Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Gözlerinizin rengi nedir bilmiyorum
Çünkü ne zaman baksam gözlerim kamaşıyor :)

Sabahattin Ali
Sabahattin Ali

Gözünüzün rengi nasıldır bilmiyorum,
Çünkü ne zaman baksam gözlerim kamaşıyor.

Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu

...hiç olmazsa karanlık samimi,diye mırıldandı, hiç olmazsa tek rengi var onun.

Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu

O kadar iyi olacak ki rengi nabzının vuruşu, kanının akışıyla değişecek. Sana ruhunun haritasını kalbinden önce söyleyecek. Koyulaşıp parladıkça mutlusundur ama rengi çekilip soldukça mutsuzsun demektir. Kanının atışı çoğalırsa onun da rengi çoğalır. Kanın çekilirse onun da rengi çekilir. Nişabur firuzesi!

Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu

Ağır bir nöbeti atlatan hastaya sabah ne demekse,
ne demekse zindanın yüz yıllık mahkûmuna bir mesnevi derinliğinden kopa gelen kan rengi bir gül buketi, bir vapur çığlığı, bir martı sesi, bir gelincik demeti,
onu hissetti Yakub Yusuf'un kokusu ruhuna değdiğinde.

Nazan Bekiroğlu
Nazan Bekiroğlu

Ama aşk aşk, diye sızlandı kül rengi küçük kuş ve kendisi için aşkın adıyla ölçülen bir cümle değeri istedi.

Didem Madak
Didem Madak

Sevgili Anneciğim,
Binlerce kez açıldım, binlerce kez kapandım yokluğunda
Kocaman bir dağ lalesi gibi
Ve kapkara göbeğini dünyaya fırlatacakmış gibi duran.

Şimdi mucizevi bir yerdeyim Muc'ın ucuz evinde
Sanki mürekkebi rutubet olan bir kalem Duvarlara hep senin resmini çiziyor
di'li geçmi zamanda birçok resim,
Hep gülümsüyorsun

Aklının ortasında mavi bir yıldız varmış gibi
Ve o yıldız karanlık bir şubat akşamında Durmadan soluyormuş gibi

Hatırlar mısın?
Mavi saçlı bir tanrı gibi severdim Burdur Gölü'nü
O göl şimdi içimde kocaman bir anne ölüsü. Vişne bahçeleriyle dolu,
Neşeli bir şehre benzerdi senin sesin.
Bazen ölmek istiyorum
Beni yeniden

doğurman için
İri, ekşi bir vişne tanesi gibi.

Kış başında bir ton kömür yığarlardı kapıya Bazen görülen rüyalar gibi kapkara
Bir ton rüya çıtırdarken
Sen kar yağmadan önce başkaydın,
Kar yağdıktan sonra bambaşka.
Sanki hep buluğ çağındaydım.
Kuşlar zaptederdi her yeri, sabahları
Binlerce kez söylerlerdi

söyleyeceklerini
Bizim hiç anlayamayacağımız bir şeyi
Senin şarkıların aç kuşlara buğday saçardı Kediler yusyuvarlak dururdu karın ortasında
Kar manzaralı bir resmin ortasında durur gibi
Gri kediler sarmıştı etrafımızı, gri dağlar...
Bir tek senin çocuklar üşüyecek rengi saçların vardı.

Ben bu eve Muc'ın ucuz evi diyorum

Yokluğunda böyle oldum.
Mucize öldükten sonra buraya taşındım.
Ve inan Muc bu evi bana ucuza verdi. Yaşasaydın, hayatının ortasına
Güller yığan bir adam olsun isterdim babam. Sen bir çocuk romanı annesi ol isterdim.
Ölü mısır tarlaları hışırdıyordu
Ve kalbimde çıngıraklı yılan sürüleri
Diye başlayan bir çocuk romanında...

Şalına sarınırdın toprağa sarınır gibi
Erken öleceğini biliyordum bana bırakmak için,
Bu acımasız ölü anne sesini
Şimdi mucizevi bir yerdeyim
Zaman bir salyangozun vücudunda yaşıyor burada
Ve çok ağır ilerliyor.
Yüzümdeki çillerden başka
İsyan eden biri yok hayatımda.

NOT: Ölen her kadın için bir şiir yazdım.

Onları Muc'a evin karşılığında verdim
Çok ucuza.
Artık bütün üzgün oluşlarımın adı:
ANNE!

Nilgün Marmara
Nilgün Marmara

Bal rengi acı dokumuzdan sızan sonsuz....

Furuğ Ferruhzad
Furuğ Ferruhzad

Neden haram olduğunu söylüyorsun bu gül rengi şarabın
Cennetin ırmaklarından şarap akacaksa
Yasaklardan sakınanların ödülü sonunda orada
Gökyüzü hurilerinden biri olacaksa

Halil Cibran
Halil Cibran

Çünkü rengi unutulsa, bakracı yok olsa bile şarabın tadı anımsanır.