Zülfü Livaneli
Zülfü Livaneli

“Şairlerin dediği gibi ‘Paris güzel bir salon, Londra güzel bir park, Berlin güzel bir kışla ama İstanbul güzel bir şehir'di.”

Thomas Goltz
Thomas Goltz

“Bir Rus’um ben, Büyük Savaş’a katılmış eski bit askerim ve Berlin fatihlerinden biri. Dehşeti ve korkuyu gördüm ama kendi ordumun bana bunu yapacağını asla beklemezdim.”

Vahakn N. Dadrian 
Vahakn N. Dadrian 

... neredeyse tüm Türk tarihçileri ve siyasal liderle­ri Ermeni Sorununun kökenini, altı Büyük Devletin ve Türkiye’nin im­zaladığı 1878 Berlin Antlaşmasının 61. Maddesine dayandırma eğilimindedirler.

Metin Barak
Metin Barak

Akif'e Berlin dönüşü sorarlar.
-Berlin'de ne var ne yok üstat?
Akif şöyle cevap verir.
-Ne olsun.Gördüğüm kadarıyla yaşayışları dinimiz gibi,dinleri yaşayışımız gibi.

Winfried B. Scharlau
Winfried B. Scharlau

Elinizdeki biyografi, İngiliz ve Alman iki tarihçinin ortak çalışması olarak hem İngilizce hem de Almanca kaleme alınmıştır. Yazarlar, tek bir kaynak metnin tercümesi olarak değil, bağımsız çalışmalar olarak değerlendirilmesini istedikleri her iki dildeki baskının sorumluluğunu birlikte üstlenmektedirler. Kitap, her iki yazarın da üyesi oldukları Oxford’daki St.

Antony’s College’in uluslararası atmosferinin sağladığı olanaklar sayesinde başarıyla hazırlanabilmiştir. Yazarlar, St.Antony’s College ile birlikte iki yıllık Oxford bursunu finanse eden Bad Godesberg’teki Deutsche Akademische Austauschdienst’e de teşekkürü borç bilirler. St.Antony’s College’in müdürü ile Deutsche Akademische Austauschdienst başkanı, kitabın

yazılışı sırasında bizden anlayış ve yardımlarını bir an bile esirgemediler: Bu kitap samimi şükran duyguları içinde onlara atfedilmiştir. Ayrıca uzun süren arşiv araştırmaları için yazarlara, Nordrhein- Westfalen (Düsseldorf) Eyalet Hükümeti ve Camegie Foundation of Scotland tarafından sayısız yardım sağlanmıştır. Yazarlar bu yardımlar için teşekkür ederler.

Doktora tezi olarak kitabın bölümlerini dikkat ve özenle inceleyen Prof. Dr.Werner Hahkveg (Münster) ve Dr. George Katkow (Oxford) gösterdikleri sabır, eleştirel yaklaşım ve özverili ilgiyle bir sürü engel ve zorluğun aşılmasını sağladılar. Yazarlar, onlara bu kısa teşekkür yazısında ifade edebileceklerinden çok daha fazla teşekkür borçlular. Bu çalışmaya öğüt ve

yardımlarıyla katkıda bulunanlar arasında özellikle şu isimlerin altını çizmemiz gerekiyor: Profesör Sir Isaiah Berlin Mr. David Foorman, Profesör Dr. Heinz Gollwitzer, Mr. James Joll, Profesör Dr. Erich Matthias, Mr.Peter Netti, Dr. Eberhart Pikart ve Profesör Leonard Schapiro.

Aleksandr Helphand’la aynı dönemde yaşamış olanların sundukları değerli ipuçları ve

bilgiler içinde de teşekkür ederiz. Bunlar arasında özellikle Bayan Martha Jaedckh (New York), Dr. Moritz Bonn (Londra), Bay Amo Scholz (Berlin), Bay Bruno Schönlarık jun. (Zürih) ve Bay Saffet Lütfi Tozan, O.B.E. (İstanbul) öne çıkarılmalıdır. Londra’da Foreign Office, Bonn’da Dışişleri Bakanlığı, Koblenz’de Federal Arşiv, Berlin’de Merkez Arşiv, Amsterdam’da

International Instute of Social History ve Viyana’da Saray ve Devlet Arşivleri’nin evrak memurları, bilgileri ve yardımseverlikleriyle kaynak metinlerin oluşturduğu okyanus içinde yazarların yollarını bulabilmelerine yardımcı oldular. Hepsine yürekten teşekkürler. Bu kitap yazılırken henüz bilinmeyen Kurt Riezler’in Hatıra Defteri, bizce ancak ayrıntılarda bazı eklemeler

yapmayı gerektireceğinden, kitabın genel çerçevesini değiştirmeyecektir. Bitirirken, kitabın İngiliz yazarının eşi Bayan Anthea Zeman’a sık sık “Parvusistler” Fraksiyonu’nun karargâhına dönüşen evinde bizi büyük bir konukseverlikle ağırladığı ve çalışmamıza ilgisini hiç yitirmediği için teşekkür ederiz.

