Rabbim, dedi..
Bana öyle bir kalp ver ki senin yakınlığını istemekten başka hiçbir isteği içinde barındırmasın.
Öyle bir ışık bırak ki kalbime, bir daha onu söndürmek mümkün olmasın..
“Rabbim, dedi, senden artık beni bu dünyaya,salt bu dünyaya bağlayacak olan şeyi istemiyorum. Bana öyle bir kalp ver ki senin yakınlığını istemekten başka hiçbir isteği içinde barındırmasın. Öyle bir ışık bırak ki kalbime, bir daha onu söndürmek mümkün olmasın. Öylesine aslolanı göster ki bana, öyle ki surette aklım bile kalmasin..."
Rabbim, dedi, senden artık beni bu dünyaya, salt bu dünyaya bağlayacak olan şeyi istemiyorum. Bana öyle bir kalp ver ki senin yakınlığını istemekten başka hiçbir isteği içinde barındırmasın. Öyle bir ışık bırak ki kalbime, bir daha onu söndürmek mümkün olmasın. Öylesine aslolanı göster bana, öyle ki sürette aklım bile kalmasın.
Rabbim , senden artık beni dünyaya, salt bu dünyaya bağlayacak olan şeyi istemiyorum. Bana öyle bir kalp ver ki senin yakınlığını istemekten başka hiçbir isteği içinde barındırmasın, bir daha onu söndürmek mümkün olmasın. Öylesine aslolanı göster bana ,öyle ki sûrette aklım bile kalmasın.
"Allah'ın nurunu kendi ağızlarıyla söndürmek istediler. Fakat kafirler istemeseler de, O kendi nurunu tamamlayacaktır."
RACİ
Adı: Mirza Ebulhasan. Tebrizlidir. Hicrî 1293 de Mekkeden dünerken denizde boğulmuştur. 250 sahifelik taş basması olan divanının 3/4 türkçedir.. Kaside, gazel, hiciv ve mersiyelerden ibarettir. Aşağıdaki parçalar onundur.
GAZEL
Menim bü âlem içre bir karâ gözlü nigârım var.
Gece gündüz firakında ne sabr-ü ne kararım var.
Ederler,
derdi bilmezler, beni teklif gülzâre
Yüzün yâdile bilmezler bir âlem Nevbaharım var.
Mene sen cevı- kıl daim; men eylim sabr ey zâlim!
Senin çoktur eger zûrun, menim de birce Tanrım var,
Dedi (Râcî) : bu mihnetten, çık ey can kurtulum gamden
Dedi: aheste; sabreyle, menim bir intizârım var..
GAZEL
Ne aşk olaydı, ne âşık, ne
hüsnü dilber olaydı
Ne âyine, ne safa, ey gönül ne cevher olaydı..
Ne zülf olaydı, ne âriz, ne hâl olaydı, ne hat,
Ne mişk olaydı, ne hunâb-i dideyi ter olaydı.
Ne hicr olaydı,nıe feryad, ne figan, ne bu ne o
Rümûz âşk ne dillerde ezber olaydı..
Mezâk Râci ne şirin olaydı, ne bile telh,
Ne hicr remz-i helahil, ne vesl-i şekker
olaydı..
Adları ve şiirleri yukarıda yazılan şairlerden başka Tebriz şehrinde ve civarındaki asıl Türk kanlı halk arasından sayısız değerli şairler yetişmiştir. Bunlardan bir kısmının adlarını aşağıya yazıyoruz: Revnek, Remzi baba, Zikri, Şakir. Bezmî, Bahar, Bekaî, ülfet, İştiyak Esrar, İrşad, Çelebi bey, Naci, Razî, Zahid, Mazlum, Şaik, Şahid,
Şemsî Sadık, Safi, Muhlis, Mest Tebrizî, Müznib Tebrizî, Muztarr, Mevvac, Mahcur, Müebbed vs. vs.. Bu Türk şairlerinin eserleri Şehinşah Pehlevi'nin emriyle toplattırılıp imha edilmiştir, ki oradaki Türklerin varlığını tekzibe imkân hasıl olsun Fakat, Türk güneşini söndürmek «şehnameciler» e nasib olmayacaktır. SAN’AN AZER
Kızmıyorum sana..
Yaktığım ateşi söndürmek zorunda değildin.