Elbette dünyada her şey parayla olur, para da onlarda. Sanatın kıymetini de onlar biliyor.
.
"...bilginin ve sanatın ötelendiği, duygu, inanç ve düşüncenin geçersizleştiği bir çağda yaşıyoruz."
.
Ahlak, din ve sanatın doğal ölçüleriyle ahnek içinde olmayan bir aklın dizginsiz olarak her türlü kötülüğü gerçekleştirme potansiyeli taşıyabileceği gayet açıktır
İçe atılmış yaşantılar sanatın içeriğini oluşturur.
Tolstoy için toplumun refahı, bilim ve sanat gibi modern kavramlar toplumun ufak bir kesiminin dahi olsa aleyhine kullanılamaz.
Sanatı bu yüzden ağır bir şekilde eleştirir. Sanat çok pahalıya mal olmaktadır ve bu para halkın omzuna yüktür. Ayrıca halk sanatın getirdiği yararlardan faydalanamamakta ve insanlara sanat adı altında bir dizi aptallık ve vasatlık
sunulmaktadır.
"... Sanat ahlâkınız, sanatın edep ve hayâsı yoksa, bunu kazanamamışsanız hiçbir şey değilsiniz."
Şinema, kendi çağındaki kültürün, sanatın ve ideolojik savaşırın bir bölümüdür. Bu görünüş nedeniyle, gerçekliğe ilişkin, filmsel metin dışındaki birçok görünüş bir bağlılaşım içinde bulunmaktadır ve bu durum, tarihçilerle çağdaşlarımız için temel estetiksel sorunlardan çok daha önemli bir dizi anlamın ortaya çıkış nedeni olmaktadır. Bu
durumda, filmin tüm bu metindışı ilişkilerle bağlantısını sürdürebilmesi ve toplumsal işlevini yeiine getirebilmesi için, sinema sanatına ilişkin bir yapı olması zorunludur; yani seyircilerle sinema dilinde konuşabilmesi ve enformasyonlarını sinematografik araçlarla aktarabilmesi gerekmektedir.
Sinemanın tüm çabası, yaşamla tamamen kaynaşmak ve özgül filmsel olanı, sinema dilinin göreliliğini belirtmek, sanatın kendi alanındaki egemenliğini onaylamak, yaşamla her zaman birbirine gereksinim duyan iki düşman olarak kalmaktır.
Modern uygarlığın mekanikleşmiş çalışma süreçlerinde bireyin gerilemesi kitle kültürünün ortaya çıkmasına yol açar, kitle kültürü halk sanatının ya da “yüksek” sanatın yerini alır. Popüler kültürün bir ürünü hakiki sanatın özelliklerinden hiçbirine sahip değildir ama bütün mecralarıyla popüler kültürün kendine ait hakiki nitelikleri vardır:
standartlaşma, basmakalıp yargı, muhafazakârlık, yalancıl manipüle edilmiş tüketim malları.
İlimlerin hepsi güzeldir. En güzeli ve en yücesi ise ilmi kelamdır. Bunun delili; sanatın derecesi nasıl ki yapılanın değeriyledir, ilmin derecesi de bilinen miktarıyladır. Sanatkârın kıymeti san’at miktarınca olduğu gibi, âlimin derecesi ilmi miktarıncadır.