Oğuz Atay
Oğuz Atay

"Cennet, insanların birbirlerini dinlemeleri demektir, birbirlerine aldırmaları, birbirlerinin farkında olmaları demektir."

Oğuz Atay
Oğuz Atay

Cennet muhallebiden duvarlar demek değildir sayın yetkili, cennet insanların birbirlerini dinlemeleri demektir, birbirlerine aldırmaları, birbirlerinin farkında olmaları demektir.

Tezer Özlü
Tezer Özlü

İşte "beğendiğim" insanlar:

- lodosta başı ağrımayanlar,
- insan dramının bilincinde olmayanlar,
- her sanat yapıtını aynı biçim ve aynı ölçü ile algılayanlar,
- uçakta iştahla yemek yiyenler,
- karı veya kocasına hayranlık duyanlar,
- kendilerine hakim olmaları gerektiğini sananlar,
- görgüden söz edenler,
- herhangi bir

gemide, herhangi bir yabancının ayakkabılarını modaya uygun bulup bu konuda konuşanlar,
- biriyle yatıp, ona iyilik ettiklerini sananlar,
- sabahları genel konular üzerine konuşabilenler,
- özel yaşamlarını gizli tutmaları gerektiğini sanıp, bu konuda hiç söz etmeyenler,
- yemekler ve mutfak üzerine konuşurken, sanki bir askeri darbeden söz eder gibi

heyecanlananlar,
- âşık olunca, ömür boyu sürecek eşlerini bulduklarını sananlar,

Tezer Özlü
Tezer Özlü

- lodosta başı ağrımayanlar,
- insan dramının bilincinde olmayanlar,
- her sanat yapıtını aynı biçim ve aynı ölçü ile algılayanlar,
- uçakta iştahla yemek yiyenler,
- karı veya kocasına hayranlık duyanlar,
- kendilerine hakim olmaları gerektiğini sananlar,
- görgüden söz edenler,
- herhangi bir gemide, herhangi bir yabancının

ayakkabılarını modaya uygun bulup bu konuda konuşanlar,
- biriyle yatıp, ona iyilik ettiklerini sananlar,
- sabahları genel konular üzerine konuşabilenler,
- özel yaşamlarını gizli tutmaları gerektiğini sanıp, bu konuda hiç söz etmeyenler,
- yemekler ve mutfak üzerine konuşurken, sanki bir askeri darbeden söz eder gibi heyecanlananlar,
- âşık olunca,

ömür boyu sürecek eşlerini bulduklarını sananlar.

Tezer Özlü
Tezer Özlü

İşte "beğendiğim" insanlar:
-lodosta başı ağrımayanlar,
-insan dramının bilincinde olmayanlar,
-her sanat yapıtını aynı biçim ve aynı ölçü ile algılayanlar,
-uçakta iştahla yemek yiyenler,
-karı ve kocasına hayranlık duyanlar,
-kendilerine hakim olmaları gerektiğini sananlar,
-görgüden söz edenler,
-herhangi bir gemide, herhangi

bir yabancının ayakkabılarını modaya uygun bulup bu konuda konuşanlar,
-biriyle yatıp, ona iyilik ettiğini sananlar,
-sabahları genel konular üzerine konuşabilenler,
-özel yaşamlarını gizli tutmaları gerektiğini sanıp, bu konuda hiç söz etmeyenler,
-yemekler ve mutfaklar üzerine konuşurken, sanki bir askeri darbeden söz eder gibi heyecanlananlar, -âşık

olunca, ömür boyu sürecek eşlerini bulduklarını sananlar...

Fuat Sezgin
Fuat Sezgin

Fuat Sezgin ve Oryantalistler -1

Batılı araştırmacıların genelde Doğu, özelde ise İslâm dünyası ile ilgili araştırmalarına oryantalizm (doğu bilim) veya şarkiyatçılık ismi verilmektedir. Oryantalizmin kökleri, bu anlamda Batı’da Batı için Batının yararına yönelik olarak düşünülmektedir. Bahsi geçen öncüllere bizi ulaştıran temel husus, Edward

Said’in 26 dile çevrilmiş -çok tartışılan- klasikleşmiş Oryantalizm (1978) isimli kitabıdır. Bu noktada oryantalistler, ‘Sömürgeciliğin Keşif Kolu’nun mensupları olarak nitelendirilmektedir.

