Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Hayatta hiçbir şey ona kıymetli görünmemiş, peşinden koşmak, erişmek, sahip olmak arzusunu vermemişti. Etrafına daima bir yabancı gözüyle bakmış, hiçbir yere bağlanmak arzusu duymamış, bu yalnızlığının gururu içinde memnun olmaya çalışmıştı. Şimdi İlk defa bir şey istiyor, hem de korkunç bir şiddetle istiyordu. Fakat niçin bu istek bir imkansızlıkla beraber

gelmişti? Niçin hayatının en büyük arzusunu, şimdiye kadar belki yine içinde, fakat en gizli yerlerde saklı duran bu arzuyu, hapsedildiği yeri parçalayarak ortaya çıkar çıkmaz öldürmeye mecbur kalıyordu?... Niçin? Kimin için?..

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Hayatta hiçbir şey ona kıymetli görünmemiş,peşinden koşmak, erişmek, sahip olmak arzusunu vermemişti. Etrafına daima bir yabancı gözüyle bakmış, hiçbir yere bağlanmak arzusu duymamış, bu yalnızlığının gururu içinde memnun olmaya çalışmıştı. Şimdi İlk defa bir şey istiyor, hem de korkunç bir şiddetle istiyordu. Fakat niçin bu istek bir imkansızlıkla beraber

gelmişti? Niçin hayatının en büyük arzusunu, şimdiye kadar belki yine içinde, fakat en gizli yerlerde saklı duran bu arzuyu, hapsedildiği yeri parçalayarak ortaya çıkar çıkmaz öldürmeye mecbur kalıyordu?...Niçin? Kimin için?..

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

 “Hayatta hiçbir şey ona kıymetli görünmemiş, peşinden koşmak, erişmek, sahip olmak arzusunu vermemişti. Etrafına daima bir yabancı gözüyle bakmış, hiçbir yere bağlanmak arzusu duymamış, bu yalnızlığının gururu içinde memnun olmaya çalışmıştı. Şimdi ilk defa bir şey istiyor, hem de korkunç bir şiddetle istiyordu. Fakat niçin bu istek bir imkansızlıkla

beraber gelmişti? Niçin hayatının bu en büyük arzusunu, şimdiye kadar belki yine içinde, fakat en gizli yerlerde saklı duran bu arzuyu, hapsedildiği yeri parçalayarak ortaya çıkar çıkmaz, öldürmeye mecbur kalıyordu?.. Niçin? Kimin için?..”

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Yahu, sana acıyorum. Etrafına daha aklı başında insanları toplayabilirdin!

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Hayatta hiçbir şey ona kıymetli görünmemiş, peşinden koşmak, erişmek, sahip olmak arzusunu vermemişti. Etrafına daima bir yabancı gözüyle bakmış, hiçbir yere bağlanmak arzusu duymamış, bu yalnızlığının gururu içinde memnun olmaya çalışmıştı. Şimdi ilk defa bir şey istiyor, hem de korkunç bir şiddetle istiyordu. Fakat niçin bu istek bir imkânsızlıkla beraber

gelmişti? Niçin hayatının bu en büyük arzusunu, şimdiye kadar belki yine içinde, fakat en gizli yerlerde saklı duran bu arzuyu, hapsedildiği yeri parçalayarak ortaya çıkar çıkmaz, öldürmeye mecbur kalıyordu?.. Niçin? Kimin için?..

Halil Cibran
Halil Cibran

... Etrafına neşe saçan, umutsuzluktan yaratılmayan ve aşkın elleriyle düşlerin beşiğine konulmayan bir insan, hayatı boyunca varoluş kitabında boş bir sayfa olarak kalacaktır.

Gülçin Atay
Gülçin Atay

Sabır, ya sabır!.. İnsanları sevmek, güvenip dost olmak istiyorum. Ama o da yok, ne yaptıysak olmadı, yaranamadık. İnsanlar hata yapar, sen de yapacaksın. Her zaman istediğin olmaz, hep iyilik güzellik de bulunmaz. Aç gözünü de gör, şöyle etrafına bir bak, ne var ne yok alış, öğren artık, doğruyu yanlışı hâlâ anlamadın mı? Yoksa onu da mı ben öğreteyim sana? Ama

istersen eğer seve seve, hem de büyük bir zevkle.

