Türk siperleri 40 metre uzaktaydı ama oraya varabilen olmadı. Askerlerimiz hedeflerine 10 metre yaklaşamadan öldü yada yaralandı. Tek kelimeydi cehennemdi ve kimsenin oradan sağ çıkması mümkün değildi.
Ertuğrul Koyu bölgesinde karaya çıkan birlikler, ateş çemberine düştüler. Harp gemileri, Türk siperleri üzerine mermi yağdırıyorlar...
Atatürk süngü hücumu ile Conkbayırı’nı temizledikten ve Anafartalar cephesinde de düşmanın ilerlemesini durdurduktan sonra bütün cepheyi sık sık gezer, teftiş ederdi. Abdurahman Bayırındaki Karargâhıma böyle bir teftiş ziyaretlerinden birinde, ileri siperlerin zayıf kuvvetle tutulmuş olduğuna dikkat nazarını çekti. Savaş olmayan zamanlarda düşman topçu
ateşinin tesirinden askeri korumak için cenup cephesinde alayıma böyle yaptırdığımı ve faydasını gördüğümü söyledim. Bana şu cevabı verdi: "O alayı siz yetiştirdiğiniz için güvenebilirdiniz. Buraya hergün başka, başka kıtalardan gelen ve çoğu ikmal efradından mürekkep olan taburlara kendi alayınız gibi güvenebilir misiniz?" Bu mantıkî cevabı en kesin
emir telâkki ettim ve ileri siperleri kuvvetli tutturmaya başladım. Atatürk teferruata da işte böyle kendine hâs görüş ve buluş ile müdahale ederdi.
Grigoriadis, Mustafa Kemal Paşa'nın asla pasif savunma halini almadığına dikkat çekmektedir. Çanakaris ise Mustafa Kemal Paşa'nın terli, uykusuz, toza bulanmış şekilde ilk hattan cereyan eden muharebelerin çoğunu takdire şayan bir şekilde idare ettiğine işaret etmektedir. Emrindekilerin bir an için bile nefes almalarına izin vermemiştir. Askerlerine olduğu gibi, kendisine
karşı da serttir. Yememekte, uyumamakta ve sakinleşememektedir. Yıllardan beri aşırı yorgundur ve böbrek sancıları çekmektedir. Şimdiyse omuzlarının üzerinde Türkiye'yi taşıdığını ve çökmemesi gerektiğini bilmektedir. Mücadeleyi izlemekte, birbiri ardı sıra emirler vermekte, yönlendirmekte ve düzenlemeler yapmaktadır (...)
Stratigos'a göreyse,
harekatın başarılı olması için Yunan askeri her türlü insani gayreti göstermiştir. Hedeflenen amaca ulaşabilmek için Yunan Ordusu emsalsiz bir yiğitlik ortaya koymuş ve sahip olduğu maddi ve manevi gücü en uç noktasına kadar kullanmıştır. Ancak Türk Başkomutan Mustafa Kemal Paşa ve tüm Türk topraklarından gelerek O'nun etrafında kenetlenmiş olan subaylar, son
siperleri savunarak Türkiye'yi kurtarmayı amaçlamışlar ve bunu başarmışlardır.
Kesin olan bir şey varsa o da Mark' ın sıradan bir çocukluk dönemi geçirmediğiydi. Öteki İngiliz oğlan çocukları kalelere, zırhlara ve şövalyelere hayran kalabilirlerdi, fakat genç varis hayranlığın ötesinde, Sledmere'deki geniş çimenlikte, on ayak uzunluğundaki kare burçları, hilalleri, siperleri ve toplarıyla, Fransız askeri mühendis Sebastien Vauban tasarımına
dayanan bir model kale inşa ettirmiştL Mark' ın mahalledeki gençlerle gerçekleştirdiği, on yedinci yüzyıl kuşatmasının vurucu tekran olan Cumhuriyetçilerio veya şövalyelerin rol aldığı kostürnlü savaşlar, çimenlik alanı adeta çiğneyip geçiyordu. Diğer gençler geçmişi hayal edebilirlerdi; fakat Mark, hayalin ötesinde Tudor dönemine kadar uzanan aile el yazmalarını
inceleyebilecek imkana sahipti. Öteki gençler, Victoria dönemine özgü örtülü cinsellik dünyası hakkında meraklanabilirlerdi. Ama Mark, Sledmere'deki derleme kütüphanede, Richard Surton'un notlarını ve yine Surton'un Arabian Nights (Binbir Gece Masalları) çevirisinin sonuna iliştirdiği herkesin "Şark" olarak tanımladığı erotik tasvirleri içeren "Nihai Makale"yi okuyabilirdi