(...)
Anadan olma çırılçıplak hücrelerde
Ve açlıkta geçti zifir günler ardarda
Alfabenin harflerini tüketti sömürgecilik
İçinde tuttuğu zindanlara ad koya koya
...
Batılılar sermaye biriktirmek için başka memleketleri de sömürmüşlerdir. Oysa Türkiye'nin bugün sömürgeler fethederek ya da ticari yollarla başka memleketleri sömürerek sermaye biriktirmesi düşünülemez. Kaldı ki, devrimci ve anti-emperyalist savaşlar yaparak bugüne gelmiş olan Türkiye için sömürgecilik ve sömürücülük söz konusu olamaz.
Dinî ve siyasi Selefilik, gerçekten de sömürgeciliğin keşif kolu(187) veya sömürgecilık manivelası olarak iş görmüştür. Selefigin kurucusu ve imamı kabul ettiğim Muhammed b. Abdülvehhab, Mevlüt Uyanık’ın da belirttiği gibi ortaya koyduğu tavır sebebiyle Ahmed b. Hanbel ve Ibn Teymiyye’den ayrılmakta, ifrat ve taassup arasında gidip gelmekte ve daha çok Hâricilere
yaklaşmaktadır.(188) Vehhâbîler, İbn Teymiyye’nin siyasi yönetime itaat ve isyan etmeme konusundaki klasik sünni görüşünü asla dikkate almamışlardır.(189)
Ayrıca günümüzde “modern” veya “cihadi selefıler” diye tanımlanan gruplar, bilinen yaygın anlamıyla herhangi bir fıkhın/mezhebin takipçisi olmayıp kabul ettikleri fıkıh, sadece Hz.
Peygamber’in hadisleridir.(190) Bütün bu söylenenler toplandığında dinî ve siyasî manada Selefilik adına ilk üç asırda veya XIX. asır öncesinde bir kök bulmanın mümkün olmadığı anlaşılmaktadır. İbn Teymiyye ile ne Vehhâbîler ne de modern ıslahçılar arasında tamamen uyumlu bir zihniyet ilişkisi kurmak mümkün gözükmektedir. Aslında benzerlik veya ilişkinin
sadece “arındırma söylemi” olduğu söylenebilir.
Batı kültürü 19. yüzyıldaki ilerlemesini "Medenileştirme Görevi" adıyla uyguladı ve bu yüzyıla sömürgecilik yüzyılı adı verildi. 20. yüzyılda bu iki yönlü uygarlık daha karışık bir şekil aldı ve emperyalizm şekliyle ortaya çıktı.
Google ve Facebook'un veri merkezlerini kurmak için İrlanda ve bazı İskandinav ülkerini tercih etmesi boşuna değildir. Küresel sömürgecilik sonrası impatorluklar diye anılan Diego Garcia ve Kıbrıs gibi ihtilaflı bölgelerdeki varlıklarından vazgeçmeye yanaşmamaları da öyle; bu bölgeler bulutun yere temas ettiği noktalardır ve muğlak statüleri sömürgeye açıktır.
"Diğer kültürlerde ırkçılık, ırksal grubun diğerinden üstün olduğu farklı fikirlere dayalı olarak var olurken, Birleşik Devletler küresel bir güçtür ve filmler ve kitle iletişim araçları, şirket kültürü, reklamcılık, ABD'nin sahip olduğu imalat, askeri varlık, tarihsel sömürge ilişkiler, misyonerlik çalışması ve diğer yollarla, beyaz üstünlüğü dünya
çapında dolaşıyor. Bu güçlü ideoloji, Batı'nın çok ötesinde insanlık için ideal olan beyazlık fikrini teşvik ediyor. Beyaz üstünlüğü, özellikle Batılı ulusların sömürgecilik geçmişine sahip ülkelerle ilgilidir. "
Vietnam’da, 1945 Bağımsızlık Bildirgesi Amerikan Bildirgesinden alıntı yapar: “Bütün insanlar özgür doğar (...). Yaratıcı (Tao hou) bize dokunulmaz haklar bahşetmiştir”. Bununla birlikte, otuz yıl süren sömürgecilik karşıtı ve daha sonra da antiemperyalist savaşlar, özellikle Batının çıkarlarına hizmet etmekle suçlanan Katolikliğe karşı fazla
hoşgörülü olmayan bir komünizme yol açar
Afrikalı toplumlarda dinlerin kamusal önemini açıklayan bir diğer nokta, devletlerin sağlık ve eğitim alanlarında yetersiz kalmaları, devletlerin kolektif bir his doğurma kapasitelerinin zayıflığı, kayırmacılığın ve siyasal otoriteryanizmin gelişmiş olmasıdır. Sömürgecilik döneminde zaten çok sayıda olan (Kongo’da Kimbanguizm, Fildişi Sahilleri’nde
Harrizm...) Afrikalı bağımsız kiliseler (büyük Hıristiyan inançlar) katlanarak çoğalmışlardır. XIX. yüzyılın misyonerleri gibi, kurumsal krizi (mevcut durumda tıbbın kurumsal krizini) çağrışımsal bir canlılıkla telafi eden “French Doctors [Fransız doktorlar]” gibi dinî olmayan STK’ların yanı sıra, dinden esinlenen STK’lar da fazlasıyla mevcuttur.
Demokratik “geçiş” çabaları sırasında, sivil toplumu dikkat çekici bir şekilde temsil edenler çoğu kez Hıristiyan otoriteler olmuştur. Senegal’de, Maraboutique topluluklar sömürgecilik döneminden beri güçlüdürler. Bununla birlikte, bu durum başkan Senghor’un onların talebine uymayan bir aile hukukunu yürürlüğe koymasını engellememiştir. Sonuç itibariyle,
bazı Latin Amerika uluslarında olduğundan daha fazla, hukukî olarak laik ama toplumları itibariyle dinî devletlerden bahsedebiliriz
400 yıl boyunca o büyük Kadın Tartışması'nı belirleyen metinlere bakıldığında karşı argümanların niteliğini değerlendirmek gereksizdir çünkü yeni bir argümana ender rastlanır. Bunların çoğu tam anlamıyla birer akılcılaştırma biçimidir. Nasıl ki siyahlar hakkındaki basmakalıp düşünceler sömürgecilik ve kölelikten öncesine dayanmayıp,tam tersine
sömürgeciliği ve köleliği aklamak için üretilmişlerse, burada da ayrım mevcut düzeni doğrulamak için kurulmaktadır. Bütün basmakalıp düşünceler gibi sözümona akılcı argümanlar da günün beğenisine uygun olanlarla yer değiştirinceye kadar kalıyor. Hangi çağda olursa olsun bu akılcılaştırma çarkı nöbeti devralıyor: Bu argümanlar nesnel görünümlerinin
ardında olumsuz ve bilinçsiz bir önyargıyı gizlemektedir: