Salah b. Muhammed el-Budeyr
Salah b. Muhammed el-Budeyr

Bu ne Kuran'da ne de sünnette geçmektedir.boyle bir kutlamanın dinde delili yoktur.sahabede kutlamamistir. Bu bidati ilk işleyenler fatimiler olarak bilinen zındık batıni ubeydileridir.

Ebu l Hasen Ali B. İbrahim El-Kari
Ebu l Hasen Ali B. İbrahim El-Kari

lmam, şeyhülislamların şeyhi 'İzzuddin ('Abdul'aziz) b.
'Abdisselam (r.a.)'a gelince:

Büyük kadı, köylü kentli herkesin yardımcısı Mecduddin el-Flrüzabadi, Şeyh 'İzzuddin b. Abdisselamın hizmetçisinden şöyle rivayet etmiştir:

"Şeyh 'İzzuddin'in huzurunda ders meclisinde idik. Söz, dinden dönme (er-rıdde) konusuna gelrnişti. Bırada, zındık (

الزنديق ) kelimesi üzerinde konuşuldu. Huzurda bulunanlardan bir kısmı, bu kelime Arapça mı, yoksa Farsça mıdır diye sordu. Birisi, Arapçalaşmş Farsça bir kelimedir, aslı Zendin ( زندين )dir, yani gösteriş dinidir dedi.

Bana göre, bu yanlıştır. Çünkü زن kelimesi Farsça, دينKelimesi de Arapçadır. O halde, o kimsenin söylediği nasıl doğru

olabilir? Hakikat odur ki, mecusilerin Zend ( زند ) adlı bir kitabı vardır. Bu kelimenin anlamını ve yorumunu ancak onu koyan bilir. Bu kitabı ortaya koyan Zerdüşt’tür. Ve o, bunun Allah'tan olduğunu ileri sürmüştür. Bu iddia, Hz. Peygamber'in, "Onları (mecüsileri) EhI-i Kitab yerine koyunuz ama kestiklerini yemeyiniz, kadınlarıyla evlenmeyiniz," hadisi ile batıldır, bu

konuda icma hasıl olmuştur. Kısaca, o kitaba bağlananlara
Zendi ( زندى ) denilmiş, Araplar da bunun sonuna bir ق ekleyerek زنديق dernişlerdir. İşte o kelime, bylece Arapçalaştırılmıştır.

O zatın sözüne dönellim. "Zendin yani gösteriş dini ifadesi Arapçalaştırılarak, zındık olmuştur. Bu, inanmış gibi gorünüp, küfrünü gizleyen

demektir."

Bana göre, bu da yanlıştır. Çünkü, inanmış gibi görünüp küfrünü gizleyen kimseye zındık değil münafık denir. Bu kelime nafaka النفق kökünden türetilmiştir. O da, ada tavşa nın yuvasının deliği anlamına gelmektedir. Çünkü bu hayvancığın yuvasının iki deliği vardır; birine nafika ( نافقا ), ötekisine de kası’a ( قاصعاء

) denir. Bu hayvan, nafika'dan sıkıştırılırsa kası’a’dan çıkar; kası’a’dan sıkıştırılırsa, nafika'dan çıkar. Münafık da böyledir; sıkışınca, yerine göre, ya mü'min ya da kâfir görünür. Zındıka gelince, o, Aydınlık ( النور ) ,ve Karanlığa ( الظلمة ) inanan kimsedir; bu da, İkicilik ( الثنوية ) dinidir. Bu dinden olanlar, Yezdan ve

Ehrimen'e inanırlar.

"O zat, bunları söyledikten sonra, orada bulunanlardan birisi, kim gibi? diye sordu. Şeyh 'İzzuddin'in yanında oturan biri de, Şam'daki İbnü'l-Arabî gibidir, dedi. Şeyh 'İzzuddin ise, hiçbir şey söylemedi, o adama cevap da vermedi.

"O gün ben oruçluydum. Şeyh 'İzzuddin de oruçluydu. Beni, birlikte iftara çağırdr. Ondan ikram ve ilgi

gördüm. Dedim ki, efendim, çağımızın el-gavsu’l-kutbi' l-camii kimdir biliyor musunuz? O, bundan sana ne, yemeğni ye dedi. Şöyleyişinden, kendisinin onu bildiğini anladım. Yemeği bıaktım ve 'Allah aşkına o kimdir, bana tanıtın,' dedim. Gülümsedi ve dedi ki, O, Şeyh Muhyiddin İbnü'l-
Arabidir. Bunun üzerine, susarak başımı önüme eğdim ve şaşkına döndüm.

Şeyh (r.a.) 'Sana ne oldu?' diye sordu. 'Şaşırdım,' dedim. 'Niçin?' dedi. 'Bugün, sizin yanınızda oturan kimse, Şeyh Muhyiddin İbnü'lArabi için neler söylemedi, siz de sustunuz, ona cevap bile vermediniz. Şeyh 'İzzuddin gülümsedi ve 'Sus, orası fakihlerin meclisi idi,' dedi.

Anlaşılıyor ki, Şeyh 'İzzuddin, fakihlerin ilimlerinin çerçevesine girmeyen bir şeyi

yermekte mazur olduklarını kabul etmiş, Şeyh Muhyiddin'in gerçek halini, onun şan ve değerinin yüceliğini anlayacak durumda olan himetçisine açıklamıştır.

Riyad N. Er-Reyyis
Riyad N. Er-Reyyis

İslam çerçevesi içinde gelişen milliyetçilik, kafir Batıdan uzaklaşmaya, zındık doğuyla entegre olmaya başlamıştı.

Ali Pekcan
Ali Pekcan

Allah'ın nimetlerini düşünene Allah başarı verir; Allah'ın zatı hakkında düşünense zındık olur.

Hz Ali