Ancak dünya bilim tarihinin son büyük temsilcilerinden olan Fuat Sezgin, oryantalistler hakkında farklı bir bakış açısı sunmaktadır. Uzun ömrünün altmış yıllık

döneminde oryantalistlerle bir arada/ortamda çalışması, danışman hocası Hellmutt Ritter’le beraber araştırmalar yapması, Sezgin’in değerlendirmelerini önemli kılmaktadır. Gerçekten o, farklı bir gözle oryantalist geleneğe bakmaktadır. Oryantalist araştırmacıların, Müslümanların tarih boyunca ortaya koydukları eserlerin ilim dünyasına açılmasındaki

katkılarını ‘hürmet’ ve şükranla anmaktadır.

Fuat Sezgin, oryantalistlerin birkaç yüzyıllık gece gündüz yorulmak bilmeyen çalışmalarının bilimler tarihindeki önemini hatırlatırken, bunun çok önemli neticeleri olduğunun farkındadır. Ancak şu itirafta bulunmaktadır: “Bu yerin ne kadar büyük olduğunu gerçeğe yakın bir şekilde öğrenebilmekten çok

uzağız veya hiçbir zaman öğrenemeyeceğiz.”

Oryantalistlerin binlerce etütlerine, yayınladıkları metinlere, yazdıkları Arap-İslâm edebiyatı tarihlerine, çıkardıkları ansiklopedilere ve dergilere insanlarımızın ‘yabancı’ kaldığını düşünen Sezgin, onlar hakkındaki olumsuz kanaatlerin Mısırlılarca ifade edildiğini belirtmektedir. Böylece

oryantalistlerin İslâm bilimlerine hümanist gayelerle değil, misyoner bir ajanda ile yaklaştığı düşünülmektedir. Fuat Sezgin, sonuçları itibariyle ‘oryantalist’ veya ‘müsteşrik’ olgusunun, misyoner veya en azından ‘kuşkulanılan bir tip’ olarak algılandığını düşünmektedir.

Fuat Sezgin için, ‘her oryantalist ön yargılı değildir’. Bazıları

Doğuya ve özellikle İslamî ilimlere olumlu bakmaktadır. Sezgin, birçok oryantalisti ‘hocası’ olarak kabul etmekte ve onlardan ‘çok şeyler öğrendiğinin’ özellikle altını çizmektedir

Oryantalistleri daima hürmetle andığını belirten Fuat Sezgin, onların açmazlarını şu şekilde değerlendirir: “Bazı sahalarda, özellikle teoloji sahasında, onlar

Hıristiyan oldukları için başka gözle baktılar. Ama onları affediyorum. Fakat hadislerdeki rivayet zinciri meselesini anlamamış olmaları affedilemez bir şey. Bugün Ezher Üniversitesi profesörleri de bunu yanlış anlıyorlar.” (Sezgin, Bilim Tarihi Sohbetleri)

Hadis alanında büyük bir bilgin olarak Goldziher’in Buhârî ve Müslim için ifade ettiklerinin bir

karşılığının olmadığını belirten Sezgin, onun temel düşüncesini şöyle özetlemektedir: “Buhârî’deki bütün hadisler Buhârî’nin devrinde yaşamış olan fikir ekollerinin düşüncelerinden ve icatlarından ibarettir. Yani bunun peygamberle bir alakası yok! Bunlar sadece devrin fikirlerini aksettirir. Buhârî bu fikirleri toplamıştır! Rivayetler zinciri ilave

etmiştir, yani uydurmuştur.”

1956 yılında, Buhârî’nin Kaynakları olarak yayınlanan doktora tezinde Fuat Sezgin, bu çalışmasıyla, hadis külliyatının sadece ‘şifahî’/sözlü olarak toplanmadığını, yazılı kaynakları olduğunu ispatlamıştır. Ona göre hadislerin “arkasında yazılı kaynaklar var. Zira önceleri şimdiki gibi kitaplar, dipnot olarak

kaynak eser gösterilmezdi, direkt şahıs ismi yazılırdı. Bu rivayet zincirine göre sıralanır, ama aynı zamanda da yazılı bir kaynağa dayanırdı.”

Fuat Sezgin, İslâm dünyasının oryantalistler hakkında yanlış ve olumsuz düşünceleri olduğunu, onların belirli kötü amaçları için İslâmiyet’i eleştirdiklerinin kabul edildiğini ifade etmektedir.

