En eski kroniklerde Prens Vladimir'in "İslamiyeti kabul etmek istemediğini çünkü (dinin yasakladığı içkinin) Ruslar için bir keyif olduğunu ve onsuz yapamayacaklarını söylediği" belirtilir.
"Tanrı beni böyle yarattı!".. Günahlı doğamızın sonucunda hepimizde çarpıtılmış arzular var. Tanrı’nın yasakladığı şeyleri arzulamak, Tanrı’nın beni böyle yarattığını değil günahın bizi nasıl çarpıttığını gösterir.
Evrenin sana düşünmeyi yasakladığı olgulardan çok, insanların sana düşünmeyi yasakladığı olgular zorbadır.
Müslüman elinden ve dilinden Müslümanların zarar görmediği kimsedir. Muhacir ise Allah'ın yasakladığı şeylerden uzak durup kaçan kimsedir.
(Buhâri, İman 4, Müslim, İman 64)
Allah’ın bizlere yasakladığı işleri yapmaya heveslendiren o anlık düşünceler, şeytan vesvesesidir
Kızılbaşları Şiileştirmenin en iyi yolu kabilelerin emirlerinin denetim altına alınmasından geçmekteydi. Kızılbaşları mutedil İsnâaşeriyye mezhebine dâhil etmeyi düşünen Tahmasb, bu emirlerin Ca'ferî fikhının kitapları okumaları için emir vermiştir. Ayrıca Kızılbaşlar eski geleneklerinden vazgeçmeleri için baskı altında tutularak, Isnaaşeriyye mezhebine uygun
hareket etmeleri emredilmiştir. Eski geleneklerini sürdürerek İslam şeriatina aykırı davranan, günah işleyen bazı emirler cezalandırılmıştır.
Örneğin; Şah Kulu adındaki Kızılbaş korucuların komutanı şarap içmeyi sürdürdüğü için katledilmiştir. Yine şeriata aykırı davrandığı gerekçesiyle Şüşter Hakimi Afşar Mehdi Kulu Sultan
öldürülmüştür. Mehdi Kulu Sultan'ın öldürülmesinde Şah Tahmasb'ın otorisine aykırı hareket etmesinin yanı sıra şarap içmeyi sürdürmesi ve Tahmasb'ın yasakladığı saz çalma geleneğine karşı çıkması etkendir.
Tam manasıyla inanmış müslümanlar, Kur'ân-ı Kerim'in emirlerinde ve yasaklarında sayısız fayda ve hikmetlerin bulunduğuna, bunlara mutlaka uyulması gerektiğine hiç bir tereddüt ve şüpheye mahal bırakmadan inanırlar. Bununla beraber her çeşit düşünce ve inanışın serbestçe açıklanabildiği, ayrı inanış, gelenek ve kültüre sahip millet ve fertler arasındaki
münasebetlerin son derece sıklaştığı günümüzde, İslâm'ın emrettiği veya yasakladığı konuların çok yönlü ve ikna edici delillerle izah edilip anlatılmasında zaruret vardır.
Diğer taraftan Hz Peygamber, hayattayken çeşitli düğün törenleri ve meraimlerde müzik dinlenmesinde sakınca görmediğine dair rivayetlerin bulunması da oldukça dikkat çekicidir. Bunlar arasında, "Nikahı def çalarak ilan ediniz." (Tirmizi), Hz Aişe nin Hz Peygamberin Habeşli bir kadının raksını seyrettirdiğine dair rivayeti (Ahmed b. Hanbel), Kuran ı güzel sesle okuma emri
(Buhari) gibi rivayetler Hz Peygamberin müziği tamamen yasakladığı gibi bir algıyı çürütmektedir. Kuran ı güzel sesle okumayı biz Müslümanlar genel olarak Kuranın güzel okunması açısından ele almış ve değerlendirmiş dir. Oysaki okuyan ve dinleyen insan açısından ele aldığımızda, Kuranı güzel sesle okumanın sebebi konusunda başka bir gerçekle karşılaşırız.
O da insanın müzik ihtiyacının bu yolla giderilmesidir. Çünkü güzel sesle okunan bir Kuran aynı zamanda insanın yaratılışında var olan güzellik duysusunu da tatmin edecektir.
Efendimiz (sav) borç ile ilgili olarak şöyle buyurmuştur:Allah’ın yasakladığı en büyük günahlardan biri de kişinin ödeyecek mal bırakmadan borçlu olduğu halde Allah’ın karşısına çıkmasıdır
“Tanrının emrettiği ya da yasakladığı şeyi nasıl bilebiliriz?”
Sokrates, bu soruyu Euthyphro'da sorar. Ama bu soru, burada tartışamayacağımız sorunlar doğurur. Daha önemli olan, Sokrates tarafından sorulan başka bir sorudur. Euthyphro, aslında bir şeyi doğru yapan şeyin, Tanrı tarafından emredilmiş olması olduğunu söyler ve Sokrates ona: “Bir şey,
Tanrı onu emrettiği için mi doğrudur, yoksa Tanrı onu doğru olduğu için mi emretmiştir?" diye sorar. Euthyphro buna elbette “Doğru olduğu için Tanrı onu emretmiştir” cevabını verir ve Sokrates, hemen, eğer söylediği doğruysa, Euthyphro’nun teorisinden vazgeçmesi gerektiğine işaret eder.