M. Ahmed İsmail El-Mukaddem
M. Ahmed İsmail El-Mukaddem

Rasulullah s.a.v, dünyaya veda etmeden önce son anlarında, ölüm sıkıntıları şiddetlendiğinde dahi namazı vasiyet etmiştir. Ali r.a diyor ki;
"Peygamber'in s.av son sözleri şunlar oldu; "Namaz, namaz! Elleriniz altındakiler hakkında Allah'tan korkun."

Said Abdulazim
Said Abdulazim

İmam Şafii'nin bazı nasihatleri:

Ey Yunus! Bir arkadaşından hoşuna gitmeyen şeyler sana ulaştığında, ona hemen cephe tutup arkadaşlığını bitirme. Eğer bu hataya düşersen, "şüphe"yle "yakin (kesin)"i izale etmiş olur sun. Bilakis onunla görüş ve ona, "bana senden şunlar şunlar ulaştı" de ve sakın bunları sana ulaştıranın ismini ona bildirme. Eğer

bunları söylediğini inkar ederse, ona inan ve ona "elbette ki sen daha doğrusunu, daha yalansızını söylersin" de ve başka hiçbir şey söyleme.

Ama söylediğini itiraf ederse ve sen bu konuda onun geçerli bir özrü olduğunu görürsen onu kabul et. Böyle bir özür bula mazsan ona, bana ulaşan bu sozlerden senin kastın neydi?" de ve eğer bir şekilde özür kabul

edilecek bir şey söylerse, onu kabul et. Ama hiçbir özür bulamazsan ve durum açık ve net olarak gün yüzüne çıkarsa, o zaman bunu ondan bir kötülük kabul et. Bu durumda sen muhayyersin; ister sen bu kötülüğün aynısıyla ona karşılık verirsin, istersen de onu affedersin. Ama elbette ki onu affetmen takvaya daha uygun ve saygınlığın gereğindendir. Nitekim Allah Teala

şöyle buyurmaktadır:

"Bir kötülüğün cezası, aynısından bir kötülüktür, fakat kim o affeder, sevgi ve dostluğun devam ettirirse, elbette ki onun ecrini Allah verecektir, O, zalimleri sevmez." (42 Şura/40)

Eğer gururun seni onu cezalandırmaya kışkırtırsa, onun önceden sana dokunan iyiliklerini düşün ve onları da hesaba kat;
bu kötülüğüne

karşılık ona bir iyilik yap. Kesinlikle bu kötülüğü onun önceden sana dokunmuş birçok iyiliğini unutturmasın. Zira bu zulmün ta kendisidir.

A. Medyalı
A. Medyalı

"Kürtler Arap
istilasına karşı cesaretli ve inançlı bir savaşım verdiler. Bu savaşımın şiddetini ve Arap ordularının yaptıkları zulüm ve yıkıcılığı ayrıntılarıyla ortaya
koyan bir hayli belge ve kaynak var.
Bunlardan Süleymaniye kentinde bulunan bir deri levha üzerine işlenmiş olarak bu konuda şunlar yazılıdır:

Kutsal yerler

yıkıldı, kutsal ateşler söndü
Büyüklerin en Büyüğü kendini gizledi
Arap zulmü Şehrizor'a kadar
olan tüm köyleri harabetti.
Kadınlar ve kızlar esir alındı
Erkekler kendi kanlarında boğuldular.
Zerdüşt inancı yalnız bırakıldı,
Hürmüz'ün hiç biri için,
bağışlaması olmayacak."

Matthew Dicks
Matthew Dicks

Şimdi dünyadaki en kötü üç şeyin şunlar olduğunu düşünüyordum.
Beklemek.
Bilmemek.
Var olmamak.

Sadi Irmak
Sadi Irmak

İstanbul Üniversitesi‘nde öğrenci olduğum sıralar, okul duvarında bir ilan gördüm: “Avrupa’ya talebe yollanacaktır.”

”Allah Allah” dedim!

Ülke yıkık dökük, her yer virane, Lozan yeni imzalanmış, bu durumda Avrupa’ya talebe. Lüks gibi gelen bir şey.Ama bir şansımı denemek istedim. 150 kişi içinden 11 kişi seçilmişiz. Benim ismimin

yanına Atatürk, “Berlin Üniversitesi’ne gitsin.” diye yazmış.…

sirkeci-gari

Vakit geldi, Sirkeci Garı‘ndayım; ama kafam çok karışık.Gitsem mi, kalsam mı? Beni orada unuturlar mı? Para yollarlar mı? Tam gitmemeye karar verdiğim, geri döndüğüm sırada bir posta müvezzi ismimi çağırdı.“Mahmut Sadi! Mahmut Sadi! Bir telgrafın var.”

