özensizlik hakimdir. Halbuki konunun layığınca kavranması yeterli bir alakayı zorunlu kılmaktadır. Marx

kendi kitabında meta ve para üzerine yazdığı ilk bölümle ilgili olarak anlaşılamama kaygısını önsöz aracılığıyla bize bildiriyor ve uyarıyordu. Dahası o anlaşılmak konusunda kaygı duyduğu konuyu, yani meta ve para konusunu Kapital’den önce Katkı adıyla zaten yazmış ve yayımlamış durumdaydı. Kaygısında haklı olduğunu teslim etmek gerek. Şimdi aynı konuyu bir

başka biçimde ve değer merkezli olarak ele almakla bazı tekrarlar yapmak durumunda kalacağız. Ama bunlar kimseyi sıkmasın. İnsan bir yanıyla çok aciz bir varlık. On dakikada okuyup anlayabileceği bir gerçeği teslim edebilmek için bilmeksizin bir ömür boyu gayret sarf edebilir, bu gayret milyonlarca insanın yaşamında yüzyıllarca tekrar edebilir. Az gidip, uz gidip, dere tepe

düz gidip geriye dönüldüğünde görünen bir arpa boyu yol işte böyle bir yoldur. Değerin kaynağının emek olduğunu zaten biliyoruz ve bu fikri burada tekrar etmiş olacağız. Ama unutulmamalı ki biz bu fikri zaten en baştan beri veri alıyorduk. Konunun yeni bir mantıksal seriminin amacı okuyucuyu ikna etmek olamaz. Konuyu evrensel bir çerçevede sunarken temel tezin tekrarına

değil bu evrensel çerçeveye dikkat edilmesini bekliyoruz.

Mert Taşçılar
Mert Taşçılar

Pamuklara sararak büyüttüğümüz, bir gülümsemesine her şeyi feda edeceğimiz, saçının teline zarar gelse burnumuzun direğini sızlatan çocuklarımız var bizim. Gece uyurken nefesini kontrol ettiğimiz, ilklerini mih gibi akılda tuttuğumuz, yanındayken özlediğimiz çocuklarımız
var. Ana kucağından beşiğe, beşikten mama sandalyesine, oradan bahçeye doğru koşan

çocuklarımız... İşte artık kapı açıldı, dışarı çıktı, okul sırasına oturdu,
ayrıldık. Peki, kimlere teslim ettik onları?
Sınıfın içinde kimlerdi ellerini tutan, neler anlatılıyordu
saatlerce, nasıl dönüyordu o tertemiz fidanlar eve?
Mert Taşçılar bu sorulardan yola çıktı ve her velinin okuması gereken bir gazetecilik kitabına imza attı.

İstedi ki bugün eğer Milli Eğitimin iflasını konuşuyorsak bunun kökünde
neler yattığını bilmek gerekti. En dipte yuvalanan ve gövdeyi yiyen asalakları ifşa etmeliydi. Teşhisi doğru koymadan, çözümü bulmak imkânsızdı.
Öyle ya, Türkiye yıllardır "okuma, matematik ve fen bilimi" alanlarının tamamında OECD ortalamasının altındaydı. Herkes şikâyet

ediyordu ama kimse gerçekten elini taşın altına koymuyordu.
Öyle ya, AKP'nin 18 yılında 5 kez eğitim sistemi değişti ve her yeni Milli Eğitim Bakanı büyük vaatler verdi. Sürekli umut pompalandi ama her defasında hüsrandı avuçlarımızda kalan. Öyle ya, tarikat yurtlarında beyinler uyuşturuluyor, tecavüzler yaşanıyor, çocuklar diri diri yakılıyordu. Unutursak

kalbimiz kuruyacaktı ama hatırlamıyorduk artık.

Selin Işıl
Selin Işıl

"Bir şeyi bire bir yaşayarak tecrübe etmek kadar akılda kalıcılık bırakan başka bir öğrenme metodu olamaz. Keza insanoğlu bir parça balık hafızalıdır! Söyleneni unutabilir, çemberin dışından gelen bir davranışı da unutabilir ama salt kendi gayretiyle, bir bir yaşadığı şeyleri asla unutmaz."

Ayça Kuru
Ayça Kuru

Güzellik geçicidir. Zarafet kalıcı.
Güzel fark edilir. Zarif akılda kalır.