Winfried B. Scharlau-Zbynek A. Zeman

Frank Griffel
Frank Griffel

Shlomo Pines (1908-1990) doktorasını 1936'da Üçüncü Reich'da Berlin Üniversitesi'nde tamamlayan muhtemelen son Yahudi'ydi. Ertesi yıl Hindistan mahreçli İngilizce akademik bir dergide, zamanının İslami araştırmalarından onlarca yıl ileride bir makale yayınladı. Bu makalesinde İbn Rüşd ile birlikte 12. yüzyılda İslam felsefe tarihinin sona erdiği düşüncesini yalanladı.

Bir dipnotta kısa ve öz bir şekilde Gazali (ö. 1111) gibi tesiri yüksek bir alimin İslam'da felsefeye ölüm darbesi vurduğu şeklindeki "bazen popüler ders kitaplarında bulunan" yaygın görüşün alelacele bir genelleme olduğunu belirtti. Bugün Pines ile aynı fikirdeyiz. Bunun tersinin geçerli olduğunu ve bu din alimlerinin eleştirileriyle İslam'da yeni bir tür felsefenin

ortaya çıktığını biliyoruz.

Pines, 1937'de klasik sonrası Müslüman filozofların "hiçbir şekilde yeni fikirlerden yoksun olmadıklarını; anacak genellikle yeni fikirlerini eski sistemlere yerleştirmekten de geri durmadıklarını" ifade eder. Aynı zamanda Pines'e göre bu klasik sonrası felsefe İslam'da daha istikrarlıydı, çünkü senkretizm, yani farklı

geleneklerin etkileşimiyle farklı yönler birbiriyle çatıştırılmadan belirleniyordu. İslam medeniyeti çeşitli Doğu medeniyetlerinin, İran ve Hint medeniyetinin etkilerine maruz kalmıştı ve Avrupa medeniyetinden çok daha fazla sayıda farklı kökene sahip unsur içeriyordu. İslam felsefesi gelişmesinin sonraki aşamasında iki felsefi sistem arasında bir çatışma olması

durumunda bunlardan birini ortadan kaldırmadı, bunun yerine her ikisinin de -bir arada veya farklı seviyelerde- var olmasına izin verdi.

Pines'in tezi sadece klasik sonrası İslam felsefesi için değil, aynı zamanda bu felsefenin uygulandığı toplumlar için de geçerlidir. İslam felsefesine yaptığımız tarihsel araştırmalar derine indikçe, telif yöntemlerinin bu

toplumlarda ne kadar çok kullanıldığını ve aralarında vuku bulan ihtilaflardaki tartışmaların şiddete dönüşecek derecede abartılmadığını görmekteyiz. İlim burada fikirlerin birbirine karşı savaş olarak değil, farklı yaklaşımları telif etme girişimi olarak anlaşıldı. Bu nedenle, modern öncesi İslam dünyasının Kopernik ya da Fransız Devrimi gibi herhangi bir

radikal ayaklanmaya yol açan bir durum ile karşı karşıya gelmemiş olması şaşırtıcı değildir. Bazen yüksek dozda şiddet içeren bu ayaklanmalar, klasik sonrası Müslüman toplumlarda görmediğimiz sosyal çatışmaların neticesiydi.

David İgnatius
David İgnatius

Bu, Berlin Duvarı'nın bir parçası sevgili dostum. Lanet şeyin düştüğünü görmek için sayısız insan fedakarlıkta bulundu. Laboratuvarınızda oturup her şeyin boka sardığını düşündüğünüzde, bu beton parçasına bakmanızı ve yeterince çabaladıklarında, iyi insanların kazandığını hatırlamanızı istiyorum.

Aptülahat Akşin
Aptülahat Akşin

Osmanlı İmparatorluğu 1878'de büyük bir bozguna uğramış muzaffer Rus orduları İstanbul'un kenarına kadar gelerek çadır kurmuşlardı. 13 Temmuz 1878'de toplanan Berlin Kongresi, Rusları durdurmuş ve çekilmeye mecbur etmişti ve böylece İstanbul da kurtulmuştu.

Erkan Baş
Erkan Baş

Çocukken okuduğum bir ülkeler ansiklopedisinden çok net hatırlıyorum; kişi başına düşen et ve süt tüketiminde Doğu Berlin açık ara önde giden bir kentti. Duvarın bir tarafında insanlar bu haklara sahip olmuşken, bunları kendi mücadeleleriyle kazanmışken; diğer tarafta yaşayanları, 8 değil de 12 saat çalışmaları gerektiğine ikna edemezsiniz. İşte bu örnek, tüm

dünya için gerekli olan ikiliği anlatıyordu.

Hal Herzog
Hal Herzog

“Savaş öncesi Almanya’sında çok sayıda aklı başında insanın soykırımdan çok, Berlin restoranlarındaki ıstakozların çektiği acıyla ilgilenmesine yol açan, garip bir ahlaki tersine dönüş yaşandı. 1933’te Alman hükümeti dünyanın en kapsamlı hayvan koruma kanunlarını yürürlüğe koydu.”