İsrafil Çakır
İsrafil Çakır

"Bogota Ulusal Kütüphanesi 1985.
Gönlünün beklediklerini daha fazla bekletemezdim. Aramızda mesafe kalmamıştı. Titreyen , koyu buğday benzi rengindeki ellerini tuttum. Etrafına bakındı ürkekçe. Kütüphanede o kadar insanın bakışları arasında yumuk ellerini tutmam, ısımı ve sevgimi ellerine bırakmam , halden hale geçirmişti duygularını.
Utanmıştı yine.

Son bir utanma daha yaşayacaktı mecburen . İri, akıyla arası ayrı badem gözlerine baktım. Kilitlendik birbirimize. Bir elime ayı diğer elime güneşi verseler umurumda değildi. En ufak bir meyil göstermezdim.
Zaman iki dudağımın arasına hapsolmuştu. Kara gözlerindeki şüpheyi ve korkuyu gidermeliydim.

Her seven kadın korkar. Geri dönülmez kayıptır aşk."

Yusuf Bahadır
Yusuf Bahadır

Eskidem mezarlıkların etrafını bu kadar büyük yüksek duvarlarla kapatmazdık bir ormanlık alandı mezarlıklar eski mezarlıklara bakın yol kenarlarında evlerin yakınında bulunuyor zamanla manevi hayatı öte dünyayı hayatın dışına çıkarmak için önce mezarlıkların etrafına kocaman duvarlar ördük ölülerimizi görmek istemiyorduk hayat çok renkliydi solgun renksiz mezar

taşlarına ölüme yer yok gibiydi sonra o koca duvarlarda yetmedi mezarlıkları kuş uçmaz kervan geçmez yerlere yapmaya başladık şehir dışları ıssız çorak topraklardır artık mezarlıklar Eskiden sohbet ederdi torun ölmüş dedesiyle hayatın tek Cihan'dan oluşmadığını daha küçükken öğrenirdi mezarlıkları ölülerimizi hayatın dışına çıkarınca yeni bir merak

başladı insanoğlunda daha uzun yaşamalıyım en uzun ben yaşamalıyım Oysa bitmez bir sonsuz yolculuktur hayat kısa süreliğine bu cihanda ömürlügü öteki cihanda olan

Şenol Zehir
Şenol Zehir

Kurbağalar ülkesinde bir yarışma düzenlenir. Erişilmesi imkânsız gibi olan bir kuleye, kendine inanan ve cesareti olan yetenekli kurbağaların zıplaması istenir. Daha önceki dönemlerde bu yarışmada o yüksekliğe zıplayabilen hiç bir kurbağa görülmemiştir. Eğer yarışmayı kazanan olursa, ülkenin prensesiyle evlenecek ve tahtın da varisi olacaktır. Binlerce kurbağa

yarışmaya katılır ve şanslarının denemeye başlarlar. Tek tek sırayla zıplarlar, bir çoğu kulenin yarısına kadar bile erişemez ve yavaş yavaş pes ederler. Bir taraftan da tribünde seyirci kurbağalar hep bir ağızdan: "Başaramazsınız, kimse bu güne kadar başaramadı" diye bağırırlar. Pes eden kurbağalar oradan ayrılırken, aynı nakarata eşlik etmeye başlarlar:

"Başaramazsınız başaramazsınız!" Nihayet bir tek kurbağa kalır ve inatla zıplamaya devam eder. Düşer tekrar kalkar-zıplar. Seyirci kurbağalar hep bir ağızdan bağırmaya devam ederler. Tam bu sırada inanılmaz bir şey olur ve kurbağa kulenin tepesine zıplamayı başarır. Ortalık derin bir sessizliğe bürünür. Herkes şaşkınlık içerisindedir. Kurbağa mümkün

görünmeyen bir şeyi başarmıştır. Büyük bir zafer kazanmış edasıyla aşağıya iner. Bütün kurbağalar etrafına toplanır ve onu tebrik ederler, bir taraftan da sorarlar. "Nasıl yaptın? Nasıl başardın?" Kurbağa onlara cevap vermez, sadece gülümsüyordur. Çünkü onları başından beri duymamıştır. Çünkü bu kurbağa sağırdır.