Gökyüzü tüm görkemliliğiyle ışıldıyordu. Yanıp sönen yıldızlar uçsuz bucaksız bir okyanusta sallanan küçük kayıklar gibiydiler. Sanki tüm yeryüzünde esen rüzgarlar kulaklarında daha önce bildiği ama hatırlamadığı bir melodinin ritimleri gibi çınlıyordu. Her bir ritim izlediği bir yıldıza çarpıp benliğinde harflere, harflerden kelimelere, kelimelerden
şiirlere dönüşüyordu. Her bir mısra bir önceki mısrayı geçersiz kılıp bir sonraki mısrayı doğuruyordu.
Müslüman düşünce geleneği ne statik ne atıldır. Kendi devamlılık ve devamsızlık ritimleri vardır, sürekli olarak kendini ahlaki ve ruhani bütünlüğün zorunluluklarına göre ayarlar. Ahlaki tahayyülün hızla kendini zevale götüren tenkitçi bir püritan'ızme düştüğünü görmek ve nostaljik feryada meyletmek istemiyorsak ahlaki olanın yalnızca müzakere kisvesinde
değil, aynı zamanda poetik tecellisinde de ciddiye alınması gerekir.
Herhangi bir Gazzali okuyucusunun dikkatini çeken ve onu büyüleyen şey, onun poiesi's’i -yaratıcı yapma ve üretme- metinlerin okuma ve yorumlamalarına bilginin aşırı çeşitliliğini yaymak suretiyle ne kadar etkileyici şekilde geri kazandığıdır.
Başkalarının sanat ve estetiği
ahlaka dahil etmede tereddüt gösterdiği noktada Gazzali anlatı (hikâye) gücünü ahlaki olanın incelemesine tereddütsüz sokmuştur. Ona göre en saf sanat, kalptedir öznelliğin muhafazasında. Burada “Öznellik” ruhun veya özün kendisini güçlendiren bir dizi disiplin ve uygulama yardımıyla bütün ahlaki imkânlara teslimiyet kapasitesi anlamındadır.
Hukuk imkansızın yerine yasağı koydu. Böylece, teker teker modern insanın yaşamını ve alanının organizasyonunu düzenleyen yeni yaşam ritimleri yarattı:
İşten eve evden işe, bazen de tatil.