Zülfü Livaneli
Zülfü Livaneli

"Kibir kadar, insanı sevimsiz gösteren bir duruş yoktur. Üstelik o kişinin aptal olduğunu da vurgular."

Nilay Erik
Nilay Erik

Çakır’ın heybesi; bozkırın tek renk insanına, tek renk toprağına, tek renk yoksulluğuna karşı bir duruş gibiydi.

Elçin Ateşoğlu
Elçin Ateşoğlu

(Mehmet Ali) Aybar, TİP'in sosyalizm anlayışının Marksizm'den yola çıktığını savunuyor ancak Leninizm'e karşı bir duruş sergiliyordu. Bunun temel nedeni ise, Lenin'in "parti" hakkındaki görüşleri olarak yorumlayabiliriz. Çünkü Lenin, partinin profesyonel devrimcilerin yeri olduğunu söylüyor, işçilerin yerini sendikalar olarak görüyordu.

Abdullah Erol
Abdullah Erol

Alman kökenli Friedrich, temsili demokrasiyi destekleyen aynı zamanda sistemin totalitarizme dönme eğilimine -ki buna modem devletin karakteristik yapısı diyebilirizdikkat çeken bunun içinde hukukun üstünlüğüne ve doğrudan demokrasinin sıkıntılarının görülmesi gerektiğini vurgulayan bir düşünürdür. Friedrich bu bağlamda totaliter sisteme dönebilecek bütün

uygulamalara karşı bir duruş sergiler. Onun için bütün totaliter biçimlere karşı şiddetli bir şekilde tartışmalar geliştirir. Aslında tam da modern devletin buna meyilli olduğunu gören Friedrich Batılı sanayileşmiş ülkelerde liberal demokrasinin potansiyel aşırılıklarının da totaliter sonuçlar doğuracağından dem vurur. Birey özgürlüğü etrafında şekillenmiş

olan Batı siyasal yapısının birey özgürlüğü talebini aşırı ve en üst düzeye çıkarmasının siyasi toplumun reddi anlamına geleceğini söyler.

Abdulkadir Tunçer
Abdulkadir Tunçer

Ne vardı insanlar biraz daha ince fikirli, kendisi gibi hassas, azıcık duygulu, kendisini karşısındaki insanın yerine koyan, incitmemeye özen gösteren, hoşgörülü, Bizans oyunlarından arınmış bir tarz, dürüst ve güvenilir bir duruş sahibi, verdiği sözde durma gayreti olsa!

Vüsalə Məmmədova
Vüsalə Məmmədova

Görünür, insan həyatında elə bir məqam olur ki, o, ayaqları üzərində yox, yalnız şərəfi üzərində duruş gətirə bilir.

Ayşe Rumeysa Kılıçarslan
Ayşe Rumeysa Kılıçarslan

Vav, sizin algılayabileceğiniz kadardır, yüreğinize dokunabildiği kadar... Ancak bilmeliyiz ki kulluğun manasıdır "vav". Anne karnında yaratılışın ilk duruş halidir. Bu bir mesajdır aslında görmesini bilene. Mevlamız mütevazılıkta vav gibi olmamızı ister. İşte bu başlangıç noktası ömrümüz boyunca bize işarettir. bu işaret Kurtuluş yolunun bitiş noktasında da

mütevazi kala bilmekten geçtiğini fısıldar bize.

Harun Ceylan
Harun Ceylan

Katolik Hristiyan dünyasının merkezinden biri olan Polonya'da İstanbul sözleşmesini "aileyi yok etmeyi amaçladığı, erkek kadından oluşan aileye karşı farklı aile formları oluşturmaya çalıştığı için reddediyoruz" sesleri yükselmeye başladı. Son olarak Polonya başbakanı Mateusz Morawiecki, İstanbul sözleşmesi'nin zararlı ideolojik argümanlar içerdiğini, kadına

şiddetin önlenmesine dair söylenen sözlerin reklam yüzü olarak kullanılıp LGBTİQ+'nın toplumda yayılmayı amaç edinen maddeleri içerdiğini söyledi.

Keza Ortodoks hıristiyan dünyasının merkezi konumunda olan Rusya'da ynı şekilde İstanbul sözleşmesi ve LGBTİQ+ hareketlerine karşı net ve keskin bir duruş sergiledi. Hatta bu hususta en keskin duruşu Putin'in

sergilediğini rahatlıkla söyleyebiliriz. Rusya'da kısa bir süre önce anayasada yapılan değişiklik ezici çoğunlukla onaylanarak yürürlüğe girdi. Bu yeni düzenlemenin arasında toplumsal cinsiyet ideolojisinin ve LGBTİQ+ kavramlarının yasaklanması yer alıyor.

Filinta Dergisi
Filinta Dergisi

PUT - BALTA - İBRAHİM
Ali Rıza KAŞIKÇI


Put...
İbrahim devrinin putları bir yerde toplanmış, öyle hareketsizce bekliyorlardı. Yeri belliydi hepsinin. Bir İbrahim çıktığında gidip putları nerede hazır bulacağını biliyordu. "Kırılacaklar Listesi" sabitti. Hem sayısı da azdı. Dört büyükler... Yardımcı putlar... Yardımcıların

yardımcıları...
Peki, şimdi öyle mi?
Şimdi putlarımız hayatın içine karışmış! Canlanmış her biri! Menat'lar, Uzza'lar, kalkmış yerlerinden, her biri tutmuş bir köşeye. "Kırılacaklar Listesi" ciltlere sığmaz olmuş. "Ne Derler Acaba Putu" oturmuş yüreğimizin başköşesine. Putlar, tapıcılarından daha hızlı, daha güçlü hâle gelmiş. Kimisi kaç beygir

