Acizlik “senin yaptığın herşey bir yere kadar” demekti. Çok az bir yere kadar. Onun da işe yarayacagı kesin değil. Bilemezsin demekti. Bunu kabul etmek insana huzur veriyordu.
“Bir ulus olarak kasten diğerinin mimarisini, edebiyatını, uygarlığını yok ediyorsun. Yüzyıllar boyu insanların işbirliği yaptığı uygar bir şehirde taş taş üstüne kalmamıştı.
Bu çılgınlıktı.
Birisinden tüm uygarlık ve kültürünü ortadan kaldırmak isteyecek kadar” nefret etmenin nasıl bir şey olduğunu anlayamıyorum.
Nursi'nin görüşüne göre, Allahın yaratma eylemi açısından “en büyük, en küçük kadar” aralarında hiçbir fark olmadan kolaylıkla yaratılması prensibi, imanın en önemli esaslarından birisidir. Bir elma bahçesini tek bir elma kadar, bütün bir baharı tek bir bahçe kadar kolay yaratması, çokluk içinde birliğin ve ister tenzihi isterse teşbihi olsun tüm Esmanın
birliğinin doğal sonucudur. Bir şeyin yaratılması kendisine başka bir şeyin yaratılmasından daha güç gelen bir İlâh olduğunu varsaymak, en azından Nursi'nin anlayışına göre, hiç İlâh olmadığını varsaymaktır.
Bir şey zâti olsa, onun zıddı o zâta ârız olamaz. Çünkü içtimaü'z-zıddeyn olur; o da muhâldir.
İşte bu sırra binaen, madem
kudret-i İlâhiye zâtiyedir ve Zât-ı Akdesin lâzım-ı zarurisidir. Elbette, o kudretin zıddı olan acz, o Zât-ı Kadire ârız olması mümkün olmaz.2!
İlâhi kudret tanımı gereği mutlaktır ve eğer kudret Allah'ın gerekli bir sıfatı ise, zıtların bir arada olmayacağı ilkesini ihlal etmeksizin, aksi kabul edilemez. Allah ya Zâtı itibariyle mutlak kudret sahibidir
veya degildir. Östelik İlâhi Kudretin farklı dereceleri olamaz.
Kâinat, geleneksel ifadeyle Arş-ı Alâdan insanın ayakları altındaki yeryüzü halısına kadar” sonsuz sayıda yoğunluk derecesinde varoluş mertebelerinden ibarettir. 182