Kalbin bir gün seni sevgiliye götürecek. Ruhun bir gün seni sevgiliye taşıyacak. Sakın acında kaybolma. Bil ki çektiğin acı bir gün dermanın olacak.
Ve bir gecenin tam ortasında, Allah'ım, dedim taşkın bir kalple, sessizce değil haykıra haykıra. Sabırla değil sabırsızlıkla, edeple değil edepsizce. Al bu aşkı kalbimden diye yalvardım. Allah'ım, dedim, kır benim çemberimi. Denizle gökyüzünü birleştiren ölümcül bir hortumu tam ortasından bölen bir Sure-i Tebbet gibi ya da yolunu şaşırmış turna katarını
görünmeyen çemberinden kurtaran üç Ihlas bir Fatiha gibi. Öyle bir vesile ver ki, kır benim çemberimi.
Beni sevgiliye kul eden en yanılmış yanıyla kul oluşumun, böyle dua ettim. Kelam kalbimin zarına değe değe ondan nefret edebilmek için dua ettim. Öfkeyle, kalbimi onun aşkından daha fazla dolduracak bir şey istedim. "Öfkeliyken durmayın namaza", "Rabbin girmediği tek
kalp nefret dolu bir kalptir", böyle buyrulmuştu. Besbelli içine düştüğüm cehennemle ilâhi adaletin hükmü olan cehennemi mukayese ettim. Hata ettim. Hep kaybettim.
Neden yalnızlıktan şikâyetçidir ki insan. Ne yani, mutlu olması için bir sevgiliye mi muhtaçtır her zaman.
Bedenim, ellerinin dokunuşuyla kavruluyordu,
Saçlarım, soluklarına bırakılmış öylece
Aşkla çiçekleniyordum ve diyordum ki;
"Bir sevgiliye gönül verenler onu incitmeye kastetmesinler"
Ve uyumak, kalbinde sevgiliye bir dua, Ve dudaklarında bir şükür şarkısıyla..
...ve sonunda kalbinizdeki sevgiliye dua edip dudaklarınızdan dökülecek bir övgü nağmesiyle uyumak.
Kumrular, aşkın sevdanın sembolu olarak Usküdar'ın park bahçelerinde ve korularda mutlu aşk günleri yaşarlardı. Sevgiliye gònderilen kartpostalların çoğunda kumru askın sembola olarak çizilir, sevda dolu sesleri vuslat ozleminin melodisi olarak kalplere yerlesirdi.
Muhabbetin başı “Allah onları sever”, sonu da “onlar da O’nu severler” âyetinin sırrıdır. Muhabbetin başı ve sonu arasında ise eriyen canlar, sevgiliye uçan ruhlar vardır.
Makdisî, Hallu’r-Rumûz