gücünde binek olmuş, kimisi "akıllı ve konforlu" tünek! Öylesine canlı, öylesine iştahlı putlar, kendine tapanların ruhunu sömüren canavarlara dönüşmüş. Tapan sömürüldükçe tapmış, taptıran sömürdükçe taptırmış!
Bir de put kırma işlemi bu zamana göre nispeten kolaydı. Kırılabilirliği vardı, maddesel putların. Fiziksel bir güç onların

bütünlüğünü bozabiliyor, hepsini tuzla buz edebiliyordu. Paramparça olduklarında tamir olmaları, ayağa kalkıp cansız cansız bakmaları mümkün olmuyordu. Yani kırılmak istenildiğinde, şartları zorlayıp İbrahimce bir duruş sergilendiğinde putların sonu gelebiliyordu.
Peki, şimdi öyle mi?
Putlar, kırılmaz bir derinliği bürünmedi mi? Ruhlara ve kalplere

girmedi mi? Putlaştırman onca fikir, dimağlarda kök salmadı mı? Önceleri putlar kırıldığında başlayan, putların bıraktığı iz kırılması şimdi neden gerçekleşmiyor? Yani putlar kırıldıkça güçleniyor mu? Artık meta ve madde putları değil de statü, toplumsal var oluş, moda, beğenilme, kültür-sanat, hatta ve hatta iman ve inanç putları çıkageliyor

karşımıza.
işte yeni nesil putlar... Eşya ve nesneyi de geçip düşünsel bir put haline gelen fikirler. Sorgulamayı bırakmış aklın, körü körüne kalpten bağlandığı kanlı-canlı putlar.
Kırması zor. Parçalaması güç. Bir arada değiller. Her yerde ve her şekildeler. Akılsız kalplere ve kalpsiz akıllara yuvalanmış bu putları kırmak ne İbrahimce bir duruşa

muhtaç!
Bu görünmez fakat görünen putlardan katbekat daha güçlü putlarla savaşmak, PUTKIRAN bir şahsiyetin bu çağdaki İbrahimi vazifesidir.

Balta...
İbrahim'in baltası.
Ağaçtan bir sap ile metal bir cisim. Putlarla aynı neredeyse. Ağaç, metal, toprak... Putlar o vakit kendiyle aynı türden olan baltalardan korkar. Baltayı bulmak kolay, peki

İbrahim'i bulmak? İbrahim olmak...

Asaf Hâlet Çelebi, ne diyordu şiirinde? ibrahim! / içimdeki putları devir, / elindeki baltayla. / Kırılan putların yerine, / yenilerini koyan kim?
Her tarafı kırılmaz ve görünmez putların sardığı bu çağda sen bir balta bulabildin mi kendine? Put kırıcısın fakat elindeki baltaya tapıyorsun ne haber? Ya elindeki balta

kıracağın putların yerine geçtiyse! Eyvah.
Balta girmemiş putlar diyarında kalanlardan ne farkın kalır? Sen fikir putları ihlas baltasını kuşanmadan nasıl kırabilirsin? Doğru ya. Önce baltanın sapından tutmalısın. Daha seninle put kırma yolcuğuna çıkacak yegâne dostunun elinden bile tutmadın!
Baltan ile gönül fırınına bir gün olsun odun kırmamışken,

nasıl da senden milenyum putları kırmayı bekleyebilirim?
Baltayı anlamamışken, onu yâren, yoldaş ve dost kabul etmemişken onunla bir olup bütün putları kıracak ve en büyük putun boynuna baltanı asacaksın?


İbrahim...
Çağımızın fikir putlarını tefekkür ve idrak baltasıyla yaralayan Cemil Meriç şöyle diyor:
"Büyük adamın kaderi put

kırıcılık. Bu putlar bir dönem onun da mabudu olmuştur... Ve bilir ki yeni bir dünyanın, daha güzel bir dünyanın yolunu açmak için bu sevimli oyuncakları parçalamak zorundadır."
Put çok...
Diyelim ki o eşsiz, sağlam, kırılmaz baltayı da buldun.
Peki ya İbrahim. Mesele put kırmak mı yoksa İbrahim olmak mı?
Nemrut'ları karşına alabilecek misin?

Ağzından salyaları akan put seviciler seni düşman ilan edecek. Niye biliyor musun? Çünkü onlar, putlarına gelen hediyelerle geçiniyorlar. Çünkü onlara o güzelim makamlarını putları bağışladı. Çünkü onlar putlarıyla var! Putlar yok olunca onlar da yok. Onlar için bu savaş var olma savaşı!
Bu çağ dolu dolu putlar yetiştiriyor. Sen İbrahimler yetiştirebiliyor

musun?
Sen İbrahimce bakabiliyor musun?
O puta tapan bir adamın oğlu iken bunları yaptı. Sen putları kıran İbrahim'in ümmetiyken ne yapıyorsun?
Görünmez, sarsılmaz, kırılmaz denen putlar da görülür, sarsılır ve de kırılır.
Yeter ki sen, İbrahimce bak!
Göreceksin!
Yeter ki sen İbrahimce sarsıl! Sarsacaksın!
Yeter ki sen ibrahimce tut

baltayı! Kıracaksın!

Üstad Dergisi
Üstad Dergisi

Ahlak kavramından nasıl oluyor da herkes farklı anlamlar çıkarıyor?
Ahlak temeline dayalı kişisel bir duruş ve bunun uzantısı olan mesleki bir duruş.
Av. Mustafa Köroğlu