Şanlı tarihimiz göstermektedir ki acunda Türk gibi savaşan başka budun yoktur.
"Zaman akıp gidiyor. Öleceğiz. Kemiklerimiz değil sadece tarihimiz de karışacak toprağa, bize yaşatılan her şey yanlarına kâr kalacak."
“İslâm sakin olan yerler dinî vatanımızdır. Ay yıldızlı-al bayrak millî sancağımızdır. On dört asırlık bir mazi sahibiyiz. Mühim vakalar ile dolu bir tarihimiz var. Roma medeniyeti derecesinde medeniyet gördük. Zaman zaman servet ve rahat bulduk. Maârif güneşi şarkımızdan doğuyordu. Nur-ı ilimle münevver bulunarak etrafımızı görüyorduk. Her hâl ve şanımızı
biliyorduk. Gıptalar!.. Zaman fırsatını ganimet bilmedik. Ne atf-ı nazarda sebat ettik, ne ihâta-i ilimde dâim olduk. Hayıflar!... Maârif güneşinin garpdan doğması başımıza kıyameti kopardı. Karanlıkta kaldık. Mazimizi göremez olduk. Ahvâl-i tarihiyyemizi unutacak hale geldik. Teessüfler!...
İnsanlar geç gelişmeci bir türdür, yani erken gelişen memelilerin tersine, yavruları çaresiz halde, bir bakıma "prematüre" olarak doğarlar, çünkü rahimde olması gereken gelişmeler doğumdan sonra, sürekli ebeveyn bakımı gerektiren koşullarda tamamlanır. Ayrıca, insanlar olağanüstü bir prematürelikle doğarlar. Memeliler arasında bir başka insansı (hominid) özellik,
yürümeye ve koşmaya yarayan iki ayaklılığın sonucu olarak, ananın rahminin dört ayaklı atalarımızınkilerden daha dar olmasıdır; yani bebek anaya ciddi bir zarar vermeden doğum kanalından geçebilecek kadar küçük bir kafayla doğmalıdır. Bu, insan yapısındaki birkaç tasarım yanlışından biridir ve tarihimiz boyunca annelerin doğum sırasında sıklıkla can vermelerine
yol açmıştır.
Sayın Doktor Sibel'in kitap hakkındaki mütalâası:
"Yemen; çocukluk ve gençliğimin aa tatlı hatıralarım canlandıran bir konudur. Bunun sebeplerini kitapta görülecek -Yemen'in demir perde arkası- bahsindeki yazılarda anlattım. Eminim ki daha pek çok yurttaşlar bu konu ile benim gibi yalandan alâkalıdır.
Zeki Ehiloğlu'nun salahiyetli kaleminden çıkan
eser, mevzu yu geniş bir şekilde her okuyucuya öğretecektir. Eserdeki hava; içinde yaşayarak bildiğimiz realitelerle doludur. Müellif ile Yemen ve esaret hayatım, ikiz yaşadık diyecek kadar yakın ve birlikte geçirdik. Kitapta anlatılan ziyafetler, yolculuklar, harp günleri, esir oluş, vatana dönüş gibi olayların çoğu, içinde beraber yuvarlandığımız, hatta sevinçlerini,
kederlerini, heyecanlarını müsavi paylaştığımız günlerin hatıralarıdır ki bunlar açık ve canlı bir şekilde nakil ve tasvir edilmiş bulunuyor.
Orada bizim yaşadığımız günlerin hatıra ve heyecanlarından ziyade kitapta tespit olunan tarihî vak'alar ve Yemen işgalinin umumî bakımdan tahlil ve muhasebesi şüphesiz daha çok kıymetlidir. Bu tahlil şimdiye kadar
kimse tarafından girişilmeyen, ilişilmeyen ve hiç bir kitapta rastlamadığımız açıklamaları ihtiva etmektedir. Kitapta etrafıyla izah olunduğu veçhile Türk milletini asırlarca uğraştırmış, para ve can olarak çok büyük kıymetler harcamamıza sebep olmuş bulunan Yemen; bütün teferruatıyla tetkik edilmeğe değer bir konudur. Kâğıtlar ve kitaplara dalmış olduğunu
görerek ne yaptığım soruşuma karşı "Kapalı Yemen kutusunu açmağa uğraşıyorum" diyen müellifin bu konuyu aydınlatmak için harcadığı emek ve gayret millî tarihimiz bakımından değerli bir çalışma olacaktır. Eserini takdir ve kendisini tebrik ederim."
İzmir Memleket Hastahanesi Nisaiye Şefi Doktor Behzat Sibel
Cemil Meriç'e göre sağ ve sol bizim tarihimiz içine yerleştirilemez. Bu, Batı'nın bizi parçalamak için içimize soktuğu bir yalandır. Türkiye'de sağ-sol yoktur, dürüst olan ve olmayan insanlar vardır.
Zaman akıp gidiyor. Öleceğiz. Kemiklerimiz değil sadece tarihimiz karışacak toprağa...