Nasıl sevmesin ki? Onsuz olunamayacağını; mazide, hayatında derin iz'ler bırakarak, peşi sıra kederli doğumlar yapan zaman öğretmişti ona.
Farklılığını farkında olan bir farklı
İyilik ve güzelliklerin listesi yapılsa ansiklopediler yetmez! Ya kötülük ve çirkefliklerin sadece karalamaları yapılsa?!..
Ne vardı insanlar biraz daha ince fikirli, kendisi gibi hassas, azıcık duygulu, kendisini karşısındaki insanın yerine koyan, incitmemeye özen gösteren, hoşgörülü, Bizans oyunlarından arınmış bir tarz, dürüst ve güvenilir bir duruş sahibi, verdiği sözde durma gayreti olsa!
Mekanlar mesafelere tutsak olabilirdi ama sevgiler çağlar üstüdür!
Toplumun içinde bulunduğu keşmekeşliğin; 'az düşünce', ya da 'düşüncesizce' yaşama tercihlerinden kaynaklandığını biliyordu.
Verilen sözlerin, makyajlanmış bahanelerle süslenerek, insanların bir 'güven katili' olmalarını hatırlaması bile onu hüzünlerin ülkesine götürmeye yetiyordu.
Ah! Bir de şu arada bir, hepimizin baş belası dalgınlıklar olmasa!..
Kimi zaman hırçın, genellikle duygusal ve kırılgan...
Ucu sonsuzluğu işaret etmeyen pusulanın doğru yön gösterdiği iddia edilebilir mi?
Düşünmek ve düşünmemek ; uçmak ile sürünmenin örtüşen tanımı... Öyle bakıyordu meseleye.
Hayat ayrıntılarda saklı. Ayrıntılar muhteşemliğe hamile.
Manzara bakana göre değişmese de, görene göre değişiyor...
Bıkmıştı öncelikle kırılmaktan... Sonra kırmaktan.
Sevginiz büyük diye, doldurduğunuz kap küçük geliyorsa; taşması sizi rahatsız etmemeli... Kap hacmine göre alır. Sevginin büyüklüğünü, çapları küçük olanlar idrak edemiyordu ona göre