" Yok, Raif bunu istemem. Katiyen... En tahammül edemediğim şey merahmettir... Bana acıdığınızı hissettiğim anda Allahaısmarladık!.. Yüzümü bile göremezsiniz."
Hece ölçüsü şimdiki gelişme çizgisinde değilken bununla ateşli şiirler söyleyen ilk Türk kadın şairi İhsan Raif Hanım belleklerde yaşayacaktır.
Tanzimat'tan Cumhuriyetin ilk yıllarına değin ortaya çıkan sanat ve edebiyat akımlarının başlıca temsilcileri büyük ölçüde kırklı yaşlarda ölmüşlerdir. Bunların erken göçüşlerine bazı hastalıklar neden gösterilse de yönetim baskılarının yol açtığı hak ve özgürlüklerin kısıtlılığı, ülke geleceğinin belirsizliğinden kaynaklanan kaygılar, geçim
sıkıntıları vb. bu çok duyarlı kişilerin yaşamlarının uzun sürmesini engellemiştir.
Türk edebiyatında, erkeklere göre sayısı pek az olan kadın şairlerin en önde gelenlerinden İhsan Raif Hanım ise yukarıdakilerden çok daha talihsizdir. Çünkü o diğerlerinden ayrı olarak toplum, baba, koca baskılarına katlanmanın ötesinde; ayrılıklarla arada kalıp
incinen üç çocuğunu mutlu kılmak için de uğraş vermiştir.
İhsan Raif Hanım, Ali Beye isteyerek varmamış: Raif Paşa ailesinin ün ve varsıllığına göz diken bu İnhisarlar memuru, ailenin hizmetlilerinden iki kara Kalfa kadını kandırmış; onların yardımıyla çocuk sayılacak yaştaki kızın odasına kısa süre girip çıkmayı başarınca, çok öfkenen Raif Paşa, İhsan Hanım'ın diretmesine aldırmayarak ikisini evlendirip İzmir'e
sürmüştür. İhsan Raif düşürüldüğü bu durumla ilgili beyitler bırakmıştır:
Bana çok karalar sürdün, çıldırdın iftiharından;
Korkmaz, mısın behey zalim mazlumun inkisarından?
III. Defter. 1/b
Sabreyle Ali, bir gün olup mat olacaksın;
Ölsen dahi sen lanet ile yad olacaksın.
III. Defter, sağ kapak içi
Söz ve yazılarındaki tutarsızlıklar sonucu kendisine verilmiş "Feylosof" sıfatını hak ettiğini doğrularcasına, 1920 yılında Sevr'i imzalayanlar içinde bulunan Rıza Tevfik'in düşüncesizliğini, İhsan Raif Hanım sanki çok önceden sezmiş, yeri gelince de mani tipindeki başarılı şiiriyle onu iğnelemiştir. Ancak maddi karşılığı az çok ödenmiş de olsa İhsan Hanım,
şiirle ilgili bir yığın bilgiyi Filozoftan öğrenmiştir.
"Niçin biri şehit olur biri yaşar? Bir görev var demektir. Onun için yaşatılır..."
Rauf Raif DENKTAŞ
Bir kalyonun manevra kabiliyetinin göstergelerinden biri de omurga uzunluğunun genişliğine oranıdır. İdeal bir kalyonda bu oran 3:1 olarak ifade edilmekteydi. Yukarıda zikredilen kalyonlarda ise bu oran 2,73:1 ile 3,15:1 arasındadır. Osmanlı kalyonlarının geneli için bir kanaate varmamıza elimizde bulunan az sayıdaki örnek imkân vermemekle birlikte 18. yüzyılın sonunda Mahmud
Râif Efendi tarafından yazılan eserde, eskiden beri Tersâne-i Âmire ve diğer yerlerde inşa edilen kalyonların uzunluklarına oranla genişliklerinin fazla olduğu ve bundan dolayı manevra kabiliyetlerinin sınırlı kaldığı bilgisi verilmektedir.