"Vatanın uzak sınırlarında düşmanla çarpışanlar, vatanın varlığında ortaya çıkan kutsal ve saygıya değer duyguların fikir anıtlarından sayılırlar."
"Bir milletin varlığına karşı vurulan darbeleri yok etmek için yapılan savaş, yalnız tarih kitaplarında yankı bulmaz. Bu kahramanlık hikayeleri milletin ruhunun derinliğinde de saygın bir yer alabilmek için oraya şiir ve nazmın tıpkı tatlı akan bir suyun ahengi ile yankılanması gerekir."
ASKER VE ŞAİR
"...
O, belki de biraz sonra vatanın
Selâmeti için şehît olacak...
Onun kazandığı adsız bir şânın
Gölgesiyle târihimiz dolacak...
..."
SERHADDEKİ ASKERE
"9- Elin gevşerse şâyet bir ufak meyl-i rehâvetle,
Düşer sıytıyla mağrur olduğun bayrak mezelletle,
Kopar târihinin şirâze-i te-yîdi bir günde,
Hazân-ı saltanat ağlar, uçan yapraklar üstünde!
10- Bugün azmin hurûşân olmamış, yahut gecikmişse,
Yarın artık ne ferdâ var, ne bir yer var, ne bir kimse!
Ne dârâtın, ne târîhin kalır, her şey biter, herşey,
Çürür tâbût-ı devlet gün gelip gittikçe pey-der-pey...
11- Evet, ânî ölüm bir kurtuluş bir zevktir, lâkin
Felâkettir ki, tedrîcen biter enkâzı bir mülkün.
Ezilmek istemezsen, sen vatan enkâzı altında,
Yetiş te'yîde kâdir ellerin var, haydi vaktinde."
SINIRBOYUNDAKİ
ER'E
9- "Eğer elin, küçük bir uyuşuklukla gevşerse, o zaman adı ve ünü ile övündüğün bayrak alçalarak düşer
Tarihinin sağlam idâre düzeni bir günde bozulur. Saltanatın sonbaharı uçuşan yaprakların üstünde sona erer.
10- Bugün âzmin coşmamış veya geç kalmışsa, yarın artık ne gelecek, ne bir yer ve ne de bir kimse kalır.
Ne
devletinin hakimiyeti, ne de tarihin kalır. Herşey biter herşey...
O zaman, günler geçip gittikçe arka arkaya devletin varlığı da çürür.
11- Evet âni ölüm bir kurtuluş ve bir zevktir. Amma bir ülkenin enkazı eğer yavaş yavaş biterse felaket olur.
Eğer vatanın bu enkazı altında ezilmek istemez isen, kudretli ellerinle zamanında onu kurtarmaya
koşmalısın."
GALİÇYA, ROMANYA CEPHELERİNDE OSMANLI ORDULARINA
"...
Vatan toprak değil bel'le an'anendir, varlığın,
Aşk-ı vatan varlığından doğan vefâdârlığın
O varlığı kurtaran hep gösterdiğin yarlığın,
Din varlığı, dil varlığı, soy varlığı vatandır
O varlığı sana şanlı mirâs eden atandır.
..."
KIRIK KUNDAK
"...
Dört tarafı amansız düşmanlarla sarılan,
Zavallı Türk, yıllarca, nice zûlme katlandı?
Merhametsiz ellerle, arkasında kazılan
Çukurları görmedi, tatlı dile inândı..
O dillerin ucundan çok zehirler fışkırdı,
Beslediği yılanlar, hep kendini ısırdı!
Hele Moskof adını işittikçe milletin
Yüreğinde burkulur, sızıltılı bir damar.
Her gün artan, kaynayan üç yüz yıllık hiddetin,
Keskin dili insanın ciğerini paralar.
Biz, o hain düşmanın unutmadık zûlmünü,
Yalvararak bekledik Rabbimizden bu günü.
Bir dakika gelir ki, o yıllarca biriken,
Bütün kinler kabarır, yürekleri şişirir.
İnsan, öyle zehirli bir ateşle
yanarken
Öldürücü darbeyi işte böyle indirir.
Ancak bizi yaşatır, yaşatırsa kinimiz,
Olmalıdır kinimiz, dünyalık bir dinimiz!
...
Bugün aldın işte sen o ecdâdın öcünü,
Evlatların her sene kutlulasın bugünü!
İmân gibi göğsünde taşıdığın bu silâh,
Senin demir pençende hakkını tam ödemiş.
O, yerleri,
gökleri yaratıcı bir Allah,
Cezâsını zâlimin böyle vermek istemiş.
..."
DOBRUCA'DAKİ TÜRK ASKERİNE
"Dört çevreyi dolaşıyor, yıldırımdan süngümüz!
Zabt'olunmaz bir sel gibi her taraftan aşarız!
Yoldaşımız için hayât, düşman için ölümüz
Bir kasırga bulutuyuz, gürleyerek taşarız!
..."