Biz istiyoruz ki bu topraklar üzerindeki insanlar kafalarında taşıdıkları fikirlerden dolayı değil, bu yurdun zararına yaptıkları işlerden hesap versinler.
Biz istiyoruz ki, bu topraklar üzerindeki insanlar, kafalarında taşıdıkları fikirlerden dolayı değil, bu yurdun ve bu halkın yararına yahut zararına yaptıkları işlerden hesap versinler. Bu iş incelenirken, koltuğuna ısınmış beş on hazır yiyicinin menfaati, keyfi değil, milletin hayrı düşünülsün.
Biz istiyoruz ki,bu topraklar üzerindeki insanlar, kafalarında taşıdıkları fikirlerden dolayı değil, bu yurdun ve bu halkın yararına yahut zararına yaptıkları işlerden hesap versinler.
Çok güzel, insan sevmekte de, nefret etmekte de hürdür. Bazı şeyleri sevmemekten sizi kimse menedemez. Bu hislerinizi açığa vurmak, hatta nümayişler tertip edip avaz avaz "Kahrolsun" diye haykırmak, en dokunulmaz haklarınız arasındadır.
Yalnız merak ettiğimiz bir tek cihet var. Evet birçok şeyler kahrolsun, mahvolsun, yere batsın. Fakat ne yaşasın? Birçok şeylerin
aleyhindesiniz. Gazete yırtıyor, kitap yakıyor, profesör ve rektör dövüyorsunuz. Fakat sevdiğiniz nedir? Neyin uğrunda, neyin lehinde bağırıyor, heyecanlanıyorsunuz? Bunu daha hiçbirinizin ağzından duyamadık. Evet ikide bir "Yaşasın Türk milleti" diye bağırdığınız oluyor, ama bu Türk milletinin yaşaması için bir şey yaptığınızı, birazcık gayret sarf ettiğinizi
göremedik. Milletlerinin sahiden yaşamasını isteyen memleketlerde olduğu gibi, sizin
rahatınızdan, maddi nimetlerinizden keyfinizden, eğlencenizden fedakârlık ederek korkunç bir sefalet ve gerilik içinde kıvranan milletinizi yaşatmağa çabaladığınız duyulmadı.
Bakın çocuklar... Şuna buna kahrolsun demekle millet yaşamaz. Millet, sizin salonlarda toplanıp cezbeli
dervişler gibi çırpınmanızı değil, kendisine elinizi uzatmanızı bekliyor. Yazın plajlarda, çalgılı bahçelerde safa süreceğine köylere, fakir mahalle dağılıp kendisini cehaletten kurtaracak şekilde onunla meşgul olan gençleri gözlüyor. Kitap yırtan değil, kerpiç kulübelere kadar kitap götüren aydınları, gazete çıkarıp eline ulaştıran idealistleri bekliyor. Pek
çok olan boş zamanlarında yurdun bin bir köşesine dağılıp orağa, harmana yardım eden, veremle, frengi ile sıtma ile trahom ile savaşa atılan, kafası da kolu da halkın emrine verilmiş milliyetçi gençliği arıyor.
Bunun dışında kalan gençlerin ne milliyetçilikle ne milletle bir ilişkisi yoktur.
Biz istiyoruz ki, bu topraklar üzerindeki insanlar, kafalarında taşıdıkları fikirlerden dolayı değil, bu yurdun bu halkın yararına yahut zararına yaptıkları işlerden hesap versinler.
Bakın çocuklar.. Şuna buna kahrolsun demekle millet yaşamaz. Millet, sizin salonlarda toplanıp cezbeli dervişler gibi
çırpınmanızı değil, kendisine elinizi uzatmanızı bekliyor. Yazın plajlarda, çalgılı bahçelerde safa süreceğine köylere, fakir mahallelere dağılıp kendisini cehaletten kurtaracak şekilde onunla meşgul olan gençleri gözlüyor. Kitap yırtan değil,
kerpiç kulübelere kadar kitap götüren aydınları, gazete çıkarıp eline ulaştıran idealistleri bekliyor. Pek çok olan boş zamanlarında yurdun binbir köşesine dağılıp orağa, harmana yardım eden, veremle, frengi ile sıtma ile trahom ile savaşa atılan, kafası da kolu da halkın emrine verilmiş milliyetçi gençliği arıyor.
Biz istiyoruz ki,bu topraklar üzerindeki insanlar,kafalarında taşıdıkları fikirlerden dolayı değil,bu yurdun ve bu halkın yararına yahut zararına yaptıkları işlerden hesap versinler.Bu iş incelenirken koltuğuna ısınmış beş on hazır yiyicinin menfaati,keyfi değil milletin hayrı düşünülsün.
Dünya küçük demişlerdi, nerdesin
Kuyruğunu bırakması gibi bir kertenkelenin
Kim böyle orta yerde bırakır
Ve yazmaz, birkaç satır.
Bana günahtır,
Nereye gidersem orası senin yurdun
Çünkü aklımdan çıkmıyorsun ...
31 Mayıs 2013 Halk İsyanı
Türkiye Cumhuriyeti tarihinde ilk kez bu kadar büyük bir katılımla ve doğaçlama yurdun her tarafından gönüllü katılımla gerçekleşmiştir. Kadın, çocuk, yaşlı ve gençler ellerinde tencere tava ve aynı hava dedirtecek kalitede aynı "duran adam" çizgisinde örnek, kırmadan, dökmeden, saldırmadan geri adım attırma adına dünyada
örneği olmayan ve buna rağmen 9 şehit verilen ilk Abdullah Cömert'in cömertçe şehit olmasıyla tarihe altın harflerle yazılması gereken bir isyandır. Türkler ilk kez kendi ülkelerinde isyan etmek zorunda kalmışlardır. Burası en dikkat çekici ve can alıcı tarafıdır. Cumhuriyetin isyan tarihine baktığımızda sürekli ecnebi kaynaklı ve kullanılmak istenenlerin
çıkardıkları isyanlardır. Ve hepsi haklı yere bastırılmıştır. Eğer bu isyanı bastırmak bir intikam alma şeklinde tepki ile devlet elli polis şiddetine dönüşmüşse bunun tarihi yankıları, sonuçları farklı olacaktır.