Nadire Yetiş
Nadire Yetiş

Usulca yataktan kalkıp pencereye doğru yaklaştım

Ali Ahuramazda
Ali Ahuramazda

Kaç bin pencereye baktım
Bulabilmek için ellerinin değdiği bir çiçeği...

Hanife Hekim
Hanife Hekim

Bakışlarını pencereye çevirdiğinde Yaman neyi kast ettiğini anladı. Dile dikendi ölümden bahsetmek. Son lokması boğazına takıldı...

Göksun Virlan
Göksun Virlan

Kadın "Bunu yapmamalıydık.." derken yere çöktü ve kıvranmaya başladı. Sauris ve ben koşup onu kaldırmaya çalıştık ama sanki yere zamklanmış gibi ağırdı. Yerde yan yatarken, sanki bir değirmen mili gibi yavaşça dönmeye başladı. Sonra hızlandı, hızlandı. Bir şey bu kadını korkunç bir hızda döndürüyordu! Ne olduğunu anlayamıyordum! O sırada gözüm pencereye

takıldı. Dışarıda, gecenin karanlığından bile daha karanlık birçok küçük silüet, el ele tutuşmuş, kulübenin etrafında dönüyorlardı!

Dan Crompton
Dan Crompton

Delinin biri bir ev satın almış, pencereye çıkıp komşulara “Yakışmış mı?” diye sormuş.

Selda Bulut
Selda Bulut

"Kapıdan içeriye girdiğimde babam ayaktaydı,annemin elinde sandalye vardı ve var gücüyle sandalyeyi pencereye fırlattı ve etrafa saçılan cam kırıklarına basarak pencereden kendini aşağı attı. Herşey bir kaç saniye içinde oldu bitti. Vurgun yemiş misali benim için hayat orada durdu.

Mustafa Angın
Mustafa Angın

“Doğru nedir Mery?”
Kır kahvesinde oturmaktaydılar. Wint sıcak çikolata, Meryem ise çay içmekteydi. Meryem okuduğu kitabın arasına parmağını kıstırarak başını kal­dırdı. Wint ise, sırtı pencereye dönük oturmaktaydı.
“Aaa! Bak kar serpiştirmeye başlamış.”
“İyi de Mery bu bir cevap değil ki.”
Meryem’in yüzü birden ciddileşti. Eğer

Wint kar yağmasına rağmen her şeyi bırakarak dışarıya çıkmamışsa çok önemli bir gelişmeye tanık olmak üze­reydi.
“Ne okumaktasın Wint?”
“Öff Mery… Eskiden olsa hemen açıklamaya girişirdin. Şimdi ise…” Kıvır­maktasın diyecekti ama caydı.
“Sende eskiden gece yarısı olsa bile karlarla boğuşmak için yataktan çıkar­dın ama.”

“Off Mery o çok eskidendi. Hele iyice bir yağsın o zaman oynarız. Şimdi söyle. Sence doğru nedir?”
Oysa çok eskidendi dediği on beş gün öncesiydi. Ama okumaya ve soru­ya ilgi duyması sevindirici bir gelişmeydi. Okuduğu kitaba göz ucuyla baktı. Ecinniler. Dostoyevski.
“Hımm” dedi. “Kısa yoldan söylememi ister misin? Yoksa tartışarak mı bu­lalım

Wint.”
“Eeee! Hemen söylesen iyi olur Mery.”
“Tamam ufaklık. Doğru Doğadır. Anlaştık mı?” ona bakmaksızın yeniden kitabı araladı.
Wint yüzünü buruşturdu.
“Eeee. Şimdi doğruyu bulmuş mu olduk Mery?”
Meryem kitabın sayfasına bakarak kapadı.
“Ne bulmayı umuyorsun Wint? Sence doğru bulunacak bir şey mi?”
“Elbette Mery.

Doğru diye bir şey varsa herhalde bulunacak bir yerdedir.”
“Peki, bulacağımız şeyi nerede arayacağız Wint.”
“Sanırım çevremizde Mery.”
“Wint örneklerini somutlaştırarak söylersen daha iyi anlaşırız. Şimdi çevre­miz derken ben karşıdaki çöp tenekesini gösterir ve doğruyu onun içinde mi arayacağız desem ne yanıt verirdin.”
“Hımm

anladım. Çevremiz sözü yanlış oldu. Peki doğru! Bence iyilik yap­mak doğruluktur Mery.”
“Wint yine anlam dışına taşmaktasın. Şimdi de iyilik nedir onu mu çözme­ye çalışacağız. Eğer iyilik yapacak gücün yoksa doğru, bu gücün kuvvet dengesine göre mi şekil almalıdır?”“İyide Mery. Doğanın içinden doğru olanı nasıl bulacağız peki!”

“Alışkınlıklarından vazgeçmeyi bir türlü kabullenmek istemiyorsun Wint. Neden sürekli doğruyu bulmak gibi bir uğraşın içindesin ki? Eğer doğru bu­lunacak bir şey ise, bu kez de nerede bulunacağı gibi bir açmaza girmez misin? Doğru, doğanın kendisi olmak durumundadır. Aranması, bulunma­sı gereken bir şey değil. Kimine göre ahlaklı, kimine göre iyiliksever,

kimine göre inançlı olmak doğru gibi gözükebilir. Ama doğruyu, kimilerin kimi anla­yışına göre formüle edemeyiz.”
“Şimdi şu soruyu yanıtla… Sence bir tilkiye göre doğru ne olmalıdır?”
“İyi de Mery o bir hayvan. Doğrunun ne olduğunu nereden bilecek ki?”
“Yani doğru tanımı, yalnızca insanın bakış açısıyla bulunur öyle mi? Peki, bir insan