“Benim” dedim. Telgrafı açtım, aynen şunlar yazıyordu: “Sizleri bir kıvılcım olarak yolluyorum, alevler olarak geri dönmelisiniz.”

İmza: Mustafa Kemal

atatürk

Okuyunca düşündüklerimden olağanüstü utandım. Düşünün 1923‘te o kadar işinin arasında 11 öğrencinin nerede, ne zaman, ne hissettiğini sezebilen, ona göre telgraf

çeken bir liderin önderliğinde bu ülke için can verilmez mi? Çok başarılı oldum. Ülkeme alev olarak döndüm. Önce İstanbul Üniversitesi Genel ve Beşeri Fizyoloji Enstitüsü‘nü kurdum. Kürsü başkanı oldum. Daha sonra ülkemin başbakanlığını yaptım.

Ben kim miyim? Ben sadece iki satırlık bir telgrafın yarattığı bilim adamıyım..

-Sadi Irmak

Muzaffer Albayrak
Muzaffer Albayrak

8- Müttefiklerin Seddülbahir cephesinden çekilmeyle ilgili öncelikli görüşü neydi? Osmanlı tarafı Müttefiklerin yarımadadan çekileceğini biliyor muydu?

İlginç olan Türk askerlerinin Müttefiklerin geri çekileceğini artık biliyor olmalarıdır. Tahliyesini bekleyen bir İngiliz askeri hatıratında: “Noel günü biraz eğlenmek için karşı tarafa bir konserve et

tenekesi attık. Teneke 3-4 gün sonra geri geldi. İçine ağırlık olarak taş konulmuştu. İyi bir İngilizceyle bir kağıda şunlar yazılmıştı; ‘Gittiğinize üzülüyoruz. Süveyş’te görüşürüz’ Bizim gitmekte olduğumuzu biliyorlardı” diyordu. Yine başka bir sipere atılan notta Almanca alaycı bir şekilde; “Ne zaman gidiyorsunuz? Sizinle yakında Kanal’da

buluşacağız. Bizim konserve etimiz sizinkinden daha iyidir” yazmaktaydı.

Ghislaine Paris
Ghislaine Paris

Cinsellik şunlar olmamalı:
Bir bağımlılık
Duygusal bağlar kurmanın tek yolu, bir aile ya da çocuk sahibi olmanın bir güvence ya da bir sosyal statü sahibi olmanın tek yolu
Birşiddet aracı ya da ötekinin köleleştirilmesinin aracı
Bir utanç ya da suçluluk kaynağı
Fobilerin, korkuların kökeni

Prosper Olivier Lissagaray
Prosper Olivier Lissagaray

Dünyadaki otoriteler tarafından Komün, aslında katılımcı demokrasinin temelini oluşturuyordu. Çünkü Komünistler, Sosyalistler ve Anarşistler aynı çatı altında komünde toplanmışlardı. Marx ve Engels, Bakunin ve daha sonra Lenin ve Troçki, Paris Komünü’nün bu sınırlı deneyimlerinden ve çalışmalarından kuramsal dersler çıkarmaya çalıştılar. Fakat harekete daha

farklı bir açıdan bakan Edmond de Goncourt, Kanlı Haftadan üç gün sonra günlüğünde şunlar yazıyordu: “…kanama tamamen sona erdi ve toplumun isyancı kesiminin öldürülmesi ile yaratılan böyle bir kanama devrimi geciktirebilir… eski toplumun bu devrimden önce sakince geçecek 20 yılı var…”


#pariskomünü

İsmail Hakkı Aydın
İsmail Hakkı Aydın

Einstein öldükten sonra açılmak üzere kapalı bir zarf bırakır. Dört yıl sonra Einstein ölür, zarf açılır. Zarfta şunlar yazılıdır.

“Diğer insanlardan daha zeki olduğumu düşünmüyorum. Tek farkım hayal gücümü daha etkin kullanıyor olmam.”

Dilek Güven
Dilek Güven

10 eylül 1955'te kentteki tüm gazetelerin yayın yönetmenleri Örfi İdare Kumandanı Nurettin Aknoz tarafından kabul edilmiş ve kendilerine sözlü olarak şunlar bildirilmişti: 6 eylül olaylarının sorumluları ile ilgili tüm tartışmalarda komünistlere işaret edilecekti. Saldırıların aydınlatılmasına yönelik başka bir tezin ileri sürülmesi, gazetenin kapanması için neden

teşkil edecekti.