Müsteşriklerin yeterince tanınmadığını belirtirken, onları ‘körü körüne’ savunmadığını da söylemektedir. Ona göre bu olumsuz imaj Mısırlı âlimlerce yapılan oryantalizm eleştirilerinin Türkiye’ye girmesiyle ortaya çıkmıştır.

Hıristiyan ve Yahudi oldukları için oryantalistlerin Müslümanların hoşuna gitmeyecek bir takım sonuçlara ulaşmış

olabilecekleri hususunun doğruluğuna dikkat çektikten sonra, Sezgin hepsinin iyi olmadığı konusunda da uyarılarda bulunmaktadır. Ancak o, bir noktaya daha dikkat çekmektedir: “Ama içlerinde geceli gündüzlü, İslâm’ın bilimler tarihindeki yerini ortaya koymaya çalışan oryantalistler var. Bu gerçekliği milletime duyurmayı, söylemeyi, insanî ve dinî bir borç olarak

telakki ediyorum.”

Halil Cibran
Halil Cibran

" Çocuklarınız, sizin çocuklarınız değildir.
Onlar, Hayat'ın kendine olan özleminin oğulları ve kızlarıdır.
Onlar sizin aracılığınızla oldular, ama sizden değil;
Ve sizle olsalar da, size ait değiller...
Onlara sevginizi verebilirsiniz ancak, düşüncelerinizi değil;
Çünkü onların kendi düşünceleri olacaktır...
Onların bedenleri için

bir yuva sunabilirsiniz, ama ruhları için değil;
Çünkü onların ruhları, yarın'ın evine mesken tutmuştur, sizin rüyalarınızda bile ziyaret edemeyeceğiniz...
Onlar gibi olmaya çalışabilirsiniz; ama onların sizin gibi olmaları için değil...
Çünkü hayat ne geri sarar, ne de dünde oyalanır...

İsmet Özel
İsmet Özel

.

İşin aslının zahiri bâtınla irtibatlı kılmak suretiyle bilinebileceğini sâliklerine gösteren, yüzyıllar, binyıllar boyunca yalnızca din oldu. Din kâinatın mektubuna bütün insanların teker teker muhatab olmaları yolunu açıyor; yaratılmış olanın Yaratıcı ile olan irtibatının herhangi bir dolayımdan geçmesini öngörmüyordu.
*
Yani sevgilinin

yazdığı mektubun sevgili tarafından anlaşılmasından daha uygun bir yol bulunamaz.
Zâhir ile bâtın arasındaki uyumu var'la yok arasındaki ilişki tadılır kılabilir.

.

Cengiz Günkut
Cengiz Günkut

"Kaptan Ömer: Müslümanlıkta kimseyi zorlamak, insanları zorla Müslüman yapmak yoktur. Ama iş askeriyeye gelince durum farklı... Savaş bir cihattır. Cihat da Müslümanlık için yapılır. Onun için tüm askerlerin Müslüman olması istenir. Osmanlı kimseyi Müslüman olmaya zorlamamıştır. Ama yeniçeri olacak tüm devşirmelerin Müslüman olmaları gerekir. Yizrah: Bende

Müslüman olurum efendim. Yizrah' ın babasının haham olduğunu bilen Kaptan Ömer, bu cevabı beklemiyordu. Bir süre suskun kaldıktan sonra: Emin misin, Yizrah? Bu hassas bir konu, diye yeniledi."

Hamza Nuh Özer
Hamza Nuh Özer

"Ama devlete asker lazım, yolları yapacak adam lazım. Vergi lazım. Bu sebeple umutların beslenmesi lazım. Bana göre ise bir tek şeyi öğrenseler yeterli, nerdeyse tamamı köhneleşmiş bu yerde. Dünyayı görsünler. Neyi yaşadıklarını bilsinler, neyi yaşayamayacaklarını. Neden çoban ve çiftçi olmaları gerektiğini. Sadece birkaçı köyden çıkabilecek zaten, köyden

çıkmakla çıkmamak arasında bir fark olmadığını görsünler. Okumak bile sadece işlerini zorlaştıracak . Bir süre umutsuzca çırpınacak zeki olanları. Sonra mutsuz çobanlar olacaklar. İşte okumak bunu değiştirecek onlar için, mutlu ve mutsuz çobanlar. Taş devrinden maden devirlerine geçemeyecekler. "