olarak düşünürsek, tilkinin doğrusu ne olmalıdır?”
“Bu ne biçim soru böyle Mery?”
“Bu örneği şunun için verdim. Burada karar mekanizması mutlaka insan mı olmalıdır Wint? Şimdi anlamasan da sözümü kesme. Çünkü vereceğim örnek anlamanla ilgili değil. Ama dikkatli dinle yeter. Şimdi doğruyu bulmak için başka bir pencere açalım. Şöyle ki, soluduğun

hava, su, biyolojik canlılar, bit­kiler, taş, gaz ya da okuduğun kitabın sayfaları, oturduğun sandalye aklına ne gelirse her şey atomdan meydana gelir. Atomu ise ancak elektron mikroskobu ile görebilmekteyiz. Atom ise, bir çekirdek ve çekirdeğin çok uzağındaki yö­rüngelerde dolaşan elektronlardan oluşmuştur. Çekirdeğin içinde ise proton ve nötron denilen başka

parçacıklar vardır. Çekirdek atomun tam merkezinde bulunur. Çekirdeğin yarıçap uzunluğu atom yarıçapının on binde biri kadar­dır. Yani masa üzerine bir nokta koyar ve bunu çekirdek varsayarsak atomun çevresi on kez plaza otele gidip gelmek kadar uzak düşer bize.”
“Vay canına” dedi Wint. Ancak Meryem’in bakışı üzerine devam etmedi.
“Uzaklığın yanı

sıra bir de çokluk hesabı vardır Wint.”
Tabağın kenarına bulaşmış bir şeker taneciğini avucunun içine alarak Wint’e gösterdi.
“Bu toz şeker tanesindeki atomları saymaya kakıştığımızda karşımıza şöyle bir güçlük çıkar. Eğer bir saniyede bir milyar atom saydığımızı varsaysak bile, şeker taneciğindeki atom sayısını tam tespit edebilmemiz

için beş yüz sene daha saymaya devam etmemiz gerekir.”
Wint sahi mi dercesine bakındı ama sabredemedi. “Ciddi misin Mery?”
“Elbette Wint. Ama sözümü kesme, bitirmek üzereyim. Atomdaki bu elekt­ronlar çekirdek çevresindeki yörünge üzerinde dolanırlar. Elektronlar ile çe­kirdek arasındaki çekim kuvveti, elektronların kendi aralarındaki itme kuv­vetine üstün

geldiğinden elektronlar atoma bağlı kalırlar. Elektron elektrik­sel olarak eksi yüklü bir parçacıktır. Yeniden konumuza dönersek. Bana göre elektronun en dışta dönmesi yanlıştır deme şansım var mı Wint? Ya da. Ben­ce elektron eksi yük taşımamalı diyebilir miyim? Öyle ise doğruyu kime göre değerlendireceğiz? Çekirdek ile elektronlar arasındaki uzaklığı bence

yakınlaştırmalıyız gibi bir düşünce doğru olabilir mi? Sözünü etmek istediğim şey şu Wint, doğanın kendi yasası, kendi içinde doğruluk taşır. Ve doğa yasa­sı iyilik, ahlak ve inanç kavramıyla bağdaşmaz. Bu nedenle doğruya insan en­deksli bakmamız, yanlışın ortasında kalmamıza neden olur.”
Meryem parmağını çay karıştırır gibi kaldırarak garsona

işaret yaptı. Wint, sözümü kesme uyarısından bu yana kendisini frenlemeyi becermişti.
“Çok ilginç” dedi heyecanlandım birden. “Bununla ilgili bir kitap alırız de­ğil mi Mery? Ama ben hâlâ sorumun cevabını alamadım.”
“Nasıl bir cevapmış bu!”
“Peki, bir insan, doğru iş yaptığını nasıl anlar Mery.”
“Bak doğru bir soru sordun şimdi.

Eğer doğru bir iş yapmak istiyorsak, yine referans alacağımız yer, doğanın kendisi olmak durumundadır Wint. Örne­ğin evlenmek doğal mıdır, dersek, evliliğin doğayla örtüşen bir yanı olup ol­madığını görmemiz gerekir. Başka türlü sorayım istersen. Evlilik olmasa do­ğanın dengesi bozulur mu? Hayır. Ama ahlaksal ya da inançsal açıdan değerlendirirsek

değerlendirme yanılgısına düşeriz. Eğer yaptığımız işin doğrulu­ğunu tartacak isek, bir kefemizde mutlaka doğanın yasaları olmalıdır. Anla­dın mı şimdi?”
“Ama senin de inançların var Mery.”
“Elbette Wint. Ama doğadışı varsayımlar ve fzikötesi kurgular değil. Benim inancım devinen doğanın, öncesiz ve sonrasız olduğunun tanımıdır yalnızca.

Bu benim görüşümden dolayı değil, doğanın duruşundan dolayı ben öyle dü­şünmekteyim. Bu yüzden doğada fesat ve kin güderlik yoktur Wint. Okudu­ğun kitaptaki gibi kibir ve entrika yoktur.”
“Şimdi daha iyi anladım Mery.”
“Peki, o zaman sen bir örnek ver bakalım.”
“Eeee. Tamam buldum. Bu kitap benim demek doğru değildir. Çünkü doğa yasasında

benim diyebileceğimiz bir durum da yoktur.”
“Mükemmelsin Wint. Noktayı koymak buna denir…”

Hatice Uzmansel
Hatice Uzmansel

Başımı burup pencereye bakınca yan yan, aralık kalan perdenin kenarından karanlığa sızan bulutların usulca dağıldığını gördüm. Vazgeçtiklerini gördüm yağmur olmaktan. Neden yağmur olmaktan vazgeçerdi bulut?